Ahmet ZORLU

PARMAK..

Ahmet ZORLU

Mesele gerçek gündemi perdelemek.

Bunun için bir başarı hikayesine ya da kahramanlık öyküsüne ihtiyaç var.

O nedenledir, gerilim politikası.

“Siz ne derseniz diyin, Kanal İstanbul’u yapacağız” efelenmeleri.

Ya da, “Biz davet edildiğimiz yere gideriz” diyerek Libya bilinmezliğine Türk Askerini gönderme girişimi.

Suriye’de izlediğimiz politika resmen çöktü.

Artık inisiyatif ABD ve Rusya ve rejimin elinde.

Avrupa ülkeleri de hazırlanmış, harap edilen Suriye’yi yeniden inşa için bekliyor.

Bize de 5 milyon mülteci ile sınıra dayanan bir milyon ek mülteci kaldı.

5 Milyonu bir yana, asıl risk o sınıra dayanan 1 milyonda.

Onların kahır ekseriyeti, rejime karşı Türkiye, ABD ve Rusya’nın himayesinde savaşmış paralı askerler.

Onların hayat  tarzı, kafa keserek geçimlerini sağlamalarıdır.

İçlerinde Işıdçisi, Hizbullahı, Ahrar-ı Şamcısı, kısacası teröristin her türlüsü var.

Bunların bir bölümü de Suriyeli bile değil.

Ama yarın sınırı geçince yeni bir kimlik ve yeni bir hayat bekliyorlar, umuyorlar.

Sayın Cumhurbaşkanının son konuşmasına bakıldığında da bunların ülkemize girişi çok yakın.

Seyreyleyin o zaman Türkiye’de yaşanacak sıkıntıyı, terörü.

Çünkü bunlar, kim kendilerine para verirse, onun tetiğini çeker, palasını sallarlar.

Neyse biz konumuza dönelim.

Ne yazıyor, Kayseri Cumhuriyet Meydanına nazır, aylardır asılı duran Sayın Cumhurbaşkanının dev portresinin altında;

“Korkaklar zafer anıtı dikemez..”

Slogan hazır ama anıtı dikilecek bir zafer yok ortada.

Şanlı Türk Askeri Yemen’den başlayan, Kore, Afganistan, Bosna, Suriye’de devam eden süreçte kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getiriyor.

Ama şu gerçeği de çok iyi biliyor.

Zafer, “Ülkeye yönelen tehdidin bertaraf edilmesi, vatan topraklarına dikilen gözün oyulması ile elde edilir..”

Bakınız efendiler, şanlı tarihinde Kurtuluş Savaşı gibi bir geçmişi bulunan bu millete bir ülke hediye eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk,  “Ulusun hayati tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir..” diyor.

Bunu söyleyen Gazi’nin kısacık ömrünün neredeyse 40 yılı savaş meydanlarında geçti.

Yani Libya’da kazanılacak bir zafer, sadece emperyalizmin bir koluna yarar.

Siz sanıyor musunuz, ABD Mısır’da önce iktidar yaptığı, sonra da indirdiği İhvan’ın Libya’da iktidar yapılacağını.

Emperyalizmin fıtratında vardır,  amacına ulaşana kadar herkesle dosttur, sonra fırlatıp tarihin çöp sepetine atar, iktidarları, örgütleri, yapıları..

Libya’da yaşanan Libyalıların iktidar mücadelesidir.

Türkiye’ye burada düşen sorumluluk, bir ağabey tavrı ile uzlaşmayı temin etmektir.

Bu da Libya’ya alel-acele savaş gücü çıkartmakla değil, diploması ile olur.

ABD, Rusya gibi devletler Libya’daki taraflarla ilişkilerini sıcak tutuyor.

Zira bu çatışmalardan kimin galip çıkacağı konusunda kararsızlar.

Biz ise yine balıklama atlayıverdik ve taraf olduğumuzu ilan ettik.

Neymiş, Libya’nın meşru yönetiminin yanındaymışız. Birleşmiş Milletler tanıyormuş.

Sormazlar mı adama, Suriye’de meşru yönetimi neden tanımıyor, Suriye’nin meşru ve milli ordusuna karşı devşirmelerden oluşan ‘Suriye Milli Ordusu’ kurmaya kalkışıyorsunuz.

Devletlerin, hükümetlerin öncelikleri vardır ve olmalıdır.

Bu gün, Asya ve Afrikada at koşturan, zenginlikleri kapışan ülkelerin ekonomik yapılarına bir bakın.

Refah seviyesi yüksek ülkeler.

Onlar önce iç sıkıntılarını halledip, gözünü dışarı diken, sömürge peşinde koşun milletler.

Ama güzel ülkemde genç nüfusun yüzde 35’i işsiz ve gelecekten umudu kesmiş durumda.

Asgari ücret ve emekliye reva görülen sefalet ücreti ile aç kalmamaya çalışan büyük halk yığınları var.

O nedenle bizim önceliğimiz Libya değildir, Suriye değildir.

Bu mazlum milleti karnı tok, sırtı pek hale getirmektir.

Zira güzel ülkem ekonomik olarak çökmüştür.

31 Aralık ve 1 Ocak’ta onlarca işyerinden, yüzlerce, binlerce insan yeni asgari ücret yürürlüğe girmeden işten çıkarılmıştır.

Emekli isyandadır.

Asgari ücretli perişan haldedir.

Çekirdek aile kavramı çökmüştür.

Ülkenin en aktif çalışan kurumları, bankalar, icra daireleri, hastaneler ve iş umudu ile her gün kapısı çalınan İşkur’dur.

Etmeyin efendiler.

Bu güzel ülkeye kıymayın.

Ve ey muhalefet, bu millet içine düşürüldüğü açmazdan, çıkmazdan sizin salıdan salıya ahkam kesmenizle çıkamayacak kadar zor bir süreçten geçiyor.

Artık parti rozetlerini yakalardan çıkarma ve ülke için endişesi olanların tek yumruk olma zamanıdır.

Baksanıza, Sayın Cumhurbaşkanının baş danışmanı ne diyor

“Mehdi hazretleri bir gün gelecekse, bize düşen görev onun için ortamı hazırlamaktır..”

Farkında değil misiniz?

Bu iktidarın bir parmağı Mısır’da, bir parmağı Libya’da, bir parmağı Sudan’da, bir parmağı Irak’ta, bir parmağı Afrikanın ücra ülkelerindedir.

Yani iktidarın önceliği, Mehdi Hazretlerinin gelişi için dünyayı dizayn etmek.

Yani iktidarın öncelikler listesinde sen-ben yokuz artık.

Yazarın Diğer Yazıları