Ahmet ZORLU

YOL AYIRIMI..

Ahmet ZORLU

Gün,  A Partisi, B Partisi, C Partisi hesaplaşmasının yapılacağı gün değil artık.

Görmüyor musunuz, Cumhuriyet döneminde elde edilen ilmi, fikri, ekonomik ve demokratik kazanımlarımız tek tek elimizden gidiyor.

Atatürk’ün kurduğu Kurumun başındaki zat, Fetö İhanet Örgütü’nün mensuplarının yeniden kazanılmasından bahsedebiliyor.

Sayın Burhan Kuzu’nun Mimarı, Sayın Devlet Bahçeli’nin proje uygulayıcısı, Mevcut İktidar Partisinin ise müteahhitliğini üstlendiği bir ‘Bilinmezlik Rejimi’ inşa ediliyor güzel yurdumda.

Hakim olmak için Hukuk Fakültesi bitirmenin, Rektör olmak için Prof. olmanın gerekmediği, cehaletle duvarları örülen, açık öğretim ile psikologların yetişeceği ucube bir düzene doğru pupa yelken yol alıyoruz.

Bu sessiz kalırsak merak etmeyin, doktor olmak için Tıp okumanın gereksiz olduğunun savunulacağı günler yakındır.

Ondandır sülük ile hacamatın yükselen değer haline getirilmesi, doktora reçete yazdıranların azalması, soytarıya sahtekara muska yazdıranların sayılarının artması.

Bilimin suç sayıldığı, cehaletin omuzlar üzerinde taşındığı enteresan bir süreç.

Katilin, “Onu o kadar seviyorum ki, başkasına yar olmasına katlanamam, ondan öldürdüm” dediği gibi, “En demokrat söylemlerin kürsüleri süslediği, ama Demokrasinin D’sinin bu Millete çok görüldüğü ucube bir anlayış.

Bu ülkeyi yoktan var edenlerin hainleştirilmeye çalışıldığı, onların düşüncelerinin kazınmaya yok edilmeye uğraşıldığı bin anlayış.

Selçuklu ve Osmanlı gibi 2 dev devlet düzenini yok eden kullaştırılmış toplum anlayışı.

Demokratik Sistemin ilmek ilmek ördüğü dostluk, ticaret ve askeri köprülerin yerle yeksan edildiği, tek dostu Katar olan bir ‘yalnızlık abidesi’ haline getirilen dış politikamız.

Geçmişte, Dünyada gurur kaynağımız olan dosta güven, düşmana korku salan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin okullarının kapatıldığı, hastanelerinin yok edildiği, taşınmazlarının TOKİ Konutu ve Millet Bahçesi yapıldığı, bir anlayış.

Lozan ile silahsızlandırılan, Egedeki adaların Yunanistan tarafından Askeri Üs Haline getirilmesine bile ses edemeyen bir Dış Politika.

Cumhuriyet ile başlayan Kalkınma Süreci’nde, bütün zorluklara rağmen inşa edilen yüzlerce, binlerce fabrika, liman, tersane, tank tesisi, top tesisi, uçak üretim ve bakım tesisi, üretme çiftlikleri ve bankaların haraç-mezat elden çıkarıldığı acınası bir ekonomi anlayışı.

Başta İstanbul olmak üzere,  Karadeniz yaylalarının, Şanlıurfa’daki verimli tarım arazilerinin,  Antalya’daki değerli taşınmazların Paralı Arap Şeyhlerine, İsrail’li dolar milyonerlerine, kupon arazi olarak pazarlandığı Milli ve Yerli! bir iktidar anlayışı.

250 Bn dolarlık konut alana, yanında Türk Vatandaşlığının promosyon olarak sunulduğu acaip bir dönem.

Ülkenin ekonomi gemisini Bermuda Şeytan Üçgenine tam gaz süren bir kaptanlık ve bunu çaresizlikle izleyen bir mürettebat sistemi.

Ve adına muhalefet denilen yapılarda hala birleri çıkıyor, “Vay efendim, siz ona nasıl selam verirsiniz, vay efendim onun adaylığını nasıl desteklersiniz” ucuzluğu..

Oysa geldiğimiz nokta kapris yapma noktasını çoktan geçmiştir.

Bu gün, demokrasi diyen, bu gün Cumhuriyet diyen, bu gün insan hak ve hürriyetleri diyen, bu gün bağımsızlık diyen ülke dinamiklerinin bir araya gelmesi ve kırıntıları kalan demokratik değerleri yeniden ayağa kaldırması gerekir.

Ardından üretim, ardından istihdam, ardından eğitim,  ardından israf, ardından liyakat gibi yitirdiğimiz değerler yeniden inşa edilmelidir.

Belki önümüzdeki yıl, belki 2023’te bu milletin önüne önce sandığın sağ salim getirilmesi için çalışmalıdır siyaset erki.

Zira yapılacak ilk seçimler;

Demokratik Parlamenter Sistem ile, tek adam sistemini savunanların tercihlerini belirleyecek.

Atatürk ilke ve devrimleri ile tekke, tarikat ve zaviyelerin yarışı şeklinde geçecek.

Aç ve geçinemeyen kitlelerle, açlığı ve geçinememesini bir kenara koyup ayda 100 bin lira kazananları  sırtında taşıyanların seçimi olacak.

Bilim ve cehaletin sandıktaki sınavı olacak yapılacak seçimler.

Yapılacak seçimlerde yargı ya ayaklarına vurulan prangadan kurtarılacak, ya da bağımsız yargı kavramı tamamen ortadan kaldırılacak.

Düşünen insanlar ile yerine başkasını düşündürenlerin sandıktaki rekabeti olacak.

Çağdaş Medeniyet ile Asya ve Afrikanın geri kalmışlığı arasında bir tercih yapacağız bu seçimlerde.

O nedenle, bu seçimde A Partisi de, B Partisi de, C Partisi mensupları da tercihini buna göre yapmak zorundadır.

Daha da ilginç olanı,  A Partisi ile B Partisi’nin bir araya gelip ittifak oluşturmasını da içine sindirecek bu iki partinin seçmenleri.

Yani gün kapris yapma günü değil, ortak ilkelerde buluşma günüdür.

Yazarın Diğer Yazıları