Ahmet ZORLU

YENİDEN..

Ahmet ZORLU

Yıl 1919..

İstanbul’daki Saray Hükümeti, şeklen hükümet.

Tepede tek adam, iradesi İngilize teslim edilmiş bir zavallı.

İngiliz temsilcinin isteği ile ordu terhis edilmiş, ülkenin bütün kaynakları, sarayın kullandığı paracıklara karşılık ipotek altında.

100 yıl önce Mayıs’ta Samsun’a çıkarak kurtuluş meşalesi yakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’dan geldiği Amasya’da, yayınladığı genelgede, Millete inanmışlığını, “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır” diyerek, yorgun, bitap bir millete mücadele azmi, yaşama azmi, bağımsızlık kararlılığı aşılıyordu adeta.

Yaklaşık 4 yıl sürecek zorlu bir süreç.

Gece gündüz demeden yaşanan kurtuluş mücadelesi.

Ve genç Türkiye Cumhuriyeti.

Milletine inanmanın, milletini kendisine inandırmanın getirdiği, dünyayı hayran bırakan bir kurtuluş mucizesi.

Bitti mi hayır.

“Askeri başarılar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça sürekli olmazlar..” anlayışında bir yönetim.

Demiryolu atağı,  Dokuma fabrikaları, Şeker Fabrikaları, Limanlar, Tarımsal Projeler derken Genç Türkiye birkaç yıl içinde adını “Tarım ve Hayvancılıkta Kendi kendine yeten ülkeler” arasına yazdırmayı başardı.

Eğitim seferberliği, Sanayi yatırımları, Madencilik alanında gerçekleştirilen devasa yatırımlarla da Cumhuriyet Tarihinin 50. Yılında G20, yani gelişmiş ilk 20 Ülke arasında yerimizi aldık.

24 Haziran 2019.

100 yıl, 1 ay, 5 gün sonra.

Sümerbank Dokuma Fabrikaları kapatılmış,  Atatürk’ün kurduğu Devlet Üretme Çiftlikleri partililere kiralanmış, Et ve Balık Kurumları, Limanları, Bankaları, Sanayi Tesislerinde yabancıların cirit attığı bir Türkiye.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin yüz akı en önemli silahlarını üreten Tank Palet Fabrikası bile Katarlıların elinde.

Daha da acı olanı nedir biliyor musunuz?

Dosta huzur ve güven, düşmana korku veren Türk Silahlı Kuvvetleri ABD, Fetullah Gülen ittifakı ve iktidarın göz yumması ile bitti, bitirildi.

Okulu, hastanesi olmayan,  er olarak girip general olarak çıkabileceğiniz bir yapı.

Kıçı kırık Yunan bile bize efelenmeye başladı ise, bu ordunun bu hale getirilmesindendir efendiler, hala anlamıyor musunuz?

Asıl vahim, asıl acı olanı ise nedir biliyor musunuz?

Gıda üretiminde tamamen dışa bağımlı hale geldik.

Aynı zamanda, Kurtuluş Mücadelesinin başladığı gün bile bu millet bu kadar ayrıştırılmamış, bölüştürülmemiş, birbirine bu kadar ötekileştirilmemişti.

1920’li yıllardan daha kalabalık bir parlamento, ama işlevi yok.

Cumhuriyetle, demokrasi ile sorunu olanlar, Cumhuriyetin kapattığı ‘Din satış Merkezleri’nin daha büyüklerini açtılar. Bu ülkenin en tepe yöneticileri gidip bu  meczuplar sürüsünden oy ve destek dilenir hale geldi.

Artık kabul edelim.

Artık hep birlikte haykıralım.

Atatürk ve arkadaşlarının bu millete güvenerek kurdukları ‘Demokratik Parlamenter Sistem’ işlevsiz durumda, güzel ülkemde.

Ülkemizin çevresine oluşturulan ateş çemberine biraz da biz odun taşımadık mı?

Tek bir ülkeye ziyarete gitmediği halde, Dünyanın bütün gelişmiş ülke liderlerinin ayağına geldiği Atatürk’ten, bu gün gelişmiş medeniyeti temsil eden ülkelerin liderlerinden randevu bekleyen bir lider profiline.

Hac Farizesi için biriktirdiği liraları mendile sarıp götürerek Atatürk’e teslim eden Müftü Rıfat Börekçi’den, Mursi için Cenaze Namazı Kıldıran bir Diyanet İşleri Başkanına.

Lozan’da İlgiliz’e, İtalyan’a, Fransız’a, Yunan’lıya şartlarını tek tek kabul ettirerek Vahdeddin’in Serv’ini parçalayan İsmet İnönü’den, bir Dışişleri Bakanı’na.

Yapmayın efendiler, etmeyin.

Gelecek bu yapıyla, bu anlayışla karanlık.

O halde, gelin koro oluşturalım.

Bu koro Türkiye’de yaşayanların ortak sesi olsun.

Hep birlikte önce ‘Hırsıza hırsız, Hain’e hain, itaate liyakat’ diye haykırarak başlasın ise.

Sonra da, hani seçip gönderdiğimiz ve mecliste tatil yapan 600 temsilcimizi harekete geçirelim.

Cumhuriyetin demokrasinin, üniversitelerin, askeri kurumların, ülke tarımının, hayvancılığın hiç değilse fabrika ayarlarına dönmesini sağlayalım.

Laik, Demokratik, Hukukun Üstünlüğü ilkesine bağlı bir Anayasa için zorlayalım parlamentoyu.

Görmüyor musunuz?

Güzel ülkem elden gidiyor.

Görmüyor musunuz?

Millet açlıkla sınanırken, bir kente ziyarete giden 4 bakanın 4’ü de ayrı özel uçak kullanıyor.

Gel de Hazine ve Maliye Bakanını kutlama.

Hiç değilse o seyahatlerinde “Ulusoy” firmasının otobüslerini tercih ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları