Ahmet ZORLU

ÖLÜ TOPRAĞI..

Ahmet ZORLU

Başlıktaki tanım az bile gelir bu kentin sahipsizliğine..

Ölü betonu atıldı adeta üzerimize..

AKP’lisi, CHP’lisi, bir avuç nüfusu olan belediyeden tutun da, milyonluk nüfusları bünyesinde barındıran devasa kentlere kadar, tam bir seferberlik yaşanıyor başka kentlerde, ilçelerde, hatta beldelerde.

ORC Araştırma Şirketi’nin dumanı üstünde verileri var önümde.

Kayseri yine yok.

Fatma Şahin ilk sırada.

Oysa bir çok Büyükşehir Belediyesi, bu zor zamanları dikkate alarak kiminin ödeyemediği gaz faturası, kiminin ödeyemediği su faturasının, tanımadıkları adam gibi adamlar tarafından ödenmesine aracılık ederek mucize bir dayanışma örneği sergiliyor.

Üreticinin elinde kalan patates, soğan, limon ne varsa alıyor ve yönettikleri ile dağıtıyorlar.

Veren el ile alan el arasında köprü olmuş başarılı belediyeler yıldız gibi parlıyor.

Yaşadığı ilçenin, kentin belediyesinin ya da mülki idaresinin kapısını çalan çaresiz yurttaşın partisine bakılmaksızın tenceresinde kaynatabileceği aş için malzeme temin ediliyor.

Hiçbir sorunu olmayan, hiçbir yere başvurmayan yurttaşın bile kapısı çalınarak “Bir ihtiyacın var mı?” diye soruluyor.

Bir paket maske, bir dezenfektan bırakılıyor ve, ‘Belediyeniz yanınızda’ hatırlatmasında bulunuluyor, Talas’ta, Pınarbaşı’nda olduğu gibi.

Ama devasa iki Merkez Belediyemiz Melikgazi ve Kocasinan başta olmak üzere, diğer belediyeler, hala hayatın normal yaşandığını sanarak asfalt plenti başından pozlar veriyorlar.

Büyükşehir Belediyemiz, çok önemliymişçesine, Kayseri’yi ‘Okçuluğun Merkezi!’ yapmak için milyonluk projeye start veriyor.

Ankara’da Mansur Yavaş ile çıktığı minderde tuş olan Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Mehmet Özhaseki,  İftardan Sahura bir belediyede, sahurdan sabaha diğer belediyede toplantılar yapıyor.

Ne konuşuluyorsa, gerçekten merak ediyorum.

Efendiler, ağalar siz farkında değilsiniz ama kentim, ülkem ve dünya kriz yaşıyor.

Böylesi dönemlerde, yönettiğiniz kent insanının hayatını idame etmesine katkı koymak, yönetenlerin en temel görevi haline gelir.

Berberde çıraklık, çayhanede garsonluk, lokantada komilik, meydanda ayakkabı boyacılığı yaparak bacasını tüttüren, tenceresini kaynatan kaç insan var biliyor musunuz bu kentte.

Onların tamamı, ekmek teknelerinin kapısına kilit vurulduğu ve eve hapsedildikleri günden bu yana, yani neredeyse 3 aydır evlerine ekmek götüremiyor.

Daha da acı olanı, aranıp sorulmamaktan, çaldıkları kapıların yüzlerine kapanmasından dolayı isyan noktasındalar.

Her gün onlarca telefon alıyorum bu insanlardan.

Pandemi süreci biter bitmez Talas’ta ev kiralayacağını ve oraya taşınacağını söyleyen bir yurttaş, “Talas Belediyesi, Pınarbaşı belediyesi, krizin ilk gününden itibaren vatandaşın yanıbaşında yer aldı. Diğer belediyelerde aynı parti tarafından yönetiliyor. Talas Belediye Başkanı gömü mü buldu ki bu kadar ön plana çıktı. Demek ki, diğer başkanların umurlarında değil yaşananlar” diyorlar.

Bir başkası ise, “Ölüm yıldönümünde Kadir Mısıroğlu’nu anan, onu Üstad diye yücelten bir belediye başkanı, ilçesinde çaresizliğin pençesinde kıvrananlardan ne kadar haberdar, kendisine sorar mısınız?” diye isyanını dile getiriyor.

Bir diğeri, “Sayın Büyükkılıç katıldığı TV Programında Kayseri halkının bağ ve sayfiye yerlerine taşındığını o nedenle getirilen kısıtlamalardan pek etkilenmediğini söyleyebiliyor. Sorar mısınız, Kayseri nüfusunun yüzde kaçının bağı veya sayfiye evi var?” diye soruyor.

Bir diğeri çıkıp, “Bir Kayserili olarak Reise mektup yazacağım. Gaziantep belediye Başkanı Fatma Şahin’in ilk seçimde Kayseri Büyükşehir’den aday gösterilmesini isteyeceğim. Kayseri’nin tepesine Kabus gibi çöken başkan ve vekillere nasıl çalışılması gerektiğini öğretebilir” diyerek Antep’i örnek gösteriyor.

Sanmayın ki, tepkiler sadece iktidar belediyesine..

Muhalefet partilerinin dışa kapanmışlık haline de isyan var.

“Kentteki olumsuzluklarla mücadele eden tek adam kaldı, Kazım Yücel. Bunun dışında bizim sesimiz  olacak bir adam çıkmıyor ortaya” diye isyan ediyorlar.

Yani sevgili dostlar;

Anadoluda yaygın kullanılan bir deyim vardır;

“Kurt kışı geçirir ama, yediği ayazı asla unutmaz..”

Ben de diyorum ki;

“Bu millet bu salgını atlatır ama, yönetenlerin, siyasilerin, seçilmişlerin, atanmışların kendisine reva gördüğü, ‘ne halin varsa gör’ anlayışını asla unutmaz.”

Zira bu millet görüyor, bir çok kentte sergilenen dayanışmayı.

Önünde duran ve ödeyemediği birikmiş faturaların, başka kentlerde örnek bir dayanışma ile nasıl tanımadıkları adamlar tarafından ödendiğini.

Bir dayanışma kampanyasına bile öncülük edememiş, ufuksuz insanlara neden oy verdiğini sorguluyor.

Sorgulamakla da kalmıyor, ‘kara kaplı’ deftere  her gün notlar alıyor..

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları