Ahmet ZORLU

UYMASAN DA DİNLE.

Ahmet ZORLU

Günlerdir yakındığımız temel mesele.

İktidarın, muhalefeti yok sayarak bildiğini okuması üzerineydi.

Bazı illerde bu katı uygulama sürüyor.

Ama Kayseri’de bu anlamda atılan adımlar gelecek adına bana umut verdi.

Zira başkalaştırma, bölme, parçalama, ihanetle suçlama, paralel devlet yapısıyla özdeşleştirme gibi tehlikeli  uygulamaların yaşandığı bir süreçte, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Memduh Büyükkılıç, yaşanan virüs salgını konusunda alınan önlemlerin değerlendirildiği bir toplantı düzenledi ve siyasi partilerin il başkanlarının, telekonferans yöntemiyle de olsa görüşlerini dinledi.

Demokratik bir adım olduğu için alkışlıyorum.

Burada hemen Talas Belediye Başkanı Sayın Mustafa Yalçın’ın da bu kriz sürecinde partisine bakmaksızın herkese ulaşma çabasını da her türlü takdirin üstünde görüyorum.

Zira, ülkeyi ve kentleri yönetenler, “Benim görüşüm yanlış olma ihtimali olan bir doğrudur. Ama sizin görüşünüz de doğru olma ihtimali olan bir yanlıştır” düşüncesini barındırma olgunluğuna eriştiği zaman, daha verimli sonuçlar elde edilir.

Bir felaketin tam da ortasındayız.

Dostun dosta bile uzak durduğu, insanın, yanına yaklaşan insandan ürktüğü, toplumların evlerinde zorunlu olarak kendilerini hapsettiği bir dönem yaşıyoruz.

Görünmez bir düşmanın nereden insanı bulup, bulaşacağının paranoyasını yaşadığımız günler.

Böylesi dönemlerde çıkar hesabı yapılmaz.

Hele hele siyaset hesabı yapmak Millete hakarettir.

Cumhurbaşkanlığından bakanlıklara, belediyelere, kurum ve kuruluşlara kadar her kurum kendince halkı yalnız bırakmamak adına çabalar sergiliyor.

Ama takdir edersiniz ki, bu salgın bütün ülkelerde olduğu gibi güzel ülkemde de milyonları işsiz bıraktı.

Hiç kimse ama hiç kimse gelecek hesabı yapamıyor.

Herkes  günü nasıl akşam edeceğinin, sofraya ekmek koyup koyamayacağının tasası içerisinde.

Eğer ilk günden, iktidar, belediyeler, muhtarlıklar, gönüllü kuruluşlar el ele verseydi bu gün bu milletin sıkıntıları çok daha az bir noktada olurdu.

Ama birbirine çelme takmaya çalışan bir yönetim erki ile karşı karşıya kaldık, malesef.

Alınan ve uygulanan yanlış kararlar yüzünden hastalığın yayılması ve canların aramızdan ayrılmasının önüne geçemedik.

Merkezi yönetim ‘Sen yardım toplayıp millete aktaramazsın’ diyerek muhalif partilerden seçilen belediyeleri engellemeye çalışırken, birden bire oluşturulan ‘Vefa grubu’ isimli yapılanma ile belli kesimlerin kapısı çalındı, ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın hediyesidir’ denilerek parti amblemli koliler bırakıldı.

At Yetiştiriciliğinde bir kavram vardır;

“El kokusu…”

Seyisler bakımını üstlendikleri ata periyodik zamanlarda elleriyle arpa ve şeker yedirirler. Böylece at seyisin el kokusunu özümser ve seyise daha sıcak, sevecen durur.

İktidar Partisi de, oluşturduğu ‘Fakire sadece biz yardım ederiz’ anlayışının muhalefet belediyeleri ile yıkılmaya başladığını görünce, paniğe kapılarak belediyeleri saha dışına itecek uygulamalara yöneldi.

Onların topladıkları yardım paralarını bankalarda bloke ettirdi.

Genelge gönderip, ‘Yardım toplayamazsınız’ dendi.

Yetmedi, bazı belediyelerin aşevlerinde kaynayan kazandaki yemeği belde halkıyla paylaşılmasının önüne geçildi.

Yetmedi, ‘Bedava ekmek dağıtamazsınız’ denilerek önleri kesilmek istendi.

Ama belediye yönetenleri yılmadılar, yıldıramadılar.

Bedava ekmek dağıtımları yasaklanınca ‘Ekmek 5 Kuruş’ dediler ve dağıtmaya devam ettiler.

Para Yardımı toplayamazsın denilince ‘İaşe malzemesi gönderin, biz halka ulaştıralım’ dediler, erzak topladılar.

Köylünün çiftçinin elinde ne kadar gıda varsa satın alıp halka ulaştırdılar.

Narenciye üreticisinin elinde kalan limonu, Kabzımalın elinde kalan sebze ve meyveyi toptan satın alıp halka ulaşmasını sağladılar.

Her sabah köylerden toplanan sütü pastörize edip binlerce çocuğa ulaştırdılar.

İşsiz kalan terzileri seferber edip maske ürettirdiler.

İşsiz nakliyecilere ‘Erzak dağıtma’ görevi verdiler ve 3-5 lira evlerine para girmesini sağladılar.

Maskematik ürettiler ve metro istasyonlarına koydular.

Yaptıkları her çalışmayı şeffaf bir ortamda yapıp, bir yandan da halka hesap verdiler.

Bazı kurumlar, hatta apartman yöneticileri sağlık çalışanlarına vebalı muamelesi yaparken bu belediyeler binlerce otel yatağını kiralayıp sağlık çalışanlarının emrine sundular.

Ve artık millet şunun farkında.

Böylesi dönemlerde bile siyasi hesap gütmek, güdene kaybettirir.

Fakir sadece benim elimin kokusunu bilsin anlayışı ilkel bir anlayıştır.

Zira, yardım bekleyenler at değil, el kokusu politikası ile halkı yönetmeye çalışanlar da seyis değil.

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları