Selda Avcı

KALBİNİZİ ARINDIRIN!

Selda Avcı

''Bir depremlik,bir virüslük, bir nükleer savaşlık hayatlarımız var. Nasıl da duyarsızca yaşıyor ve nasıl da hiç ölmeyecekmiş gibi hesaplar içine giriyoruz. Ne çok gönül yıkıyor, ne çok kul hakkına giriyor, ne çok zulmediyor ve ne çok kibirden kuleler inşa ediyoruz!
Defalarca yazılarımda bu dünyanın yalanlarına göz boyayan renklerine kanmayalım diye yazmışımdır. Bir virüs bakın hayatlarımızı nasıl da alt üst etti.
Parası ile övünen de etkilendi bu virüsten, fakirlikle mücadele eden de! Allah nasip eder ve sağ salim bu virüsten kurtulabilirsek lütfen hepimiz oturup hayatlarımızı bir gözden geçirelim. Hatalarımız için kendimizi eleştirmekten korkmayalım!
Hiç bir felaket insanların başına boşuna gelmez, bizler kendi elimizle bunların başımıza gelmesine davetiye çıkardık.
Birde virüsten daha tehlikeli ve kalbe zarar veren duygular var bunlar neler öğrenmek ister misiniz? Kibir, kin, nefret, hasetlik, hırs,fesatlık, kıskançlık, dünya malına tamah etmek, dedikodu, gıybet, iftira işte bütün bunlar insanların kalbine yer edince kalbi direkt olarak etkiliyor ve kalbin ölmesine sebep oluyor.
Ülkemiz virüsten arınırken bizde kalplerimizde bizlere zarar veren ve kalbimizin yavaş  yavaş ölmesine neden olan bu hasletlerden kendimizi arındıralım.
Kalbimizi bu kötülüklerden korumak için kendi hayatıma uyguladığım bir kaç tiyoyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çok değil bundan 2-3 yıl önce tanıdığım bir insan tarafından çok büyük bir haksızlığa uğradım, onun bana yaptığı bu haksızlığı bir türlü kabullenemiyor ve ona ne yapsam da intikam alsam diye sürekli içim içimi yiyordu, çünkü şeytan o anda bana vesvese vererek benim de bana haksızlığı yapan kişi gibi acımasız, merhametsiz ve kötü biri olmamı istiyordu. Hem nefis, hem şeytan, hemde ortada bana yapılan bir haksızlık vardı. Kaç gece sabahlara kadar ağlayarak dualar ettim, Allah'ım nefsime, şeytana ve bana kötülük yapanla aynı duruma düşürme bu yapılan kötülüğü unutmam ve affetmem için bana yol göster yardım et diyerek dualar ettim. Bununla günlerce mücadele ettim. Yalnız kalıp düşünmeyi, kendimle konuşmayı ara ara yaparım be çok severim.
Yine güzel bir havayı fırsat bilerek çıktım dışarıya gökyüzü güneşli, kuşlar cıvıl cıvıl ama benim kalbim kararmaya başlamıştı. Bu kalbimdekilerden arınmalıydım ne yapabilirim diye düşünürken, oturduğum bankta telefonum çaldı telefonu alırken, çantam da olan not defterimi ve kalemimi gördüm. Konuşmam bittikten sonra çıkardım not defterimi ve kalemi başladım yazmaya!
Bana haksıklık yapan, beni üzen, günlerce ağlamama sebep olan kişiye söylemek istediğim her şeyi yazdım o not defterime.
Yazdıkça rahatladığımı hissetmeye başladım. Yazacaklarım bittikten sonra okuduğumda kendi kendime çok kızdım meğer ben ne kadar naif davranmışım beni üzen kişiye bana ne kötülükler yapmış, ben hepsinin üzerini çizmişim, o hatalarına yenilerini ekleyerek devam etmiş.
Sonra kendi kendime dedim ki kendine gel seni bu kadar üzen, günlerce ağlatan bir insanın yaptıklarına neden üzülüyorsun ki o seni kaybettiği için üzülsün dedim. 
Not defterime yazdıklarımı önce tek tek yırttım, sonra hepsini yaktım. Yanan kağıtların külleri etrafa savrulurken kalbim o kadar ferahlamaya başladı ki, ne kin kaldı ne nefret. Sonra gökyüzüne bakarak derin bir nefes aldım, sanki üzerimde ''Erciyes Dağı'' vardı bir anda indirip bir kenara bırakmış kadar rahatlamıştım. 
Günler geçtikçe o kişiye karşı hiç bir şekilde bir duygumun kalmadığını hissetmeye başladım. Çünkü bu karakterde olan bir insanın benim ne arkadaşlığıma, ne dostluğuma layık olmadığını o gün daha iyi idrak etmiştim. 2 ay önce katıldığım bir eğitim seminerinde hocanın anlattığı şey yukarıda benim uyguladığım yöntemdi meğer birine olan öfkemizi, kırgınlığımızı, kızgınlığımızı bir kağıda yazıp yakmak yada yırtmak bizim kalbimizin temizlenmesine sebep oluyormuş!
Geçmişte üzülüp, gözyaşı döktüğüm, neden bana bunları yaptı, ben bunları hak etmediğim dediğim kişinin şuan benim için zerrece değeri kalmadı. 
Kalbimin kirini, pasını da böylece temizlemiş oldum. Bazen hayatlarımızda böyle temizlikleri yapmamız şart!
İnsan hayatta önce kendini sevip değer vermeli, siz kendinizi sevip, değer vermediğiniz takdirde kimse sizi sevip, saymaz.
Bu nedenle kalbinizi yoracak, sizi üzecek, sizin ona verdiğiniz değerin yarısına bile layık olmayan insanları hayatınızdan çıkarınca emin olun kalbinizin nasıl ferahladığına şahit olacaksınız.
'' Bu hayatı bir kez yaşayacaksınız.
Öyle büyük hayaller kurun ki gerçekleştirmek için tüm gücünüzü verin.
Öyle aşık olun ki tüm dünyayı karşınıza alabilin.
Öyle arkadaşlıklar edinin ki gerçek ve samimi olsun.'' Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu ne güzel özetlemiş Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah.
Berat kelimesi; kurtulmak, beri olmak, suçlu olmamak anlamına gelmektedir. Berat ve beraet, beri olmak, aklanmak, temiz ve suçsuz çıkmak anlamlarındadır. Mü'minlerin bu gece günah yüklerinden kurtulup, ilâhî bağışa ermeleri umulduğu için, sözlük manasına uygun olarak “Berat Gecesi” denilmiştir.
Kurtuluş, af ve arınma anlamlarına gelen Berat, Müslümanlara kulluk bilinci ve hesap verme şuuruyla; hata, suç ve yanlışlardan kaçınmayı, günahlardan arınmayı; affedilmenin yanında affedici olmayı da, bağışlanma isteğinin yanında bağışlayabilme şuurunu da kazandırır. Değerli okurlarımız 7 Nisan Salı günü ''Berat Kandili'' inşallah bu mübarek günler ve geceler hürmetine Rabbım bu virüs belasından daha fazla can kaybımız olmadan kurtulmayı nasip eder. Hayallerinizin hayatlarınıza uygulanması dileğiyle. Beraata ermemiz ve kalbimizdeki kirlerden arınmamız duası ile ''Berat Kandilimiz'' tüm İslam alemine, insanlığa hayırlara vesile olsun inşallah... Saygıyla... 

Yazarın Diğer Yazıları