Ahmet ZORLU

YAKIŞMIYOR..

Ahmet ZORLU

Bir vapurda olduğunuzu düşünün.

Taze gevrek simit ve çay keyfini, denizde olmanın keyfi ile bütünleştirdiniz.

Tepenizde martılar dolaşıyor ve hepsinin gözü elinizdeki simitte.

Dayanamıyor, iki lokma yediğiniz simidi lokma lokma martılarla paylaşıyorsunuz.

Bazıları işi o kadar ileri götürüyor ki, hamle yapıp elinizden simidin tamamını kapmaya çalışıyor.

Bir kent halkı düşünün.

Ülkenin idarecisi kentinize geliyor.

Aynı anda bir yere gideceksiniz ve yollar kesildiği için yol kenarında bekliyorsunuz.

Yüzlerce koruma, arkasında onlarca eskort aracı ile otobüsün önünde görünüyor ülke yöneticisi.

Açık kapıdan, bir an önce karşıya geçebilmenin telaşı ile bekleyen kalabalığın üzerine bir şeyler atıyor.

Kiminin kafasına, kiminin omzuna denk geliyor.

Bir bez torba, içinde 200 gram çay.

Manzarayı seyrediyor ve kahroluyorsunuz.

Elbette seçim dönemlerinde, her siyasal hareket kendini tanıtmaya yönelik bazı çalışmalar yapar, doğaldır.

Ama milletin kafasına çay paketi atmak, hem de herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu iddia eden biri tarafından.

Bana göre, şık değil.

Tamam yaptırdınız madem çay paketlerini, mitinge gelenlere dağıtın, yettiği kadar.

Bunu anlarım.

Ancak Miting kürsüsünden milletin kafasına kafasına çay torbası atıp milletin adeta birbirini ezercesine bunu kapmaya çalışmasını seyretmek, milleti küçümsemektir, aşağılamaktır.

Çağdaş toplumların kaldıracağı bir uygulama değildir.

Oldu olacak bir kamyon çay da Sayın Bahçeli’ye gönderin de o da gittiği yerde milletin kafasına kafasına atıversin o çaylardan.

Dedim ya, neresinden bakarsanız bakın, milleti küçümseyen bir uygulamadır.

Dedim ya, yaptırdığınız bu paketleri millete ulaştırmanın yolu vardır, yolları vardır.

Mitinge katılan kalabalıklara yetiremiyorsanız, adamlarınız, adaylarınız yaptıkları ev ziyaretlerinde götürüp “Sayın Cumhurbaşkanımızın hediyesidir” diye bıraksınlar ziyaret ettikleri evleri.

Ama Dünya Lideri tanımlaması yapılan birinin, tepemize çay atarak gezmesi şık bir uygulama değil.

Sayın Mehmet Özhaseki’nin deyimi ile çay ve çorba dağıtarak olmaz bu işler.

Hele hele, Türk Milleti’nin yarısını, belki de daha fazlasını ‘Millet, Zillet, Terörist, Vatan Haini’ tanımlamaları ile aşağılayarak seçim kazanacağını ummak, ülkenin kalbinde dinamit patlatmak kadar tehlikelidir.

Gelelim, 1 Nisan sabahı, hatta 31 Mart Gecesi neler olacak sorusuna.

Kamuoyu yoklamaları, Türkiye’de siyasal dengelerin değişeceğine işaret ediyor.

Yani 1989’a benzer bir tablo ile karşılaşacağımızı gösteren kuvvetli emareler var.

Zira 31 Mart’ta kullanılacak oylar, kentin belediye başkanı ya da mahalle muhtarının seçilmesinin ötesinde çok daha derin anlamlar içeriyor.

31 Mart’ta seçmen, kafasına çay paketi atılmış yoksullardan mı, yoksa ortadan kaldırılmış yoksulluktan mı yana olduğunu da ortaya koyacaktır.

Kim ne derse desin, bu gün ülkenin getirildiği ekonomik eşik, 20-25 yılda aşılamayacak kadar derindir.

Eğitim bitmiş, bitirilmiştir.

Sağlıkta duvara tosladık.

Gelir hanemizdeki sabit rakamlar yerinde duruyor, ama gider hanemizdeki rakamlar her gün artmaya devam etmektedir.

Kimsenin, gelecek adına umut duyacağı hiçbir şey kalmamıştır.

Yani gösterilen ve yaşanan sıkıntı, yani gösterilen ve yaşanan sorunlar, yani gösterilen ve yaşanan anlayış, yani gösterilen ve yaşanan bakış açıları ülkemin gerçekleri ile uyuşmamaktadır.

Diyeceğim, Sevgili memleket büyükleri, artık millete tepeden bakıp, kafasına kafasına çay paketi atarak gittiğiniz, gidebileceğiniz yolun sonuna geldiniz.

Zira artık millet, çayını, ekmeğini, makarnasını, kömürünü alın teri dökerek aldığı maaşıyla karşılamak istiyor.

Kafasına çay paketi atılmasından rahatsız.

Yazarın Diğer Yazıları