MUSTAFA AYDOĞAN

TEVHİD-İ TEDRİSAT VE MEDRESELER

MUSTAFA AYDOĞAN

   Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde, diğer kurumlar gibi eğitim kurumları da büyük bir çöküntü içinde idi. Osmanlı Devleti'ndeki eğitim kurumları olan medreseler, Kuruluş ve Yükseliş dönemlerinde gerek eğitim kadrosu, gerekse programları bakımından çok ileri bir seviyedeydi.

Fakat 17. yüzyıldan itibaren, devletin diğer kurumlarındaki gerilemeye paralel olarak eğitim kurumları da geriledi.

   Devletin yıkılışını önlemek amacıyla yapılmaya başlanan yenilikler çerçevesinde, eğitim kurumları da yeniden düzenlendi. 18. yüzyılın sonlarında ordunun subay, teknik eleman ve doktor ihtiyacını karşılamak üzere, çağın gereklerine uygun okulların açılmasına başlandı. Tanzimat Dönemi'nde, askerî okullardan başka, Avrupa'dakilere benzer modern eğitim kurumları açıldı. Medrese ve modern devlet okulları dışında, kendi dillerinde eğitim yapan azınlık ve yabancı okulları da vardı. Bu okullarda okutulan farklı dersler sebebiyle ayrı duygu ve düşünce, değişik kültür ve davranışa sahip insanlar yetişti. Bu uygulama, ülkede millî kültürün gelişmesine büyük ölçüde engel olmaktaydı. Bu sebeple millî bir kültür oluşturulamıyordu.

  Kurtuluş Savaşı'nın amacı millî birliğin sağlanması ve çağdaşlaşma olduğu için, Osmanlı eğitim sistemi devam ettirilemezdi. Daha Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal, eğitim konusunda da çalışmalara başlamıştı. 16 Temmuz 1921'de yaptığı bir konuşmada millî kültürün önemi ve gerekliliğinden bahsederek, eğitim ve kültür konusundaki bölünmüşlüğün kaldırılmasını savundu. Osmanlı Devleti'nde var olan, mektep-medrese ayrımının kaldırılacağını söyledi. Eğitimin yaygınlaştırılarak bilgisizliğin yok edilmesi gerektiğini vurguladı.

   Büyük zaferden sonra çağdaş bir eğitim sisteminin kurulması için düşündüklerini uygulamaya koydu. Bu amaçla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 3 Mart 1924'te Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul edildi. Bu kanunla, medreseler kaldırıldı ve Türkiye Cumhuriyeti sınırlan içindeki bütün okullar, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Böylece eğitim kurumlarının bir çatı altında toplanması ve eğitimin millî bir nitelik kazanması sağlandı.

   2 Mart 1926'da maarif teşkilâtı hakkındaki kanun kabul edildi. Bu kanunla lâik eğitime uygun, ilk ve ortaöğretim programlan belirlendi. Eğitim hizmetleri, modern bir hâle getirildi. Bundan sonra millî ve lâik eğitimi yaygınlaştırmak için, hızla ilkokullar, ortaokullar, liseler ve yüksek okullar açıldı. Bunların yanı sıra meslek okulları da açıldı. İlkokul zorunlu hâle getirildi.

  Eğitim ve öğretimde çağdaş ülkeler seviyesine çıkmak için yeni programlar geliştirildi. Atatürk, Türkiye'de millî eğitimin kuruculuğunu da yapmış oldu.

Bu yazı tamamen alıntıdır, bu yazı ile Medreselerin niçin kapatıldığına özellikle dikkat çekmek istedim. Önceki gün Gazeteniz Kayseri Olay’da , “Meğer Kayseri’de medrese varmış” başlıklı bir haber vardı. Ben de Kayseri’de Medrese olduğunu burada 5 yıl süresince sarf,,nahiv,hadis,fıkıh ve usul ilimlerini tamamlayan 14 kız talebe için icazet merasimi düzenlenmiş.Medrese’den diploma almayı hak kazanmışlar.

Şimdi bu diplomalar ne işe yarayacak, nerelerde kullanılacak bilemiyoruz. Elbette bilenler bize anlatır, bizler de fikir sahibi oluruz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kapattırdığı medreseler bundan sonra her şehirde yeniden açılmaya başlanırsa kimse şaşırmasın. Bir de Medreseden diploma almaya hak kazananlara verilecek olan diplomalar Milli Eğitim onaylı mı olacak, yoksa medreselerin imzası mı olacak. Bakalım nereye gidecek bu medrese konusu bekleyip görelim.

Yazarın Diğer Yazıları