Ahmet ZORLU

NE YILDI AMA..

Ahmet ZORLU

Böyle başlar yılın son gün yazıları.

1977’den bu yana, önceleri yılın olaylarını toparladığım haberler,  sonraları da yılın son günü köşe yazıları yazdım

Ama biliyor musunuz, ‘Muhteşem bir yıl geçirdik’ diye bir başlık atamadım, bir yazı yazamadım.

Gelenin gideni mumla arattığı yıllar yılları kovaladı.

Hayatımızı, geleceğimizi, umutlarımızı, birikimlerimizi el götürdü, yel götürdü, sel götürdü.

Aklım erdi ereli, umut pompalayan liderler yönetti bizleri.

Yetmedi, toplumla inatlaşanları çıktı.

Onlar da yetmedi, Millete aba altından sopa gösterenini tanıdık son yıllarda.

“Siz ne derseniz deyin, ben bildiğimi okurum..” diyebilecek kadar halkından, ülkesinden, milletinden kopmuş lider profillerini alkışladık, alkışlattık.

“Büyük projeler halka danışılmaz” diyecek kadar milleti küçümseyenine de yılın son haftasında rast geldik..

‘Bu adamda iş var’ diyerek baş tacı ettiklerimiz, kendinden başladılar, 7 sülalesinin geleceğini güvence altına aldılar, bacanak ve baldızlarını bile ihmal etmediler, pastadan paylarını ayırdılar.

Bazen denk gelen, dürüst, ahlaklı, erdemli olanlarına ise kulp yapıştırmaktan geri kalmadık.

Kimine komünist dedik, kimine ateist.

Dincinin ahlaksızını, siyasetçinin yalancısını, tacirin üçkağıtçısını baş tacı yaptık, peşlerine düşüp “Öl de ölelim” diyerek hayatlarımızı sunduk.

Yetmedi, “Türkiye seninle gurur duyuyor” dilerek omuzlarımızda taşıdık.

Banker Kastelli’den tutun da Jet Fadıla kadar, onlarcasına, yüzlercesine, binlercesine, dolandırıcı olduklarını bile bile paramızı, pulumuzu emanet etmedik mi?

Alnı secdeye değiyor diyerek,  din kalpazanlarını verdiğimiz paralarımızla Yimpaş’lar, Kombassan’lar kurdurmadık mı?

Hala kentlerin duvarlarında “İhlası öde” yazıları dururken, bu günün yönetimi aynı ailenin aynı isimli vakfına ‘Kamu yararına çalışan Vakıf ‘ statüsü vereli daha birkaç ay olmadı mı?

Hiç düşündünüz mü?

Yimpaş’la, Kombassan’la palazlanan, Deniz Feneri vurgunu ile  semirenler bu gün nerede?

Ben söyleyeyim, iktidar ve çevresindeki kurumlarda ya yönetici, ya danışman.

Demek ki, millet olarak galiba bizde de bu anlamda ‘Hırsız hayranlığı’ gibi bir illet var ki, kanımızı emenlere biat ediyor, o ve onlar götürdükçe manevi bir haz alıyoruz.

Yeni bir asrın beşte birini geride bırakmak üzereyiz, hala kuru bir inat uğruna yaşadıklarımızı, yaşananları anlamaya çalışmak, doğruluğunu hür irademizle inceleyip yine aynı hür düşüncemizle karar vermek yerine “Vardır bir bildikleri” diyerek, düşünmeyi bile başkalarına ihale etmedik mi?

O nedenle yılın bu son gününde 2019’a hakaret etmeyi, 2020’den de bir şeyler ummayı bir kenara koyun.

Biz bu gaflet, dalalet ve hatta hıyanet sürecine katlanmaya devam ettiğimiz sürece, masallara inanmayı sürdürecek, birilerinin isimleri önümüze konulacak, biz de onları körü körüne seçeceğiz.

Onlar da, kendilerinden önce öğrendikleri anlayışı geliştirerek bizi deneme tahtası gibi görmeye ve kullanmaya devam edecektir.

Efendiler dünyadaki gelişmelere bir göz atalım, bir de bizim geri geri gidişimizi, götürülüşümüzü artık görelim.

Ülkemi yönetenler emperyalizmin, bizler ise ülkemin kaderini iki dudağı arasına emanet ettiğimiz yönetenlerin ekmeğimize bile göz diktiği günlere geldik.

ABD tak emrediyor, şak yerine getiriyoruz.

Rusya, aba altından sopa gösteriyor, “Tamam” dememiz 2 gün sürüyor.

Suriye’de uluslar arası bir savaşa ramak kalmasına neden olduk, yine çırak çıktık. Rusya üslerini Akdenize taşıdı, ABD Suriye’nin petrol kaynaklarına el koydu. Bize de niteliksiz, sadece 9 ayda bir çocuk dünyaya getiren Suriyeliler sürüsü kaldı.

Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da yer aldığımız tarafların hepsi kaybetti.

Şimdi gündemde yine Libya var.

Akdeniz’de bir işbirliğine tamam.

Ama Libya’da süren iç savaşta Mehmetçiğin ne işi var.

Davet edildiğimiz yere gidermişiz, anlayışa bakın Allah Aşkına.

Rusya’nın sıcak denizlere inme hevesini yerine getirmesini içine sindiremeyen ABD bize Karadeniz’e çıkabilmek adına, bedelini bizim sırtımıza yükleterek bizi yönetenlere kanal açtırmak istiyor.

Hem de ülkemde asgari ücretlinin emeklinin açlık sınırlarının altındaki ücretlerle geçinmeye çalıştığı bir dönemde.

Alman Ekonomisinin en yüksek vergi ödeyen firmaları Otomobil fabrikaları.

Bizde ise 5 kişiyi ikna ettik, vergi muafiyeti, SGK Prim Muafiyeti, çalışanların ücretlerinin büyük bölümünü devlet ödeyecek, fabrika arsası bedava. Protototipleri İtalya’da yaptırılan ve şimdiden teknoloji hırsızlarının beğenisine sunulan yerli otomobili 4-5 yıl sonra yola çıkaracağız.

Neyse yılın son yazısı da olsa, daha uzunu canınızı sıkabilir.

Size son sözüm, “Biz bu duyarsızlığı, biz bu umarsızlığı devam ettirelim. Göreceksiniz 2020 yılı 2019’dan bizim için çok daha kötü geçecektir.”

O nedenle yeni yıldan bir şeyler beklemeyi bir kenara koyun.

Yine işsizlik rakamları.

Yine enflasyonun önlenemez yükselişi.

Yine dolardaki istikrarlı yükseliş.

Yine açlık, yine yoksulluk konuşacağız, ama oy vermeye geldiğimizde de, “Tamam da kime verelim” ukalalığına da devam edeceğiz.

Ne diyelim, 2020’nin sıkıntı ve yıkım getireceğini bile bile “Mutlu Yıllar” demek gelmiyor içimden.

Hiç değilse, başımızdakilere akıl, fikir, vicdan, izan temenni edelim.

Belki tutar..

Yazarın Diğer Yazıları