Ahmet ZORLU

SORUN MUHALEFET SORUNU

Ahmet ZORLU

SORUN, MUHALEFET SORUNU..
Anayasamız, silahsız ve şiddeti teşvik etmediği sürece her toplum katmanının, her ferdin ekonomik ve sosyal konularda, izin almadan  toplantı yapma, gösteri yürüyüşü düzenleme  hakkına sahip olduğunu söyler.
Bu, demokratik toplum olmanın da en önemli özelliklerinden biridir.
Yani bir kentin yöneteni, sudan sebeplerle yönettiği kente giriş çıkış kısıtlaması koyamaz.
Koymaya kalkarsa bunun hesabını, günü ve yeri geldiğinde yargıya izah etmek zorunda kalabilir.
Konu, 60 ilin Baro Başkanlarının, iktidar tarafından yapılmak istenen Avukatlık Kanunundaki değişikliklere karşı Ankara’ya düzenledikleri yürüyüş.
Ankara’da toplanıp Anıtkabir’e çelenk koyacak, sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gidip çıkarılmak istenen ‘Çoklu Baro’ sisteminin sakıncalarını siyasi parti gruplarına anlatacaklardı.
Ankara’ya girmelerine izin verilmedi iyi mi?
Sağanak yağmur altında, gecelediler, sonra  sabahladılar.
Oturmak için sandalye almalarına izin verilmedi.
Bekletildikleri iktidar beslemesi arsa sahibi şirketin yetkilisi bile burada beklemelerine karşı çıktı.
Belediye tarafından gönderilen çadırların avukatlara verilmesine izin verilmedi.
Neredeyse 24 saat geçti, baro başkanlarının bekleyişi üzerinden ben bu satırları yazarken.
Muhalefet partilerimizin genel başkanları sıcak makamlarından iktidarı eleştiren birer açıklama yapmakla yetindiler.
İşte bu gün, iktidarın ve emrindeki bürokrasinin keyfiliğinin nedeni bu noktada odaklanmaktadır.
Zira ‘Şeker gibi’ bir muhalefeti var iktidarın.
İki beylik açıklama, iki kınama mesajı olay bitti.
Oysa dün, ne kadar muhalefet partisi varsa, genel başkanından milletvekiline, il başkanından ilçe başkanına kadar baro başkanlarının tutulduğu polis ablukasına kadar gelip, savunmanın içine düşürüldüğü duruma yerinde tepkilerini koyup şiddetsiz, demokratik bir tavır sergileselerdi ne olurdu dersiniz?
Sayın Vali, 60 Kentin Baro Başkanlarının yağmurun altında burada tutabilir miydi?
Şimdi siz diyeceksiniz ki, “Vali ne yapsın emir kulu..”
Hayır efendim.
Kanuni olmayan bir emri bürokratın yerine getirme zorunluluğu yoktur.
Emirde ısrar edilirse memur, emrin yazılı ve onaylı olarak kendisine iletilmesini talep etme hakkına sahiptir.
Düşünebiliyor musunuz.
İki  gündür neredeyse polis ablukasında bekletilen 60 Kentin yargısının savunma kolu temsilcilerine gönderilen kahvaltı bile verilmemiş.
Gösteri alanında bulunan ve avukatların yiyecek ihtiyaçlarını karşıladıkları Cafe kapatılmış.
Ve bütün dünya, Ankara’dan verilen bu antidemokratik fotoğrafa bakıyor.
Ne acıdır, yine bu fotoğrafın altından da Kayseri çıktı..
Demokrat görünümü ile kitlelerin dikkatini çeken ama kendisine gösterilen, milletvekilliği belki de bakanlık koltuğu için Avukatlık Mesleğini iktidara yem olarak sunan şahsın kökeni de Kayserili.
Bir zamanların örnek siyasetçisi Turhan Fevzioğlu’nun torunu.
Dedesinin kemiklerini sızlatan bir zavallı.
Almış yanına 15 Baro Başkanını, Anıtkabir’e gidiyor.
Atatürk o mezardan kalkabilse, seni oradan sopayla kovalardı be..
Yaşananlar ve yaşatılanlar ise iktidarın işine geliyor.
Zira iktidarın bu günlerde tek amacı var.
Felaket noktasındaki ekonomiden, aile yapısının çökmesine neden olan işsizlik ve üretimsizlikten dikkatleri farklı noktaya çekmek ve bunda da başarılı oluyor.
Bir gün bakıyorsunuz, minareden Çav Bella okunuyor diye CHP’li gözaltına alınıyor.
Bürokrat Bakan, “Bunu yapanı bulup, ezan dinleteceğim” diyordu ama ne hikmetse, bir türlü bulunamıyor.
Sahi ne oldu Çav Bella Meselesi, ‘Çalan çaldığı ile mi kaldı?’

Yazarın Diğer Yazıları