Ahmet ZORLU

KARŞI ATAK..

Ahmet ZORLU

Sayın Cumhurbaşkanı bekledi, Ahmet Davutoğlu’nun ve Ali Babacan’ın, dolayısıyla Abdullah Gül’ün başlattığı hareketlerin bir balon gibi söneceğini umdu.

Ancak gördü ki, bu iki isim daha partilerini kurmadan gündeme oturmaya, gündem oluşturmaya başladılar.

Sayın Cumhurbaşkanı, Bayramdan sonra, bu iki hareketin filizlendiği illerden başlayarak,  özellikle Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’na karşı atağa geçecek gibi.

Kayseri ve Konya ziyaretlerinin esasını, başlayan muhalif oluşumlara karşı parti teşkilatlarını harekete geçirmek şeklinde özetleyebiliriz.

Son İl Başkanları toplantısında bunun ipuçlarını verdi Sayın Cumhurbaşkanı. Dedi ki;

“Birileri parti kuruyormuş, hiç bunları kafanıza takmayın. Bu tür ihanetlerin içerisinde olanlar bu işin bedelini de ağır öderler”

Bu sözleri bile parti tabanında ve yönetim kademelerinde farklı değerlendirildi.

Parti kurmanın ihanetle tarif edilmesi halinde birileri de çıkıp, “Siz Sayın Erbakan’a karşı parti kurarkende mi ihanet içindeydiniz” sorusunu soruyorlar.

Sonuç; Yeni parti kuracaklar artık gün sayıyor.

Muhtemelen Sonbahar ile birlikte özellikle Babacan Liderliğindeki siyasal oluşum vücut bulacak gibi.

Gelinen noktada, iktidar partisinin yeni yapılanmaya karşı yumuşak karnı ise ekonomi.

Bazı yazılarımda belirtmiştim.

AKP Hükümetlerinde en güvendiğim isim, hatta tek güvendiğim isim Ali Babacan idi.

Zira Babacan ülkenin ekonomi dümeninin başında iken işçi de, memur da, emekli de, sanayici de önünü görebiliyor, bir sürprizle karşılaşmayacağını varsayabiliyordu.

Ancak Yiğit Bulut Babacan’a karşı tercih edilerek, ekonominin dümeni ona teslim edilince işler sarpa sardı. Hep birlikte fakirleştik. Bir çoğumuz işimizden olduk. Ekonomide olmayan düşmanlar icat ettik. Kısacası denizi tükettik.

Peki Sayın Cumhurbaşkanı Kayseri’den, Konya’dan vereceği mesajlar, yapacağı görüşmelerle bu oluşumun önüne geçebilir mi?

Sanmıyorum.

Tarih tekerrür ediyor.

Demokrasinin altın kuralının adıdır, “Yapamayan gider” kuralı.

Yapamadılar.

Dolayısıyla ya gidecek, ya gönderilecekler.

Abdullah Gül merkezli Ali Babacan Hareketi’ne umut bağlamış kitlenin büyük bölümü AKP Tabanında yer buluyor.

Zira onlar da artık gidişattan rahatsız.

Halktan, toplumdan her alanda kopmuş bir iktidar yapısı var tepemizde.

Sayın Cumhurbaşkanının, Ankara’nın Polatlısında Elektrikli Traktörle poz verirken, ayakları tozlanmasın diye ayağına galoş takılması bile, bizim gibi olmayan, bizim gibi yaşamayan bir azıklık tarafından yönetildiğimizi ortaya koymuyor mu.

Gelelim Kayseri’de, Konya’da Ali Babacan ve arkadaşları ile Ahmet Davutoğlu’nun neler yapabileceklerine.

Evet, bu iki kentte bir korku iklimi oluşturuldu şimdiden.

Buna rağmen, akşamları bağ toplantılarının temel konusu yeni parti.

Siz bakmayın, Sayın Abdullah Gül’ün son Kayseri ziyaretinde yalnızları oynamasına.

Kayseri Siyasetinin etkinleri artık ‘yeni durum’a göre kendilerini şekillendirmeye başladı bile.

“Gardaşım Adulla, bizim memleketimizin evladı.  Gayseri’de bile Garadenizliler kamu ihalelerini almaya başladı. Deve dişi gibi fabrikalarımız şartel indirme noktasına geldi. Elbette memleketimizin adamını yalnız bırakmamalıyız yeni dönemde. Ama şimdilik sessizce olacakları görmekte de fayda var. “  sözleri bağevlerinin balkonlarında çınlıyor.

Peki gelinen bu noktadan sonra, Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener gibi isimlerin yeniden bir araya gelmesi mümkün mü?

Hayır.

Bu saatten sonra Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp, “Gelin Yeni Anayasayı birlikte yapalım. Parti yönetimini size devredeyim. Cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerini yeniden düzenleyelim. Meclisi özgürleştirelim. Yasama ve Yürütme Erki’ni yeniden güçlendirelim. Yargıyı bağımsızlaştıralım” dese bile, ip koptu bir kere.

Dedim ya, tarih yeniden tekerrür ediyor.

Bana göre Ali Babacan hareketi, ülkede iyi gitmeyen ekonomi ve demokrasi kavramlarını ön planda tutacak bir parti programı ile Eylül, bilemediniz Ekim’de sahne alacak ve o andan itibaren de güzel ülkemde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Yazarın Diğer Yazıları