Selda Avcı

BENİM ÇOCUKLUĞUMDA

Selda Avcı

Zaman eski zamanlardan biriydi. Evlerin duvarlarında saatli maarif takvimi, masaların üzerinde Grundig radyonun olduğu zaman. Komşuluk ilişkileri samimi, içten pazarlık olamadan yaşanırdı. İnsanlar birbiriyle selamlaşır, hâl hatır sorarlar, çocuklar sokaklarda korkusuzca oynarlardı.

 

Ramazan ayında büyük bir heyecan ile yapılan iftarların ardından teravih namazı zamanına kadar bütün işler bitirilir. Sahurun yemekleri ayarlanır. Büyükler namaza gidince sokakta namaz vakti bitene kadar çocuklar saklambaç, yakar topu, çanak çömlek oyunları oynarlardı. Şimdilerde çocukların bilmediği bu oyunlar o kadar kıymetli idi ki akşama kadar büyük bir heyecanla iftarın olması, topun patlayıp, ezanın okunması ile evlerde başlayan şenlikler vardı.

 

Zaman eski zamandı ya, ne ekmeğin tadı bozulmuştu ne de insanın mayası. Çıkar ve menfaat ilişkileri yoktu.Mevsimler bile kendi tadındaydı. Dört mevsim yaşanırdı o zaman. Kar yağarken yapraklar dal uçlarında yem yeşil donmazdı. Yaprak sararır düşer, kar usandıracak kadar yağardı. Hele o ilkbahar yok mu, ağaçlar bir çiçek açardı ki memleket kokuya keserdi.

 

Yaz geldiğinde gece yatmadan yatmaya ancak girilirdi evlere. İşte o geceler boyunca yapılan sohbetlerin tadına doyum olmazdı. Evler ki; sırt sırta vermiş kardeşler gibiydi. Sevinçlerde hüzünler de hep birlikte yaşanırdı. Komşunun sıkıntısı kendi sıkıntın gibi görülürdü. Kimse bulutları avuçlamaya kalkışmaz, kimse başı dumanlı dağlarla yarışmazdı. Yerin altı ölülerin, yerin üstü insanların, gökyüzü kuşlarındı. Kapı önleri açık hava salonları gibi olurdu. Rüzgâr estiğinde, en kuytu köşelere bile ulaşırdı. Yağmur bir başka bereketli yağardı. Evlerde maddi sıkıntılar vardı belki ama huzur hâkimdi. Doyumsuzluk yoktu. Güneş ısıtırdı da yakmazdı böyle kabar kabar.

 

Nur içinde yatsın canım annem mis gibi kokan toprak iyiden iyiye kurumadan sokağı çalı süpürgeyle bir uçtan bir uca güzelce süpürürdü.Aslında kirlenmezdi toprak ama süpürülürdü yine de. Hani akşamüzerlerinde esen o hafif rüzgâr toz kaldırmasın diye. Temizlik imanın yarısıdır, aslan yatağından belli olur derdi canım annem.Akşam olunca serilen sofranın başına toplaşan aile bir arada olmanın mutluluğunu yaşardı.

           

Geçmiş zaman denir ya, belki de hafızalarda kalanlarla geçmemiştir zaman. Yaşanmıştır, yaşanılmak istenmiştir, ya da yaşadığımızı zannetmişizdir. Her ne olursa olsun hayatımızın birer parçası hem de tatlı birer parçası olmuştur o eski günlerimiz. Hep geçmişe özlem duyuyoruz, her geçen gün geçmişe özlem duyarak, yaşadığımız anılarımızı tozlu raflara kaldırıp, teknolojinin esiri olduğumuz dönemde yaşamaya devam ediyoruz.

 

”Dünü unutmalı, bugünü yaşamalısınız. Çünkü dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa; yarını kaybedersiniz!” (Balzac)

Yazarın Diğer Yazıları