Ahmet ZORLU

MART, ŞUBAT'TAN İYİ OLACAK MIŞ..

Ahmet ZORLU

Yıllar önce Kayseri’nin en büyük işletmelerinden birinin kumandasında oturan işadamı ile sohbet ediyordum.

Ekonomik gidişatı özetlerken sarfettiği bir söz kafamda hep mıh gibi çakılı kaldı.

Demişti ki, “Ahmet bey, şu anda 1350 çalışana doğrudan, iki o kadar insana ya da küçük işletmeye de dolaylı olarak her ay ücret ödüyorum.. Allaha şükür satıyoruz ürettiklerimizi. Ama buna rağmen, gece rüyamda bile siparişlerin çok değil 5 güncüğüne kesilmesi durumunda yaşayacağımız felaketin kabusu ile uyanıyorum. Yani kolay değil, ülkemizde işletme sahibi olmak. Hükümet edenlerin aldıkları bir karar bazen bizi felaketin eşiğine getiriyor. “

Sayın Ekonominin her şeyi Damat Bakan çıktı ve dedi ki;

“Aralık, Kasımdan, Ocak Aralıktan, Şubat Ocaktan daha iyi olacaktır. Dediğimizden çok daha iyi noktaya geldik. Mart, Nisan, Mayıs çok daha iyi performansın sergilendiği dönem olacak. “

Şubat haberlerine şöyle bir göz gezdiriyorum, en kısa ayın son haftasında.

Akaryakıt fiyatlarına, yani benzin ve mazota tam 3 defa fiyat düzenlemesi yapıldı.

İşsizliğin yukarı doğru seyri sürüyor.

Patlıcan hala 9, domates hala 8,5 lira.

50 kişilik 8 aylık geçici işe 30 bin başvuru yapılıyor.

Honda Türkiye 2 yıl içinde fabrikasını kapatacak..

Konkordato başvurularından sonra şimdi de seri iflaslar başladı.

Otomobil satışları yüzde 65 oranında geriledi.

Konut satışları durdu, yüksek faiz yüzünden 1,5 milyon konut stoku oluştu.

Beyaz eşya satışları yüzde 35 oranında geriledi.

Türkiye’nin tek, Ortadoğu’nun en büyük gümüş fabrikası kapandı. Eti-Gümüş’te çalışan 950 işçi üç aylık alacakları dahil tazminatsız işten çıkarıldı. 1987’de kurulan Eti Gümüş, 2004’te 41 milyon 200 bin (218 milyon lira) dolara özelleştirilmişti.

Bakan bey de, banka kredi borçlarının geri ödeme süresinin uzatılması ile ekonominin nefes aldığını sanıyor.

Dünyanın en yüksek faiz oranına sahip ikinci ülkesi olduğumuzun farkında değiller kendileri.

Tamam Sayın Bakan, üstlendiği misyon gereği ortalığı toz pembe göstererek, kayınpederin 31 marttan zaferle çıkması için mücadele ediyor, anladık.

Peki ya kardeşim, inşaat sektörü krizde ise, bunların meslek örgütü ne iş yapıyor?

Beyaz eşya satışları dip yaptı ise, üreticiden satıcıya kadar aidat ödedikleri oluşumun başındakilerin sesi neden çıkmıyor?

Mobilya satışları geriledi, vatandaş evine bir kanepe alamaz hale geldi ise, bunların meslek yapılanması niye gelişmelere karşı çözüm önerisi bile ortaya koymuyor?

Organize Sanayi Bölgelerinde, ucuz işçi diye çıkarılan her çalışana karşılık Suriyeli alınıyorsa,  neden işçi örgütlerinin sesi çıkmıyor?

Ecevit döneminde yaşanan, Yazar Kasa atma mizanseninin kahramanları, esnafı sokağa dökenler, ortak bildirilerini tam sayfa gazete ilanları ile kamuoyuna duyurup hükümeti istifaya çağıranlar, yemiyor değil mi?

İşte ondandır, sürekli “Demokrasiye sahip çıkın” çağrım.

Eğer bir ülkede, işgücü ‘işsizim’, esnaf ‘iflasa gidiyorum’, sanayici ‘bu faizlerle bu çarkı döndürmeniz imkansız’, ihracatçı ‘Bu döviz fiyatları ile hammade alamayız’, işsiz ‘Onurumla çalışmak istiyorum’ ve semt pazarından çöp toplayan Ayşe Teyze, “Allah sizi kahretsin. Bizi açlığa mahkum ettiniz” diyemiyor, sesi çıkmıyorsa, bilin ki bu ülkede demokrasi ve adalet komadadır, can çekişiyordur.

Ama hala, uluslar arası ekonomi uzmanlarının bile ‘Çoklu organ yetmezliği’ teşhisi koyduğu ekonomiyi aspirin ve pansumanla tedavi edeceğini uman, sanan bir yönetim var tepemizde.

Ve bizdeki toplumsal duyarsızlık devam ederse, çok değil birkaç ay içinde hastanın fişinin çekilmesine karar verilir. Ya da kalbe pil takalım önerisi ile emperyalizm, dayandığı kapımızdan içeri dalar ve “Bağımsızlığımızın” son kırıntılarını da silip süpürür.

Yazarın Diğer Yazıları