Selda Avcı

HIZIR YETİŞİR!

Selda Avcı

Bugün müsaade ederseniz çocukluğuma ait bir anıyısizlerle paylaşmak istiyorum.10-11 yaşlarında çocuktum. Rahmetli annem, arkadaşım ve ben annemin halasını, babamın yeğenini ziyaret etmek, hem de gittiğimiz Yozgat ilinin Sarıkaya ilçesindeki şifalı kaplıcadan yararlanmak üzere, Sarıkaya’ya gidecektik ve babam hafta sonu gelip bizi alacaktı. Bu şekilde plan yaparak ertesi gün hazırlıklarımızı tamamlayıp yola çıktık. Gittiğimizde hem annemin, hem babamın akrabaları bizi oldukça sıcak karşıladılar. Güzel bir şekilde ağırladılar.

Gittiğimiz ilk gün hoş beş faslı ve hasret giderme ile geçti. Ertesi gün hep birlikte kaplıcaya gittik. Kalabalıkla gidilince oldukça eğlenceli bir gün yaşadık. Eve gelince gece yarılarına kadar hoş sohbet eşliğinde anılarını yâd ettiler. Nasıl olsa babam gelip bizi alacak yol parası kaygısı yok diye biz babamın bize harçlık olarak verdiği tüm parayı gerek misafir olduğumuz eve alışveriş yaparak, gerekse kaplıcaya giderek harcayıp bitirdik. Güzel günler birbiri ardına su gibi akıp gitti ve artık gitme vakti gelmişti. Ertesi gün babam gelecek ve eve gidecektik. Biz bu şekilde düşünürken babamdan beklenen telefon geldi. Fakat beklediğimiz konuşma gerçekleşmedi. O zamanlarda herkesin evinde ev telefonu yoktu. Babamın yeğeninin yan komşusu Almancı idi ev telefonu sadece onlarda vardı. Arayan oradan arıyor, onlarda aranan kişiye haber vererek görüşmelerine olanak sağlıyorlardı. Babam da öyle yapmıştı bize ulaşmak için yeğeninin Almancı yan komşusunu arayarak bizimle görüşmek istediğinisöylemişti. Kadın gelip bize haber verdi annem ve ben hemen oraya gidip babamla telefon ile görüşmek için beklemeye başladık.

Babam aradı, hal hatır sorduktan sonra arabanın arıza yaptığını ve hafta sonu gelemeyeceğini, kendi imkânlarımız ile gelmemizi söyledi. Annem kısık bir ses tonu ile babama hiç para kalmadığını söyleyerek sen bizi almaya geleceksin diye paranın tamamını harcadık nasıl geleceğiz dedi. Babam birinden borç al ben araba sanayiden çıkınca götürür veririm dedi. O zamanlarda şimdi ki gibi EFT, havale olmadığı için para göndermek yâda borcunu ödemek için bizzat ilgilisinin yanına gitmek gerekiyordu. Annem kimseden bir şey isteyemezdi, utanırdı, çekinirdi. Telefon görüşmesi bitti ev sahibine teşekkür edip, oradan ayrıldık. Annemle misafir olduğumuz eve doğru giderken kara kara düşünmeye başladık. Nasıl bir çözüm bulacaktık onun yollarını arıyorduk. Annem sürekli dua ediyordu. Bana sende dua et senin duan kabul olur sen çocuksun diyordu. Bende Allah’ım eve gitmemiz için bize yardım et diye sürekli dua etmeye başladım.Ertesi gün annem halasına giderken, ben babamın yeğeninde kaldım. Annem bana sıkılırsan ne zaman istersen sende oraya gel dedi. Anne ne yapacağız dediğimde Allah büyük dur bakalım ‘’Gün doğmadan, neler doğar’’ dedi.

Arkadaşım eve gitmenin hayallerini kuruyorduailesini özlemişti. Ama biz ona dahi gitmek için yol parasının olmadığını söyleyemedik. Biraz oyun falan oynadıktan sonra sıkıldık ve annemin halasına gitmek istediğimizi söyleyerek yola koyulduk. Halamın kızı ile annemin halasının evlerine giderken ormanlık gibi bir alandan geçilerek gidiliyordu. Bizde güle oynaya oradan giderken orta büyüklükte bit taşın yanında bir rulo kâğıt dikkatimi çekti. Hemen koşarak gittim o taşa oturdum ve o rulo şeklindeki kâğıdı aldım bir baktım para o an ki mutluluğumu tarif etmek ne mümkün! Arkadaşıma hiçbir şey söylemeden sevinç içinde annemin yanına koştum. Annemi heyecanla dışarıya çağırdım. Elimdeki parayı anneme verdim ve yolda bulduğumu söyledim. Annem hem sevindi, hem de acaba kim düşürdü hakkı bize geçerse diye endişe etti. Parada bulunan lastiği çıkardı, saydı inanılmazdı ama para bizim ikimize yetecek yol parası miktarındaydı. O an annemde bende çok şaşırdık. Ne eksikti, ne fazla tam bize yetecek kadardı.

Annemin içi pek rahat etmese de yapacak başka bir şey olmadığı için o para ile gitmeye karar verdik. Ertesi gün gideceğiz diye ora ile vedalaşarak halamın kızının evine gittik. O gece orada kaldık. Sabah erkenden yola çıktık ve evimize geldik. Babama yaşadıklarımızı anlatınca ‘’kul bunalınca, Hızır yetişir’’ dedi. Bize Allah tarafından bir hediye gönderilmişti, ibret verici bu olayın etkisinden epeyce bir süre kurtulamadık.

Bir gün annemle çarşıya çıkmıştık, annem meydanda bulunan camiye doğru yöneldi ben namaz kılacak zannettim. Camiden içeriye girdik annem caminin hocası ile görüşmek istediğini söyledi. Bizi karşılayan kişi ‘’buyurun bu caminin hocası benim’’ dedi. Annem Sarıkaya’da yaşadığımız bu para olayını hocaya anlattı ve cebinden çıkardığı bulduğumuz miktardaki parayı hocaya verdi. Bunu düşüren ve bizim eve gelmemize sebep olan kişinin hayrına bu parayı buraya vermek istiyorum dedi. Hoca kul hakkı bilinci ile dolu olan anneme ince düşüncesinden dolayı teşekkür edip, parayı ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak üzere teslim aldığını söyleyip, bizi uğurladı.

Dışarıya çıkınca anneme neden öyle yaptığını sordum, annem hakkımız olmayan bir para idi ve bize hediye verilmişti. Şimdi bizde onu başkalarına hediye edilsin diye camiye verdik dedi. Sen sen ol kimsenin beş kuruşu sana geçmesin, kul hakkına girme kızım dedi. Şimdi düşünüyorum da ne güzel bir anne ve baba tarafından yetiştirilmişim. Bende çocuklarıma aynı hassasiyeti göstererek, bu yaşadıklarımı anlatarak güzel örnek olmaya gayret ediyorum. İyi bayramlar…

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları