Ahmet ZORLU

YAŞAYAMAM..

Ahmet ZORLU

Ciddi söylüyorum.

Başka bir ülkede yaşayamam..

Bulabilir misiniz, bunca çelişkinin 24 saate sığdırıldığı ve buna rağmen bu çelişkilerin tamamını “Vardır bir bildikleri” mazeretine sarıp sarmalayan kahır ekseriyetin yaşadığı başka bir ülke..

Neresinden başlayayım bilemiyorum.

Efendim Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde yeni bir genel müdürlük ihdas edilmiş.

Adı “Borçlanma Genel Müdürlüğü..”

Şaka değil, Vallahi de Billahi de öyle.

Şimdi bu göreve getirilen zat-ı muhterem atlayacak uçağa, gidecek İngiltere’ye. Oturacak uluslar arası bir tefeci ile pazarlık masasına. Bir miktar borç dolar alarak gelip, genel müdürlüğe bir bina kiralayacak, şube müdürleri atayacak, onlara binalar kiralanacak, makam otoları satın alınacak, sekreteryalar oluşturulacak.

Yani yeni bir KİT daha milletin sırtına BİT gibi yapışacak.

Size tarihten bir bilgi.

2. Abdulhamid de Osmanlı maliyesi iflas edince Düyun-ı Umumiye İdaresi’ni kurdurmuştu.

Yani Genel Borçlar İdare’sini!

Yıl: 1881.

Bu İdare, Osmanlı’nın yarı sömürge halini alışının en temel göstergesiydi.

Ama bu gün Sultan Abdülhamid “Cennet Mekan”, onun Millete bıraktığı enkazı kaldıran, onun borçlarını kuruşuna kadar ödeyen Mustafa Kemal Atatürk ise Put öyle mi?

Devam edelim;

Yargıtay 16. Ceza Dairesi eski Cumhuriyet yazar ve çalışanları için infaz durdurma ve tahliye kararı vermiş. Tutuklu gazeteciler tahliye edilmiş.

Merakımı bağışlayın ama;

Cumhuriyet Yazarlarını yargılayan mahkeme heyetinin önündeki Anayasa Kitapçığı ile, Yargıtay 16. Ceza Mahkemesinin önündeki Anayasa Kitapçığı ayrı mı ki;

Birinin kodese tıktığını diğeri salıveriyor?

Efendim Mesleğimizin Duayeni, Gazeteci Uğur Dündar, yargılandığı bir Hakaret Davasında, ‘Günde 2 saat Kitap Okuma’ cezasına çarptırılmış.

Size bir soru;

“Kitap okuma”nın CEZA sayıldığı başka bir ülke biliyor musunuz?

Hem de kitap yazan, gününün yarısında kitaplarla haşır neşir olan bir insana.

Ve bir başka karar.

Kırmızı Bültenle aranan, terörist Osman Öcalan’ı seçime iki gün kala canlı yayında ağırlayan TRT için savcılıktan ‘basın özgürlüğü’ kararı çıkmış.

Yani Savcılık diyor ki, “Teröristi canlı yayında ağırlamak, eğer iktidar için iyi şeyler söylüyorsa basın özgürlüğüne girer. Ama Memleket Büyüklerini eleştirmek suçtur..”

Ve kayıtsız şartsız, inisiyatifini Sayın Cumhurbaşkanına teslim etmiş bir lider Sayın Devlet Bahçeli diyor ki; "Geçmişte AK Parti hakkında ne demişsem arkasındayım ama Erdoğan'ın yalnızlığını ayrı bir yere koyuyorum. Sayın Cumhurbaşkanı'nın düşmesi, milletin-devletin düşmesi anlamına geldiği için yanındayım"

Sayın Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti ve Yüce Türk Milleti bir adam iktidardan düştüğünde düşecekse, yok olacaksa varsın düşsün, varsın yok olsun.

Zira sen bu milleti tanımıyorsun.

Eğer tanısaydın, kaderini, geleceğini, ülkesini bir adamın kaderine, geleceğine bağlamayacağını iyi bilirdin.

Ama Erdoğanın düşmesinin Devletin düşmesi anlamına geleceği fikrinize katılıyorum.

Ancak o Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti değildir.

Olsa olsa Devlet Bahçelidir.

Eeee, bu kadar gülümsemeden sonra, biraz da dışarıya bakalım mı?

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Güney Kıbrıs ziyaretinde demiş ki;

“Münhasır ekonomik bölgemizdeki son gelişmeler ve özellikle Türkiye’nin yasadışı faaliyetleri ve saldırgan davranışları dikkate alındığında, Suudi Arabistan gibi ülkelerin dayanışma ve desteği vazgeçilmezdir”

Ne diyeyim.

Bu adamın bakan olduğu ülke bünyesinde kurulan ‘İslam Ordusu’nu hatırlayanınız var mı?

Hani şu entarili komutanın önünde Türk Bayrağı ve Türk Askerinin saygı geçişi yaptırıldığı Merasimi.

Sayın Kayserili Komutan ve bakan, Hulusi Akar.

O görüntüleri yüreğim burkularak izlediğim günlerde sen Genelkurmay Başkanıydın.

Ya da, kendi ülkesinde bile yas ilan edilmezken bu adamın ülkesinin başındaki öldüğünde Türkiye Cumhuriyetinde, bayrakların yarıya indirilip Ulusal Yas tuttuğumuz günleri.

Hadi hepsini boşverin.

Türkiye Cumhuriyetinde cinayet işletmişti bu ülkenin lideri.

Sorumlular ülkeyi terkedene kadar kılımız kıpırdamamıştı hani.

Dışardan son bir haber;

"Belçika'da 'kadınların hafif şekilde dövülebileceği' vaaz edilen caminin ruhsatı askıya alındı."

Sayın Diyanet haberi gördün değil mi?

Bizde ise, Badeleme diye bazı din bezirganlarının mekanlarında  sözde şeyhler, sözde müritleri seks kölesi haline getirmiş.

Gariban, cahil çocuklara, kurdukları merkezlerde onar onar tecavüz ediyorlar.

Ama Atatürk’ün kurduğu makamda oturan sen ve milyarca liralık bütçelerle oluşturduğun birimlerin bunları görmemezlikten geliyor.

Çünkü maalesef, medeniyetten, insanlıktan, çağdaşlıktan, yarasanın ışıktan korktuğu kadar korkan bir zihniyet işgal etti her yanımızı..

Yazarın Diğer Yazıları