Ahmet ZORLU

PITRAK PARTİLERİ..

Ahmet ZORLU

Önce ‘Pıtrak’ kelimesinin Türk Dil Kurumu ya da sözlükteki anlamına bir göz atalım;
“Pıtrak ya da pıtırak papatyagiller familyasından, kırlarda yetişen 50 -100 cm kadar boylanabilen yabani bir bitki ve bu bitkinin hayvanların kürklerine ve insanların giysilerine takılan dışı dikenli kuru tohumlarıdır. Bir dalın, ağacın üzerindeki çiçek ya da yemişin çokluğunu ve sıklığını anlatmak için kullanılan ‘pıtrak gibi’ deyiminde geçer.”
Maşallahı var Türk Siyaseti, ülkenin Demokrasi ekseninden farklı, totaliter bir eksene kayışını iştahla izliyor, ‘belki tutar’ diye de neredeyse haftada bir yeni bir siyasi parti kuruluyor.
Oğul Erbakan, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Öztürk Yılmaz, Rıfat Serdaroğlu ve Muharrem İnce..
Hem sağda, hem solda pıtrak misali yeni siyasal partiler kuruluyor, milletin giysisine değil, birlik ve bütünlüğüne yapışıp yok ediyorlar.
İktidar Partisi yaşanan bu parçalanmışlığı, ellerini ovuşturarak izliyor.
Bir de bu parçalanmışlık içerisinde ekseni kayan siyasal oluşumlar var, yılların emeğini bir başka liderin hizmetine sunan.. Geçmişte demediğini komadığı bir başka parti liderinin kuyruğuna takılıp, kendi siyasal ömrünü, o liderin siyasal ömrü ile orantılı hale getiren.
Bunun için de birkaç örnek vermek gerekirse, Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu partilerinin kapısını kilitleyip partilerinin anahtarını, geçmişte demediklerini bırakmadıkları Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sunmaları en çarpıcı örnek olarak nitelendirilebilir.
Ya da tabanını “Tamam partimiz hükümet değil ama iktidarda biz varız” diye oyalayan Sayın Devlet Bahçeli, her seçim döneminde iktidara yanaşıp iki koltuğa fit olan Sayın Mustafa Destici veya “Türkiye Vatan Partisi’nin ilkeleri ile yönetilir hale geldi” yalanı ile iktidara soldan dayanak olan Doğu Perinçek gibi mesela..
Elbette siyaset sahasında önüne konan tüm engelleri tek tek yıkan ve bu gün sağ seçmenin umudu haline gelen Sayın Meral Akşener gibi tutarlı isimlerde yok değil siyasi arenada.
Ama;
Türkiye’nin şu anda ekmek-su kadar acil ihtiyacı olan yeni siyasal oluşumlara, iktidarı eleştiren veya destek veren yapılara değil, yeniden demokrasiye ihtiyacı vardır.
Zira, aklı başında her yurttaş, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal felaketin eşiğinde olduğunu görüyor, kabulleniyor.
Tamam, yeni yola çıkan oluşumlar içerisinde Türkiye Gerçeğini gören değerli siyaset insanları vardır.
Tamam, yeni oluşumların içerisinde, iktidar merkezinden yönlendirilen, desteklenen siyasi yapılar da vardır.
Tamam, bu kadar çok partinin kurulması iktidarın da işine gelmektedir.
Ama, zaman sağduyu zamanıdır.
Ama, zaman kişisel hesapların bir yana bırakılarak ‘Demokratik, bağımsız Türkiye’ ilkesi çerçevesinde birleşme ve kenetleme zamanıdır.
Muhalefet Cephesindeki liderlerin söylemlerine bakıyoruz, tamamı neredeyse aynı şeyleri tekrarlıyor ve ‘Demokratik yapının güçlendirilmesi, yeniden parlamenter demokrasiye ve tarafsız Cumhurbaşkanlığı anlayışına dönülmesi, fikir ve düşünce özgürlüğünün üzerine konulan ipoteğin kaldırılması, Türkiye’nin yönünün yeniden çağdaş dünyaya döndürülmesi, Yargı Bağımsızlığının yeniden oluşturulması’ gibi söylemlerle çıkıyorlar kamuoyunun huzuruna.
Ama bir araya gelme, ortak hareket etme noktasında, toplumun beklentileri gündeme geldiğinde ise “Ağa kim olacak” ucuzluğunun esiri oluyorlar.
Ondandır, Türk Seçmeninin bu kadar yüksek oranda kararsızlığı.
Ondandır, Milletin bu kadar yüksek oranda karamsarlığı.
Ondandır, iktidar ve destekçilerinin ‘Odunu koysak kazanırız’ havası.
Ondandır, iktidarın bir avuç rantiye tarafından yönlendirilmesi.
Ondandır, milletin sefaletinin, çaresizliğinin bile bir avuç mutlu azınlığa lüks, görkem ve şaşaaya malzeme edilmesi.
Ondandır, cehaletin yüceleştirilmesi, ilkokul mezunu bile olmayanların Prof.’lara kürsüden aşağılayarak hitabetmesi.
Ondandır, Demokrasi diyenlerin ihanet odağı olarak yaftalanması.
Ondandır, hilafet diyenlerin, Atatürk ilke ve devrimlerine küfredenlerin, yarasa misali inlerinden çıkıp hedef gözetmeksizin aydınlığın üzerine dalga dalga gelmeleri.
Ve, Siyaset kurumlarının tepelerinde tek kaygısı koltuk olanların sayısı arttıkça, tek adam rejimine alkış tutanların zaferi, Türkiye’nin yeniden Demokratik bir yapıya kavuşturulmasını umanların zaferinden çok daha yakındır.

Yazarın Diğer Yazıları