Ahmet ZORLU

TARTIŞMA PROGRAMI..

Ahmet ZORLU

17 yıl sonra iki partinin İstanbul adayları TV Programında karşılıklı olarak tartışacaklar.

Günlerdir Türkiye bunu konuşuyor.

Oysa gerçek demokratik ülkelerde, ne kadar sıradan bir uygulama, bizim milletçe odaklandığımız bu durum.

Önce programın yapılıp yapılmayacağı tartışıldı günlerce.

Ardından, iktidar yandaşlarının topçu ateşi altında gazetecilik yapmaya çalışan Uğur Dündar’a teklif edildi moderatörlük.

AKP ve CHP Grup Başkanvekilleri defalarca toplantılar yaptı.

Uğur Dündar Kabul etmeyince bu kez yine iktidar yalakalarının saldırılarından bunalan bir başka isme, İsmail Küçükkaya’ya götürüldü teklif.

Parti Grup Başkanvekilleri 5 maddelik ortak mutabakat metnine imza attı.

Böylece programın gün ve saati belirlendi.

Program TRT’de mi çekilsin, paket mi olsun tartışmaları da işin bir başka boyutu.

Sanki İstanbul adayları ortak TV Programına çıkmıyor da, Türkiye Koalisyon Hükümeti kuruyor.

Yazıktır, ayıptır, günahtır.

Bu tabloyu, ‘Demokraside düştüğümüz içler acısı manzara’ şeklinde özetleyebiliriz.

Benim yaşıtlarım bilir.

Ara Rejim olarak nitilendirdiğimiz Kenan Evren Diktasında bile, Nejdet Calp, Turgut Sunalp ve Turgut Özal çıkar ekran karşısında geleceğin Türkiye’si üzerinde kafa yorarlardı.

Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş, Erdal İnönü gibi isimlerin programları hala TV arşivlerinde.

Ama maalesef, 2002 yılından sonra, iktidar edenler her alanda hayata geçirdikleri kamplaşmayı, kutuplaşmayı, irtibatsızlığı, küçümsemeyi siyasi partilerden başlattılar.

Gelinen noktada, binbir cambazlıkla mazbatası elinden alınan ve halkın gözünde mağdur edildiğine inanılan Ekrem İmamoğlu,  psikolojik üstünlüğü ele geçiren taraf gibi görünüyor.

Özellikle Sayın İçişleri Bakanı, İmamoğlu’nun başarısı için adeta gece gündüz çaba ortaya koyuyor.

İmamoğlu 2 gün ailesi ile bayram tatiline çıktı, bunu bile seçim malzemesi yapmaya kalkıştı Süleyman Soylu ve ağır bir cevap aldı.

İmamoğlu, özel uçak kiraladı, Süleyman Soylu devletin uçaklarını Kızılay Dolmuşu gibi kullandığını unutup malzeme yapmaya kalkıştı, cevabını ağır şekilde aldı uçak şirketinden.

Süleyman Soylu, Kato Dağı’nda Bayram Namazı kılarak canlı yayınlatmaya kalkıştı, bayram çorbasına bulandı.

Süleyman Soylu, Ekrem İmamoğlu ile aynı saatlerde Memleketi Trabzon’u ziyaret etmeye kalkıştı, “Her şey çok güzel olacak” sloganları ile karşılandı.

Ama bana göre, Cumhur İttifakı’nın iki liderinin seçimler öncesi söylemleri ile uygulamaları arasındaki fark bu seçimin sonucunu şimdiden ortaya koymaya yetti gibi.

Sayın Cumhurbaşkanı 23 Haziran’a kadar, İstanbul’un tüm ilçelerinde miting yapacaktı, iptal etti.

MHP Lideri Bahçeli, MİTİL’i İstanbul’a serecekti, Mitili de kendisi de ortaya yok.

Sanırım, Sayın Yıldırım’ın da son umudu TV Programı.

Ama burada da işi çok zor.

Zira doymak bilmeyen bir güruha akan milyonlar, bankamatik memurları, arsa rantları,  mahvedilen bir İstanbul’da geçmiş yönetimlerin hangi uygulamasını savunabilecek.

İspark Rezaleti bile Sayın Yıldırım’a ağır bir fatura getirecektir.

Hele o Fotoğraf Karesi  var ya o fotoğraf karesi.

Laik bir Anayasaya sahip ülkenin bir yerinden, İsmailağa Dergahı denen yerden yansıyan.

Din tacirlerinin yanında el pençe divan oturması.

Ben İsmail Küçükkaya’nın yerinde olsam, o kareyi ekrana yansıtır, “Daha doymadı mı bu güruh?” diye sorarım.

Gelin Sayın Binali Yıldırım’ın aday edilmesine çok uygun bir fıkra ile tamamlayalım, bu günü;

Padişah, havuzu yılanlarla doldurtmuş, sonra da tüm halka ilan etmiş;
- Kim bu havuzu yüzerek geçerse kızımı ona vereceğim. 

Temel havuza atlamış, yüzmüş geçmiş.
Padişah "kızım artık senin" deyince...
Temel "istemiyorum" diye tepki göstermiş.

Padişah sormuş:
- Temel ‘o halde dile benden ne dilersen.’
- “Padişahım, ha bu havuza beni kim itekledi, onu bulmanızı isteyrum.”

Sahi kim itti Sayın Binalı Yıldırım’ı İstanbul’un boğazına, baksanıza yüzme bilmiyor..

Yazarın Diğer Yazıları