Ahmet ZORLU

ÖNCE AHLAK..

Ahmet ZORLU

Din, eğer Güzel Ahlak ile taçlandırılmadı ise, bana göre ne bu dünyada, ne öteki dünyada bir hükmü yoktur.

Zira hiçbir dine mensup olmayan toplumların ahlaki ölçütlerine baktığım zaman, bazen içi boşaltılmış bir dine mensup olmanın ızdırabını yaşıyorum.

Tüm Dünyayı etkisi altına alan Corona Virüsü’nün ülkemizde görüldüğünü bakanın açıklamasından sonra güzel ülkemde kolonya, temizlik ve hijyen malzemelerinin fiyatları yüzde 500 artırıldı,  neredeyse maskenin, hatta kolonyanın sahtesini imal edenlerle doldu piyasa.

Market Rafları adeta yağmalandı.

Millet Makarna Stok etti evlerine.

Temel gıda fiyatları neredeyse ikiye katlandı.

Ülkenin bakanları çıkıp, ‘Yüksek fiyat uygulayanları bize bildirin’ diye açıklamalar yaptı.

İşte bu tablo, birlikte yaşama kültürünün ve Sosyal Ahlakın güzel ülkemde geçen zaman içinde nasıl da dinamitlendiğinin en çarpıcı fotoğrafı idi.

Balya balya tuvalet kağıdı alanları gördüm.

Sanki evinin tuvaletinde karantinaya alacak kendisini.

15 liralık maskenin 300 liraya, 5 liralık kolonyanın 35-40 liraya, 1,5 liralık makarna paketinin 5 liradan pazarlandığı işyerlerinin önünde kuyruklar oluşturulmuştu adeta.

İşte sevgili dostlar, geride bıraktığımız son 18 yıl şeklen dindarlaştık belki ama, en büyük insani değer olan Ahlak’ı hayatımızın her alanından çıkardık, maalesef.

Çok değil, birkaç yıl önce Japonya tarihinin en yıkıcı depremi ve ardından gelen tsunami ile sarsıldı. O dönemde yansıyan görüntüleri hatırlıyorum.

Marketlerin önünde uzun kuyruklar oluşturan halk, birer litre su alıyordu. İkincisini alma imkanı varken.

Ve Japon halkının yüzde 90’ı, hiçbir dine mensup değildir.

İşte ahlak bundan önemlidir.

Bizde Ramazan gelir, gıda fiyatları yüzde 30 artar.

Deprem olur, evi ayakta kalanlar kiralara yüzde 300 zam yapar.

Suriyeli Mülteci gelir, fabrikada asgari ücretle çalışanlar kapıya konur, yerlerine yarı fiyatına çalışacak Suriyeliler işe alınır.

Oysa bilmiyorlar ki, namaz 5 vakit, Ahlak ise 24 saat insanın en temel farzıdır.

Ahlakı olmayan, ‘ben rahata ereyim de gerisi ölürse ölsün’ anlayışına sahip insancıklar hangi dine mensup olursa olsun, boşa sakal uzatıp cübbe sarık dolaşıyorlar aramızda.

Zira Yüce Dinimiz, Yüksek Ahlakı esas kılmıştır insan ve insanlık için.

Artık toplum olarak şapkamızı önümüze koymalı ve derin derin düşünmeliyiz.

Mesela, “Neden Müslüman ülkelerden kaçarak Türkiye üzerinden Avrupa’ya kapağı atmaya çalışan insan toplulukları, neden Müslüman bir ülkeye sığınmak yerine dinin devlet işlerine karıştırılmadığı demokratik rejimlerle yönetilen ülkeleri tercih ediyorlar?”

Ya da, dünya üzerinde 1 milyarın çok üzerinde Müslüman birbirini kırarken, Müslüman coğrafyasının  ucuna habis bir ur gibi yapışan ve her geçen gün genişlemesini sürdüren İsrail’e karşı neden birlikte hareket edilmiyor?

Yahut, on yıllardır Ortadoğu Coğrafyasında, inanan inananı ‘Allahuekber’ narası ile kesiyor, öldürüyor?

Ya da, “llahın lütfu petrol denizlerinin üzerinde oturmalarına rağmen bu coğrafyada bilim, sanat ve kültür  neden hep gerilerde nal topluyor?

İki gündür yaşanan manzalar beni insanlığımdan utandırdı.

O nedenle Hacı Bektaş-ı Veli’den bir dörtlükle tamamlayayım bu günkü yazıyı;

Hararet nardadır, sacda değildir.
Keramet baştadır, tacda değildir.
Her ne arar isen kendinde ara,
Kudüste, Mekkede hacda değildir.

Yazarın Diğer Yazıları