Ahmet ZORLU

VİRÜS..

Ahmet ZORLU

Biz de gelenektir..

Deprem olur, ABD’ye döner başlarımız, ‘Acaba onlar mı yaptırıyor depremi?’ der, uluslar arası bir felaket senaryosu yazarız, deprem üzerine.

Domuz Gribi yayılır, komplo teorileri üretiriz.

Bakanlar bile, bu tür salgınlara karşı başlatılan aşı kampanyalarına katılmayacaklarını ilan eder, kafaları karıştırırlar.

Toplumsal bir tepki oluştu mu ‘Yabancı Parmağı’ araştırmasına başlarız hemen.

Gezi de olduğu gibi.

Ekonomik sıkıntıyı, hayat pahalılığını bile fatura ediveririz ‘Dış mihraklara..’

Çin’de ortaya çıkan ve bütün dünyaya yayılan tehlikeli bir virüsle karşı karşıyayız.

3 gündür tramvayı kullanarak gidiyorum şehir merkezine, insanlar dünyayı sarsan bu virüse karşı kendilerini koruyorlar mı? sorusuna cevap aramak için.

Maşallah Sosyal Medya uzmanları! Akla hayale gelmeyecek senaryolar üreterek, bu işin içinde de yabancı parmağı arıyorlar.

İnanır mısınız, hiçbir değişiklik yok kentin gündelik hayatında.

Bazı kentlerde belediyeler okullarda ve toplu taşım araçlarında dezenfektan çalışması yürütüyor harıl harıl, uyarılar yapılıyor.

Ama Kayseri bildiğiniz gibi.

Sohbetlere kulak kabartıyorum, ‘Soğan, Sarımsak yiyin, sirke kullanın, ellerinizi yıkayın. Korkmayın virüs size uğramaz’ ucuzluğu, kolaycılığı.

Efendiler, ağalar virüs ülkemize teşrif etti.

Bu işin şakası yok.

Bu konu, ferdi önlemlerle uzak durulacak bir mesele değil.

Toplumsal bilinç, toplumsal bir mücadele programı izlemeliyiz.

Bakınız virüs yüzünden ticaret durdu, turizm durdu dünyada.

Artık kentler, artık ülkeler toplu karantina uygulamasına başladı.

Eğer hayatımızdaki tek düzeliğe devam edersek, korkarım yayılmasının önüne geçemeyeceğiz.

O nedenle hepimiz, ama hepimiz sorumluluk alacak, alınan önlemlere harfiyen uyacağız.

Bu belaya yakalanmamak, risk gruplarından başlayarak herkesin konuyu ciddiye alması ile mümkündür.

Toplum içerisine çıkmak zorundaysak, maske başta olmak üzere kişisel önlemlerimizi almak gibi bir sorumluluğumuz vardır.

‘Havalar ısındığında virüs ortadan kalkar’ kolaycılığına kaçanlara da hatırlatmak isterim.

Suudi Arabistan’da biz kışı yaşadığımız dönemlerde hava sıcaklığı 30’lu, 40’lı derecelerde, yaz aylarında ise 50 dereceyi bulmaktadır.

Ama burada bile görüldüğüne göre, yaz mevsiminde virüs yok olacak düşüncesinden uzak duralım.

Hemen belirtmekte yarar görüyorum.

Sağlık Bakanlığı virüsün çıkması ile birlikte dünyadaki gelişmeleri büyük bir titizlikle değerlendirdi, önlemleri zamanında aldı.

Hepsinden önemlisi de halkı her gelişmeyle ilgili anında bilgilendirdi.

Toplum olarak bize düşen görevler de vardır bu küresel felaketle ile mücadele konusunda.

Örneğin, toplulukların bulunduğu alanlardan geçici de olsa uzaklaşalım.

Zorunlu olmadıkça evden çıkmayalım.

Çıkmak zorunda olanlar ise, özellikle toplu taşım araçlarına binmek zorunda iseler maske kullansınlar.

Belediyelerimiz, toplu taşım hizmeti veren araçların duraklarında mutlaka dezenfektan sistemi kurmalı ve insanların bu sistemleri kullanmalarını sağlamalıdır.

Virüse karşı en savunmasız meslek alanı hastanelerin acil servisleridir.

En büyüğünden en küçüğüne kadar hastanelerin acil servislerinde çalışan sağlık personelinin aldıkları ve alacakları önlemlere hepimiz uymak zorundayız.

Bu arada bazı hastanelerde sağlık personelinin kullanımı için maske bulunmadığını da hatırlatarak bakanlığın vakit geçirmeden bu risk grubuna maske temini noktasında gerekli önlemleri alması gerekmektedir.

Bütün dünya ve elbette ülkemiz, görünmeyen bir sağlık felaketi riski ile karşı karşıyadır.

O nedenle, alışkanlıklarımız konusunda da ödün vermeye hazır olmamız gerekir.

Mesela el sıkışma, mesela kafa tokuşturma gibi gelenekselleştirdiğimiz uygulamaları bir süreliğine terk etmek zorundayız.

İnsanlığın bu önemli sağlık sınavını atlatması noktasında hepimiz sorumluluk sahibi olduğumuzu bir kez daha hatırlar ve kişisel önlemlerimizi alırsak, inanıyorum bu belanın da üstesinden bilimsel bir akılla gelinecektir.

Yazarın Diğer Yazıları