Selda Avcı

ÇOCUKLAR ANNELERİ ÖLÜNCE BÜYÜRMÜŞ BEN BÜYÜDÜM ANNE

Selda Avcı

Hepimiz için anne bambaşkadır, yeri kimse ile doldurulamayan bir varlıktır. Anne sırdaş, yoldaş, arkadaş, can parçası, kişinin sol yanıdır. Benim annem de öyle idi, her derdime derman olan, benim üzüntümü kendi üzüntüsü bilenimdi. İnsanın sevdikleri ne kadar uzun yaşarsa yaşasın yine de kısadır. Çünkü paylaşılacak yarım kalmış onlarca şey kalmıştır. Yarım kalan sohbetler, gidilmeyen yerler, kavuşamayan kollar, yatılmayan dizler vardır. Daha yenilecek yemekler, tutulacak eller, silinecek yaşlar vardır. Sevdiğiniz insanlar ne kadar uzun yaşarsa yaşasınlar onları kaybettiğinizde içinizde mutlaka bir kimsesizlik çöker. Çünkü ölüm dipsizliktir.

Hiçbiriniz ölüm istemesin, eğer iyi biri ise yaşaması belki iyiliğini arttırır, kötü biri ise belki tövbe eder.  Hz. Muhammed (sav.)

 Ben çalışan bir kadın olduğum için annem benim evimde benimle beraber kalarak çocuklarıma bakıyordu. Bir gün babam iş yerime ziyarete geldi. Babamın kolu sargılı idi hemen telaşlandım ve koşarak babamın yanına gelip koluna ne olduğunu sordum. Babam telaş etmemi merdivenden düştüğünü söyleyerek bu durumu anneme söyleyip onu telaşlandırmamamı istedi. Bende babamın geçirdiği bu kazadan akşam eve gittiğimde anneme hiç bahsetmedim. Annem o akşam biraz telaşlı idi sanki 50 yıllık hayat arkadaşının yaşadığı o ufak kaza anneme malum olmuştu.

Gerçekte kimse bilmiyor ölümün ne olduğunu, insana verilen en büyük iyiliktir belki ölüm; ama en büyük kötülükmüş gibi korkuluyor ondan.   Socrates

Anneme neden öyle durgun bir halde olduğunu sorup nedenini öğrenmeye çalıştığımda ise annemin cevabı karşısında çok duygulandım. İçimde tarifi mümkün olmayan bir sızı var babanı bir tane arasak mı acaba bir şey mi oldu? diyerek telaşını dile getirdi. Ben bu duruma sesiz kalarak anneme telaş etmemesini kendisine bir şey söyleyeceğimi söylediğimde ise annem hemen ağlamaya başladı. Babana bir şey oldu bana demiyorsun ne oldu söyle dedi. Annemi sakinleştirdikten sonra babamın merdivenden düştüğünü ve kolunu incittiğini söyledim. Annem bir yandan ağladı diğer yandan benim çocuklarım perişan olmasın diye düşünerek evine gitmek istediğini bile söyleyemedi. E malum benim annem eskinin Osmanlı kadınıydı öyle her yerde, her şeyi dile getirmez sabreder ve sonucu beklerdi.

Bütün günler ölüme gider, son gün varır.  Montaigne

Ben anneme üzülmemesini kendisini eşim gelince evine götüreceğimi babamın yanında biraz kalmasını söyledim. Annem çocuklar nasıl olacak perişan olurlar diyerek yine fedakârlığını gösteren bir konuşma yaptı. Bir müddet biz idare edelim, sen biraz babamın yanında kal dedim ve o şekilde annemi ikna edip akşam evine götürdük biraz oturduktan sonra müsaade isteyerek evimizin yolunu tuttuk. Perşembe günü annemi evine götürdük ertesi gün annem ile telefon ile konuştuğumda sesi gayet mutlu geliyordu. Annemin sesinin iyi gelmesi beni mutlu etmişti. Cumartesi günü öğleden önce yine annemi telefon ile arayarak halini hatırını sordum duasını aldım. Her şey yolunda idi bir problem yoktu. Malum ben çalıştığım için haftalık iznimi çocuklarıma ayırarak onlarla kaliteli zaman geçiriyordum. Çocuklarım ile çarşıya alış verişe çıktığımız esnada telefonum çaldı ve nedendir bilinmez bu telefon sesi ile içimi bir korku sardı baktığımda arayan ablamdı, anneme olandan haberin var mı diye sordu.

Herkes kimsenin sağ kalmadığını bilir de, kendisinin öleceğine inanmak istemez. Namık Kemal

Annem ile yaklaşık bir saat önce konuştuk herhangi bir şey yoktu ne oldu diye telaş içinde sorduğumda ise ablamın annemin beyin kanaması geçirdiğini söylemesi üzerine, hemen annemin bulunduğu özel hastaneye doğru koşar adımlar ile yola koyuldum. Hastaneye gittiğimde annemin durumunu doktora sorarak bilgi aldığımda annemin en korktuğu şeyin başına gelerek felç olduğunu öğrendim. Zaman geçmek bilmiyordu.  Gecenin ilerleyen saatlerine kadar annemin durumunun iyiye gitmesi için dua ederek özel hastanenin bekleme salonunda bekledik. Doktor gelip orada beklememizin herhangi bir faydasının olmadığını evimize gitmemizi söylemesi üzerine evimizin yolunu tuttuk ve sabaha kadar hiç uyumadan annemin iyileşmesi için dua ederek sabahın olmasını bekledik. Sabah erkenden yine hastanenin yolunu tuttuk ve doktor annemin taburcu olabileceğini söyleyerek taburcu işlemlerini yapmamızı söyledi. Taburcu işlemleri bitti ve annemi alıp evine götürdük.

Ölüm olmasaydı, hayat bütün güzelliğini kaybederdi.  Vasilyeviç Gogol

 O gün annemi evine götürdükten sonra iyice dinlensin diye rahatsız etmemek için hiç aramadım ertesi gün sabah işe gider gitmez hemen aradığımda ise annemin fenalaşıp üniversite hastanesine kaldırıldığını öğrendim. İş yerinde gözyaşlarına boğuldum. Patronum ve mesai arkadaşlarım koşup yanıma geldiler annemin durumunu sorup beni sakinleştirmeye çalıştılar. Hemen bir araç ayarlayıp beni hastaneye gönderdiler. Gittiğimde annem yoğun bakıma alınmıştı ve beyin kanaması geçirdiği için beyninin % 65’i hasar görmüştü. Doktorlar bu hasta ya ölür ya yatalak kalır dediklerinde kötü şeyleri aklımıza getirmek dahi istemiyorduk. Allah’tan ümit kesilmez diyerek yaşadığı takdirde nasıl rahat ettirebiliriz onun planlarını yapmaya başladık. Hastaneye yattığı andan itibaren her gün mutlaka annemin ziyaretine giderek hastane bahçesinde ve yoğun bakım ünitesinin önünde gece gündüz bekleyerek durumun iyiye gittiği haberini almak için bekledik. Akşama kadar nöbetleşe beklediğimiz hastaneden akşam hepimiz evlerimize giderek güzel haberlerin gelmesini bekliyorduk. Beklenen haber bir türlü gelmiyordu.

Ün, gençlik ve gurur... Mezar hepsini alır.  Victor Hugo

Hani sıralı ölüm versin denir ya evlatların anne babalarından önce toprağa verilmesi fenadır ama her evlat için anne ve babasını kaybetmek yaşı kaç olursa olsun yetimliktir, öksüzlüktür... Annemin sürekli ettiği dua şöyle idi Allah’ım bana iki gün yatak, üçüncü gün bana toprak nasip et. Ele avuca düşürüp oğlum, kızım dedirme kimseye muhtaç etme derdi. Nitekim annemin duaları da kabul oldu. Bir anda olurmuş demek ki böyle acı olaylar. Ben birinci derece yakınımı hiç kaybetmediğim için ölümün ne demek olduğunu bilmiyordum. Her zaman annem olmazsa ben yaşayamam derdim demesine ama dünya döndükçe yaşanan acılara rağmen hayat devam ediyor ve yaşanıyormuş.  

Ölümü yattığın zaman yastığının altında, kalktığın zaman burnunun ucunda bil.  Hz. Ömer (r.a.)

Annesi ölen arkadaşlarım ve tanıdıklarım vardı ama anne ölümünün bu kadar insanın canını acıttığını, yaktığını insan başına gelmeden bilemiyormuş. Ta ki tarih 08.04.2012 Saat:19.00 içimi tarifi mümkün olmayan bir acı kaplayana kadar. Sanki ciğerim koparıldı elime verildi annemin ölüm anı bana malum oldu o kadar değişik duygulara gark oldum ki o telaş ile hemen annemin yatmış olduğu hastaneye telefon açarak annemin durumunu içim sızlayarak titrek sesimle sorabildiğimde hemşirenin cevabı karşısında yıkılıp oracıkta kalakaldım. Annemin kalp krizi geçirdiğini ve anjio için kalp hastanesine götürüldüğünü öğrendim.

Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun. Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?

Şems-i Tebrizi

 Hemen ablamı, abilerimi ve babamı arayarak durumdan haberdar ederek ağlayarak koştuğum hastanede hep güzel bir haber gelecek ümidi ile beklerken, kapıda görünen doktorun annemin doktoru olduğu bilgisini alınca hemen peşinden giderek, annemin durumu hakkında bilgi almak istedim. Doktorun o hasta geldiğinde solunumu ve kalbi durmuştu demesi ile tarif edilemeyen bir acı ile doktora bağırmaya başladığımda babamın beni sakinleştirmek için oturttuğu banktan kalkamadım. Orada yığılıp kaldım en sevdiğim varlık olan annem artık yoktu hayat o an benim için bitmişti. Sanki o kocaman hastane başıma yıkılmış ben altında kalmıştım. Allah’ım nasıl bir acı idi bu kor bir ateş içimi alev alev yakıyordu iliklerime kadar.

Ölümü özüne sevdir, nasıl olsa gelecek.  Hz. Ebubekir (r.a.)

 Cenaze defin işlerinin ardından herkes kendi yaşantısına döndüğünde evin en küçük çocuğu ve anneme çok düşkün biri olduğum için annemin ölümü çok beni öyle derinden etkilemişti ki aylarca kendime gelemedim. Uzunca bir süre annemin adı her anıldığında gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. Ben hala hastane önünde incir ağacı türküsünü dinleyemiyorum. Biri anne çayı koy ben geliyorum dediği anda sanki benim ciğerime bir hançer saplanıyor kıskanıyorum. Herkesin annesi elbette ki kendisine iyidir. Ama benim annem bir başkaydı, içimde koskocaman bir boşluk bırakıp gittiği günden beri yerini hiç dolduramadığım canım annem seni o kadar çok özlüyorum ki nurlar içinde yat, mekânın cennet olsun inşallah. Melek annem benim seni çok seviyorum, iyi ki senin kızınım.

Ölüm güzel şey budur perde ardından haber hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber. (Necip Fazıl Kısakürek)

Yazarın Diğer Yazıları