Ahmet ZORLU

ŞİMDİ NE OLACAK..

Ahmet ZORLU

Evet Efendi, şimdi ne olacak..
Tam 18 yıldır, yuvarlana yuvarlana yusyuvarlak oldunuz.
Kenar köşe artık hak getire..
Hakkınızı vermek lazım, yusyuvarlak olduğunuz için her köşeyi de büyük bir kıvraklıkla döndünüz.
Yani enseler kalın.
Ama kalın enselere, şişen göbeklere rağmen maalesef sizi tanımlarken 'adam' diye tanımlıyorlar tanımlamasına da, adamın önüne 'satılık' ilavesi ekliyorlar.
Çünkü siz, elinize verilen kalemi kirlettiniz.
Çünkü siz, kendi kişiliğinizle birlikte mesleğin saygınlığını da, mesleğin onurunu da, mesleğin doğrularını da birilerinin kirli ayaklarının altına paspas diye serdiniz.
Meslek büyüklerinin size öğrettikleri "Kır ama, satma" dedikleri kalemi, bir mızrak gibi kullandınız.
Sen ve senin gibilerin, siz ve sizin gibilerin kirli karalamaları ve iftiraları yüzünden, tek kaygısı gazetecilik olan onlarca insan, yazacak platform, iş yapacak kurum bulamadılar.
Ama görüyorsunuz değil mi, tünelin ucu göründü.
Şimdi sen ve senin gibiler, siz ve bsizin gibiler vicdanları ile hesaplaşmaya başladılar.
Tek başınıza kapandığınız odalardan, vicdanınızdan ve ağır şekilde yaraladığınız onurunuzdan özür diliyorsunuz, ama kabul görmüyor, görmeyecek.
Zira, tepesinde oturduğunuz yalaka paçavralarına atılacak manşet talimatları size gönderilirken vicdanınız her gün sizi uyardı. Yapma dedi, bu onurlu mesleği kirletme dedi, seni adam bilenleri hayal kırıklığına uğratma dedi, bu devran böyle gitmez dedi, yarın bana bile hesap veremezsin dedi.
Peki sen naptın, kendinle birlikte mesleğin onursuzlaştırılması için elinden geleni ardına koymadın.
Ben ve biz ise, yaşananları bir kenardan izledik.
Kirlenmemiş sayfalarda kullandık kalemimizi.
Yeri geldi, yazacak gazete olmadığı için oturup duygularımızı, düşüncelerimizi kitap sayfalarına aktardık.
Ve gelinen bu günde, seni eli yanmaması için maşa olarak kullananların gözünde biz hala gazeteciyiz.
Ama sen, ama siz onların gözünde, "Çözerim iplerini, saldırtırım üzerinize" tanımına giriyorsunuz.
Hatırlıyorsunuz değil mi, uşağı olduğunuz efendileriniz sizi çağırıp elinize bir soru listesi tutuşturup, "Gidin bu gün filan Kayseri'ye gelip basın toplantısı yapacak. Bu soruları sorun, sonra da onun söylediklerini değil, bizim verdiğimiz haberleri yazın" dendiğinde yüzünüzün nasıl kızardığını.
Ama şimdi artık kızarmıyor.
Çünkü o günlerde içinizde az da olsa vicdan, beyninizde azda olsa meslek etiği vardı.
Artık ar damarınız çatlak.
Ve tıp bilimi çok ilerlemesine rağmen, henüz ar damarındaki çatlağı onaramıyor.
Kazandığınız büyük paralarla da, yok ettiğiniz kişiliğinizi, haysiyetinizi, onurunuzu geri satın alacağınızı sanıyorsanız beyhude bir çabanın içindesiniz.
Çünkü onur, haysiyet, kişilik, itibar, mesleki etik gibi değerler parayla satın alınmaz.
Bu değerleri yitiren adamların çarşıda, pazarda, sokakta, mahallede ortak bir adı vardır.
Onlara genellikle "Satılmış" diye seslenirler.
Siz ya trol ya da Pelikan olarak biliniyor, tanınıyorsunuz.
Adı tüm satılmış olanları tenzih ediyorum.
Çünkü onların kimlik kartlarında Satılmış yazıyor.
Sizinse kimliklerinizde isimleriniz farklı farklı, ama alnınızda yazan ortak isimdir "Satılmış"
Ha üzülmeyin sakın, yapılacak ilk seçim sonrası kurulacak yeni düzende de, soytarıya, yalakaya ihtiyaç duyacaklar çıkacaktır.
Bütün mesele, bukalemun misali renk değiştirebilecek misiniz, onlara kendinizi yutturabilecek misiniz, onu araştırın.
Zira, siz insanlığın ilk çağlarından bu yana evrim geçirerek gelen, ama tüm yönetenlerin deşarj olmak için kullandıkları, size göre ulvi! bir mesleğe sahipsiniz.
Biz ise sizin gibilerin ortak adına "Soytarı" diyoruz, bundan sonra da "Soytarı" demeye devam edeceğiz.
Ve oturduğunuz o yalılarda, iktidara hükmettiğiniz günlerin yakında nasıl da yok olduğunu hem gülerek, hem de hüzünle seyredeceğiz.
Zira siz sadece kendinizi, kalem salladığınız paçavraları değil, bu ulvi mesleği de kirlettiniz.
 
Ahmet ZORLU

Yazarın Diğer Yazıları