Ahmet ZORLU

KAYIP NESİL..

Ahmet ZORLU

Biz kayıp nesiliz aslında.
Ama bir o kadar da şanslıyız..
Zira kağnıyı da gördük, bilgisayarı da.
Bizim çağımızda çok hızlı gelişti teknoloji..
20. yüzyılı bu baş döndürücü hızlı gelişmelerle kapattık..
Ama 21. Yüzyıl Türkiye’ye pek uğurlu gelmedi..
Bizim gerimizde yaşam standardı olan bir çok ülke, geleceğe emin adımlarla ilerlerken son 18 yılda Türkiye rotasından çıkarıldı adeta..
Demokrasi diyen, bilim diyen, ilim diyen, eğitim diyen, sosyal devlet diyen, fikir özgürlüğü diyen, gösteri hakkı diyen, Anayasal Hakkını kullanarak imza kampanyası düzenleyen, Türkiye diyen, barış diyen, kardeşlik diyen, birlikte yaşama diyen, bağımsız yargı diyen, laiklik diyen insanlar PKK Piçleri ile aynı safa konuldu, hainlikle damgalandı adeta.
İktidar erkini elinde bulunduranlar, kurdukları televizyon mahkemelerinde insanları yargılayarak haklarında hüküm verip uygulanması için adeta hakimlere, savcılara talimat verir hale geldi.

17 yılda Cumhuriyetin kazanımlarını, devleti ayakta tutan milli tesislerimizin tamamını sattık.
Milli bankamız kalmadı neredeyse.

Kalanlar ise En Kritik hizmetler için kredi musluklarını kapatırken Simit Saraylarına ortak olmakta, batık yandaşlara kurtarma kredileri tahsis etmekte beis görmemekte..
Devlet üretme çiftliklerinden tutun da, milli haberleşme sistemimize kadar neyimiz var neyimiz yok elden çıkardık.
Satacak bir şey kalmadı elimizde..
Suriye, Libya, Mısır gibi ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada Türkiye’nin itibarını sıfırladık.
Avrupa ülkeleri bize acıyarak bakıyorlar.
Alnı secdeye değiyor diye devleti teslim ettiklerimiz, devletin silahını uçağını alarak darbe yapmaya kalkıştı..

Buna rağmen ders almayan iktidar, başka yapıların önünü açıyor, devlet kurumlarına yerleşmelerini teşvik ediyor adeta.

Tarikat ve Cemaatten olmayanlara neredeyse hayat hakkı tanınmaz duruma gelindi.
Eğitimde tüm çağdaş ülkelerin gerisinde kaldık.
Eğitim ve Sağlık, parasız olması gereken 2 temel hak iken bu gün ikisi de paralı hale geldi, hem de ne para..
Vekalet verip gönderdiklerimiz, bizim irademizi boş kağıtlara imza atarak başkalarının kullanımına sunuyor.
Daha da acı olanı, dünya liginde hep geri sıralarda olan rejimlerin bile gerisinde bir rejim inşa etmek için, ülkenin geleceğini bir kişinin iki dudağı arasına bırakmak için büyük bir çaba sergilendi, başarılı da olundu.
Freni patlamış bir kamyon misali güzel ülkem uçuruma doğru büyük bir hızla ilerliyor.
Türkiye’nin yüz akı Fazıl Say’ın vereceği piyano resitaline bile katlanamayan yobazlar konser salonlarını basıyor.
Parkta yürüyen kadına bu hakkı bile çok gören yobazlar sürüsü, her gün birilerini hedef tahtasına yerleştiriyor.

Kadını dövmüyor artık öldürüyoruz.
Kadına şiddet, 5 bin kat arttı.
Çocuk istismarı vicdanları alt üst edecek düzeylere geldi.
11-12 yaşındaki kız çocukları ile aynı yatağa giren namussuzları cezadan kurtarmaya çalışan bir yönetim anlayışı var iktidarda.

Gece yarısı düzenlemeleri ile bunlara hizmet eden bir meclis yapımız var maalesef.
Memleketin bakanı çıkıp gencecik polislere, “Korkmayın güvenle hep birlikte yaşayacağımız güvenli bir Türkiye için çalışıyoruz” diyeceğine, şehit olmaları temennisinde bulunuyor.
Satılık kalemlere emanet edildi, satılmış yayın kurumları..
Ve bu yaşananları düşündükçe, yarın çocuğumuz karşımıza geçerek “Bize nasıl bir ülke bıraktığınızın farkında mısınız?” diye sorarsa ben ne cevap vereceğim, onu düşünüyorum.
Biz artık arada kaynayıp giden bir nesiliz ama;
Gelin ey yönetenler, aklınızı başınıza alın ve kıymayın çocuklarımızın geleceğine..
Bırakın yaşasınlar özgür bir Türkiye’de, mutlu ve mesut bir şekilde..
Karartmayın dünyalarını..

Çekin elinizi çocuklarımızın geleceğinin üzerinden.

Vazgeçin artık, o karanlık güruhun serpilip büyümesi için çaba göstermekten.

Yazarın Diğer Yazıları