Ahmet ZORLU

24 Temmuz 2014 SANSÜR

Ahmet ZORLU

Türk Basınından Sansürün kaldırılışının 112. yıldönümünü kutluyoruz.
Güya..
112 yıl önce, Sultan Abdülhamit döneminde özel kurullar vardı.
Hazırlanan Gazete sayfalarını denetlemeye ve beğenmedikleri yazı ve haberleri değiştirmeye yetkili idiler.
Bazen de insafa gelir, bir iki küçük tadilatla gazetenin çıkmasına izin verirlerdi.
Ama eğer inatçı bir kafayla karşılaştıysanız işiniz zor.
Sultan 2. Abdülhamit gücünün zirvesinde olduğuna inanarak, 1. Meşrutiyeti kaldırmış, Meclisi Mebusan"ı feshetmişti.
Bu durum dönemin aydınlarının ayağa kalkmasına neden olmuştu.
Jön Türk hareketi ve arkasından gelen İttihat ve Terakki Fırkası, 2. Meşrutiyetin ilan edilmesine zemin hazırladı. Bir dizi halk adına düzenleme ile birlikte Basından Sansür de kaldırılmış oldu.
Aradan 112 yıl, yani  bir asırdan fazla zaman geçti.
Sözde Demokrasi ve Halkın iradesi ile iktidar olan bir hükümet, günümüzde Abdülhamit dönemindeki sansürü uygulayamayacağına göre yeni bir yol bulmak için kolları sıvadı.
Önce Yandaş Medya sözcüğü zihinlere kazındı.
Yandaş Medya için özel olarak yetiştirilen kalemşörler köşe başlarına yerleştirildi.
Bir bölüm kiralık kalem de kendiliğinden zaten iktidar partisine biat etti.
Biraz tarafsız kalan yayın kurumlarının yönetim kademelerine de Fatih"ler, Alpaslan"lar yerleştirildi.
Böylece 4. kuvvet, ikinci kuvvetin emrine alındı.
Hizaya gelmeyen basın çalışanları, patronları tehdit edilerek işten çıkartıldı.
Tüm illerde, Gestapo Şefi Kılıklı insanlar adeta her haberin, her yazının hesabını yayın kurumunun sahibinden sormaya kalkıştılar.
Hizaya gelmeyen yayın kurumlarını önce SSK ve Vergi Müfettişleri ile baskı altına aldılar, daha sonra da satın alıp her birinin başına bir Alo Fatih oturttular.
Ve biz gazeteciler hala Basından Sansürün kaldırılışının yıldönümünü kutluyoruz.
Sansürün ağa babasının hüküm sürdüğü bu günlerde.
Medyanın, demokrasinin olmazsa olmazları arasında yer aldığını çok iyi bilen siyaset ve bürokrasi erklerini tenzih ederim.
Ama bu gün Abdülhamit dönemini biz gazeteciler mumla arıyoruz.
Hiç değilse onların sansür kurulları vardı, kime karşı sorumlu olduğunu biliyordu yazar-çizerler.
Ama şimdi, elifi görse mertek sanacak zır cahillerin bitamamı sansürcübaşı ilan etti kendini.
Mahkemeleri ile avukatları ile gözde mertek arıyorlar.
Yaz bakalım iki kelime.
Sulh Ceza Mahkemesinden davetiyen hazır.
Alınacak tazminat belli, kimin ne kadar alacağı da belli.
Hadi tazminat tamam, mahkeme mahkeme dolaşmak da var kaderde.
Ama adamlar, demokrasi denilince hala mangalda kül bırakmıyor.
Ve biz Basında Sansürün kaldırılışının 112, görünmez sansürün icadının 18. yılını kutluyoruz.
Bu gün gazetecilik mesleğinin evrensel doğruları ile gazetecilik yapmak imkansız hale gelmiştir.
Önünüzde 2 yol var.
Ya kendini mutlak güç sanan zihniyete biat edeceksiniz.
Başınıza bir Alo Fatih verecekler.
Ya gazeteciliğin evrensel doğrularından ödün vermeyecek, kaleminizi bakıma alacak, köşenizde baskı döneminin bitmesini bekleyeceksiniz.
Bu arada, tarihe ışık olması için notlarını düzenli olarak tutacak günü geldiğinde de bu düzeni kuranlar ve alet olanlardan hesabınızı soracaksınız.
Ya da bulabilirseniz, semt pazarlarından birinde bir köşe başı kiralayacak, domates-soğan satacaksınız.
Basından sansürün kaldırılışının 112. yılı kutlu olsun demeyi çok isterdim.
Ama bu gün beyinler, fikirler sansür altında.
Yazı yazmanıza gerek yok.
Düşünüyorsanız, fikir üretiyorsanız, demokrasi diyor, adalet diye haykırıyorsanız, işiniz zor.
Böylesi zor zamanlarda bile, gazetecilik mesleğinin evrensel doğrularını kendisine bayrak edinmiş bütün kardeşlerimin, yazdıkları yüzünden işinden edilmiş gazeteci dostlarımın, yazdıkları yüzünden cezaevlerinde çile çektirilen Onur Timsali fikir işçilerinin önünde saygı ile eğiliyor, 24 Temmuz’un bir gün gerçekten Bayram olacağı günlerin yakın olduğunun bilinmesini istiyorum.
Yaşasın Demokrasi, yaşasın fikir ve basın özgürlüğü..

Yazarın Diğer Yazıları