Selda Avcı

MİNİK KEDİCİK

Selda Avcı

Geçtiğimiz hafta cumartesi akşam saatlerinde iki arkadaşım ile birlikte alışverişten dönerken bir hayli yorulmuştuk ve merkezde bulunan valilik bahçesinde biraz dinlenmek üzere bahçede bulunan banka oturduk.

Bizimdinlenmek için oturduğumuz bankta sohbete başladığımız esnada yanımıza biri büyük, biri küçük iki tane kedi geldi belli ki biri anne diğeri de onun yavrusu idi. Yavru kedi sanki anne kediden bir şey ister gibi, konuşur gibi acı acı miyavlıyordu. Resmen bir bebek gibi annesine bir şeyler anlatıyordu. Büyük kedi ise yavru kediyi hiç umursamadan o şekilde bırakıp gitti.

Minik kedicik annesinden göremediği ilgiyi sanki bizden ister gibi yanımıza geldi ve yüzümüze bakarak sanki bir şey anlatmaya çalışır gibi yine miyavlamaya başladı. Öyle ki kedi resmen dile gelmiş gibiydi, ne demek istediğini anlayamıyorduk ama anlamaya çalışıyorduk.

Bu kedicik aç mı acaba arkadaşlar dedim, elimde çekirdek kabuğu vardı onu atıp, kedinin tepkisini ölçüp, öğrenmeye çalıştım.

Kedi benim attığım çekirdek kabuğuna koşarak gelince anladık ki bu kedi açtı.

Hemen harekete geçtik.

Valilik karşısında bulunan küçük bakkala gittik süt sorduk orada yoktu. Biraz ilerde pideci vardı ekmek kırıntıları yâda kıymalı bide artıkları var mı diye sorduk onlardan da yok cevabını aldık.

Biraz ilerde yine küçük bir bakkal vardı oraya gidince küçük sütlerden orada bulduk ve bir pet bardak ile sütü hemen aldık.

Yeniden valilik bahçesinde bulunan kedinin yanına gittik.

O kadar açlığını bize anlatmaya çalışan minik kedicik ümidini kesmiş olmalıydı ki bizim gittiğimizde oradan ayrılmıştı.

Gel pisi pisi diye üç ağızdan çağırmaya ve köşe bucak kediyi aramaya başladık.

Birde baktık kedi yeniden miyavlayarak bize doğru koşmaya başladı. Hemen sütü açtım bardağa boşalttım ve kediye gösterip bardağın yanına gelmesini sağladım. Allah’ım kedi o kadar acıkmış ki bir bardak sütü dakikalar içerisinde hemencecik bitiriverdi.

Sütünü içene kadar başkalarının onun kısmetine ortak olmaması için banka oturup kediyi bekledik. O an bizde ki yorgunluğun yerini huzur ve mutluluk almıştı, yaşadığımız mutluluğun tarifi mümkün değildi. Minik kedicik karnını doyurduktan sonra sessiz sedasız oradan uzaklaştı.

Meğer bizim o yoldan geçmemiz, oraya oturmamız o masum minik kediciğin karnını doyurmak içinmiş. Buradan çıkaracağımız sonuç ise Allah yaşadığımız hiçbir şeyi boş yere başımıza getirmiyor.Yaşadığımız her olay iyi yâda kötü bir başka şeye vesile oluyor. Başımıza gelen ve yaşanan hiçbir şey boşuna değil, ya imtihan, ya ceza… Bu bilinçle her halimize hesapsız şükür ederek hayatımıza devam etmeliyiz.

Allah kimseyi açlık ve susuzlukla terbiye etmesin… Âmin…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları