Ahmet ZORLU

TERÖR, SAVAŞ VE ÇOCUK..

Ahmet ZORLU

Dün 1 Eylül Dünya Barış Günü idi..

Tam 15 yıl önce, Kuzey Osetya’nın Beslan Kenti’nde, okullar açılacak.

Bütün veliler çocuklarına özenle hazırladıkları okul kıyafetlerini giydirmiş, okulun önünde yerlerini almıştı.

Okul zilinin çalması bekleniyordu ki, ortaya çıkan Asker Üniformalı, kana susamış 30 cani havaya ateş ederek okulun bahçesini kan gölüne çevirdi.

Kaçabilenler kaçtı. 300 dolayında çocuk ve veliyi, okulun salonuna doldurdular.

3 gün 3 gece, namlunun hedefiydi o minicik bedenler.

Aç ve susuz, can çekişen, ölen arkadaşlarının yaydığı kokunun ortasında, terörist başının Rus Hükümeti ile sürdürdüğü pazarlığın sonucu beklendi.

Hükümet güçlerinin teröristleri etkisiz hale getirmek için başlattığı 3 saatlik operasyon tamamlandığında ise

186’sı çocuk, tam 400 cansız beden yatıyordu yerde.

Bu olaydan yıllar sonra 8 Genç bisikletleri ile çıktılar yola ve Türkiye’ye benim köyüme geldiler.

Beslan’da hayatlarının ilkbaharında can veren bu yavrular için bir anıt çeşme inşa etmek istediklerini söylediler.

Kendi çocuklarımız, gençlerimiz gibi gördük bu çocukları.

Misafir ettik, kendi evlatlarımızdan ayırmadık.

Günlerce çalıştılar ve çocukların 3 gün boyunca suya nasıl ulaşamadıklarını simgeleyen bir anıt çeşme inşa ettiler.

Alan Vakfı ve Poyrazlı Köyü Muhtarlığı da işbirliği yaparak, bu anıt çeşmenin çevresinde, “Beslan Melekleri Korusu” oluşturup ağaçlandırdı.

Her yıl teröre kurban giden bu yavrular ve dünyanın neresinde olursa olsun, savaş ve teröre kurban giden çocuklar adına bu korudaki anıt çeşmenin başında insanlar bir araya gelerek, terörün her türlüsü lanetlenir.

Ama acı olan nedir biliyor musunuz?

Bazı örümcek beyinliler hala, “Bu çocuklar Müslüman mıydı? Teröristler hangi millettendi?”yi sorguluyor.

İşte toplumların, milletlerin çıkmazı da bu noktada başlıyor.

Eğer toplum olarak, millet olarak, insan olarak, Hiroşima’da Atom Bombasının kül ettiği çocuk ile, Türkiye’de Terörün kurşunlarına hedef olan çocuğa, Beslan’da kan içicilerin yok ettiği çocuklar ile Yemen’de açlığa mahkum edilen çocukların ölümüne aynı oranda üzülemiyor, “O terörist bizdendi” diyor, diyebiliyorsak, insanlık ayarımız bozuktur.

Zira, terör bir insanlık suçudur.

Ve, dini, inancı, amacı, hedefi ne olursa olsun, can alan, kan döken teröriste sempati ile bakan da kim olursa olsun o teröristten daha tehlikelidir.

Daha da acı olan, bu terörist unsurları kendi siyasal amaçları için kullanan, onlara yeri geldiğinde göz yuman, destekleyen devlet ve anlayışlar da teröristten daha tehlikelidir.

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde dünyamızın bir bölümüne göz atın.

Neredeyse tamamı Müslüman Toplumların yaşadığı coğrafya.

Kan, ölüm, zulüm kol geziyor.

Her kanlı örgütün arkasında, kapitalist ve emperyalist oluşumlar.

Bir de dünyanın diğer bölümüne bakın.

Barış ve Huzur egemen.

Ama cehaletin pençesine teslim olan beyinler şunu sormuyor, sorgulamıyor?

“Yahu, ülkemizden kaçınca adına Avrupa, adına Amerika denilen kıtalara kapağı atmak için gerektiğinde canımızı ortaya koyuyoruz da, neden bu kıta parçalarındaki yönetim şekillerinin bizim de ülkemizde hayat bulması için mücadele etmiyoruz?

Bu gün ülkemize çeşitli yollarla gelen 4 milyon Suriyeli ve 2 milyon civarında Asyalı, Afrikalının tek hedefi var, Avrupa’ya kapağı atmak.

Zira medeniyet der ki, “Ey insan, benim yaşam tarzıma karışmadığın, benim hayatıma müdahale etmediğin sürece, senin yaşam tarzın ve senin inancını özgür yaşamak adına gerekirse canımı veririm..”

Buna karşılık gerici ve yoz kültür de der ki, “Ya benim gibi düşünecek, benim gibi yaşayacak, benim dünya görüşüme hizmet edeceksin, ya da seni yok ederim..”

Sonuç;

Lanet olsun, her türlü teröre, lanet olsun her türlü terörü destekleyene, lanet olsun insanca yaşamayı yönettiği ülke ve topluma lüks görerek varlığını teröristin sırtını sıvazlayarak sürdürmeye çalışanlara.

Ve elbette ki, dünyanın neresinde olursa olsun, hedefini, amacını gerçekleştirmek için çocuklara namlu çevirecek kadar canileşen anlayışlara.

Yazarın Diğer Yazıları