Ahmet ZORLU

MEŞRUİYET..

Ahmet ZORLU

Dünyada devletler, karşılıklı ilişkilerde ilişki kurduğu ülkenin uygulamalarında meşruiyet kavramına ne kadar önem verdiğine dikkat eder.

Özellikle demokratik ilkelerle yönetilen ülkelerde, karşı devletlerdeki Meşruiyet Kavramına büyük önem verilir.

Dünya ülkeleri bu anlamda, uzun yılların verdiği deneyimleri kullanarak, uluslar arası ilişkilerde meşruiyet temelli ticari ve askeri işbirlikleri geliştirdi.

Ülkeler kendi iç hukuklarının yanına bir de Uluslararası Hukuk Kavramı inşa etti.

Birleşmiş Milletler, NATO gibi oluşumlar, ülkelerin meşruiyet kavramını ne kadar uyguladıklarını denetleyen, yeri geldiğinde müdahale eden kurumlar olarak inşa edildi.

Türkiye Cumhuriyeti, Meşruiyeti uluslararası anlamda tartışılan 3 uygulama ile karşı karşıya bırakıldı, son zamanlarda.

Bunlardan ilki, Suriye’de, Birleşmiş Milletler’in meşru kabul ettiği Esed Yönetimine karşı başlatılan siyasi, askeri müdahale.

Sınır güvenliğimiz söz konusu edilerek başlatılan askeri operasyonlar, daha sonra Suriye Toprakları üzerindeki bazı yerleşim birimlerine Kaymakam atamak, Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı Fakülte ve Yüksek Okul açmaya kadar ilerleyince zaman zaman sıcak çatışmaların oluştuğu bir noktaya sürüklendi.

Gelinen noktada, Suriye’de askerimiz hava desteği olmadan adı konulmamış, nihai hedefi bilinmeyen bir savaş veriyor.

Canımızı yakacak ölçüde can kayıpları verdik.

Zira, bir yandan Suriye’nin toprak bütünlüğü der, diğer yandan meşru Suriye Rejimini devirmeyi amaçladığınızı deklare ederseniz, uluslar arası hukukta Meşruiyetinizi kaybedersiniz.

İkinci konu Libya topraklarında devam eden iç savaşta açık açık tarafımızı belli etmemiz.

Tarafımızı belli etmekle kalmayıp, Suriye’den binlerce Öso Militanını Libya’ya transfer etmemiz ve iç savaşta Birleşmiş Milletlerin meşru saydığı yönetimin devrilmemesi adına mücadele vermemiz.

Bu da uluslar arası ilişkiler penceresinden bakıldığında, başka bir ülkenin iç işlerine müdahale kapsamına girer.

Zira Libya bu anlamda tam bir bölünmüşlük yaşıyor.

Ülkenin resmi yönetimini ülkenin meclisi tanımıyor, meclis muhalif bir isme Hafter’e destek veriyor.

Böyle bir ikilemde Türkiye’ye 4 bin küsur kilometre mesafedeki bir ülkeye savaşçı göndermenin Meşruiyetle ne kadar bağdaştığını sizin insafınıza bırakıyorum.

Ve en yakıcı sorun, Mülteci Meselesi.

Daha düne kadar Ensar, Misafir, Din Kardeşi olarak görülen ülkemizdeki Suriyeli Mülteciler birden bire ‘Düzensiz Mülteci’ olarak lanse edilmeye başlardı ve ‘Sınırı açtık’ denilerek Avrupa Cephesine sürüldü.

Sanılıyor ki, Yunanistan, Bulgaristan ve Akdeniz kıyısındaki ülkeler bu insanları törenle karşılayacak.

Şimdiden görüyoruz, bu zavallı insanların maruz kaldıkları muameleyi.

Sınırlar ülkelerin namusudur.

Çağdaş dünyanın bu anlamda kendisine çizdiği sınırlardan giriş-çıkışlar büyük bir ciddiyet içinde ele alınır ve değerlendirilir.

Vize kavramı bu amaçla oluşmuştur.

Ama biz işin başında sınırlarımızı kontrol edemeyip milyonlarca mültecinin Avrupa’ya gidilen duraklama noktası olmayı göze aldı isek, bu noktadan sonra bu insanları sopa olarak kullanmak insani değildir.

Gözümün önünden gitmiyor, bir çocuğun Midilli kıyılarında ağlayarak sahile çıkma çabası.

Gözümün önünden gitmiyor, 4 yaşındaki bir çocuğun ağlayan babasını teselli etmek için başını okşayan fotoğrafı.

Gözümün önünden gitmiyor, bir annenin biber gazından bayılan bir çocuğunun başındaki feryadı.

Gözümün önünden gitmiyor, daha şehitlerimiz musalla taşına konmamışken, “Trump’a dedim ki, Putin’e dedim ki’ ucuzluğu.

Suriye, Libya ve Mülteciler konusunda uygulanan ‘Ben yaptım oldu’ politikaları sayesinde Türkiye, uluslar arası alanda ‘Yalnızlığın’ nirvanasına ulaşmıştır.

Korkarım, özellikle Suriye’de ‘Esedi devirme sevdamız’ yüzünden de ağır faturalar ödemek zorunda kalacağız.

Dilerim ülkenin getirildiği bu içinden çıkılmaz noktada sayduyu ve akl-ı selim galip gelir.

Olmamız ve durmamız gereken noktalarda olur ve dururuz.

Zira henüz Ortadoğu denen bataklığa tam olarak girmedik.

Girdiğimizde torunlarımız bile bunun acısını çekecek, bunun faturasını ödemek zorunda kalacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları