Ahmet ZORLU

KARIŞIK..

Ahmet ZORLU

Bazen konular öyle üst üste gelir ki, birer paragrafla geçiştirmek zorunda kalırsınız. 
İşte öyle bir haftayı geride bıraktık.
11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, geride bıraktığımız hafta Kayseri’deydi. Adını taşıyan Üniversite’nin mezuniyet törenine katıldı. 
Devlet geleneğidir. 
Bu ülkede Cumhurbaşkanlığı yapmış isimler bir kenti ziyaret ettiklerinde, ilin valisi, milletvekilleri, belediye başkanı ve protokol kendisini karşılar, etkinliklerde yanında bulunur ve uğurlar.
Enteresandır, Mezuniyet töreni günler öncesinden planlandığı halde, Büyükşehir Belediye Başkanımızın acil işi çıkmış, Kıbrıs’a gitmişti,
Bu durum siyaset kulislerinde eleştiri konusu oldu.
Ancak, Anadolu’da yaygın kullanılan bir deyimdir, “Yiğidi öldür, ama hakkını inkar etme..” denir.
Bir zamanlar Sayın Bülent  Arınç, iktidar partisinde vebalı muamelesi görüyordu hatırlarsınız.
İşte o günlerde bir cenaze vesilesi ile Kayseri’ye gelmişti Sayın Arınç ve yanında sadece Memduh Büyükkılıç vardı.
Yani diyeceğim, Sayın Büyükkılıç ‘Eller ne der’e fazla bakmaz, eğer Kayseri’de olsaydı Sayın Gül’ü karşılar ve uğurlardı sanırım.
AKP’li diğer başkanların ise kulak iltihabı! Yüzünden raporlu oldukları, bu yüzden karşılamaya katılmadıkları söyleniyor.
İktidar partisi mensuplarının yukarıdan çekindiklerini kesin de. Sayın Gül Cumhurbaşkanı iken ve bakan, başbakanken kente geldiğinde, evinin çevresinde nöbet tutan ‘her devrin adamları’na ne oldu. Yarın devran döner, Deva Partisi güçlenirse, ne yüzle gidip Sayın Gül’ün çevresinde yerlerini alacaklar, gerçekten merak ediyorum?
Kayseri İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Şube Müdürleri bir gecede değiştirilmiş.
10 şube müdürü ilçelerde bir anlamda rotasyona tabi tutuldu.
AKP İl Başkanı Sayın Şaban Çopuroğlu da bu atamaları, sosyal medya sitesinden ilan edip başarı dileyince, ortalık karıştı.
Zira bu tür atamalar genelde ya Vali ya da İl Milli Eğitim Müdürü tarafından açıklanır, olması gereken de budur.
Sayın Çopuroğlu da diyor ki, “Söz konusu atama kararı  bakanlığın resmi sitesinden ilan edildikten tam 36 saat sonra ben sosyal medya hesabımdan arkadaşlara başarı dilemek için bu bilgiyi paylaştım.. “
Başkalarını bilmem ama benim gazetecilik anlayışımda beyan esastır.
Zira Sayın Çopuroğlu’nun daha önce bazı kamu kurum yöneticilerini partiye çağırıp ayar vermesini eleştiren bir gazeteci olarak, sadece başarı dilekleri ile yapılmış ise bu paylaşım, makul karşılamak gerekir.
Ancak burada bir noktaya da dikkat çekmeden edemeyeceğim.
Siyasi Partiler tüzel kişiliklerdir, ama kamu kurumları devlet organının parçalarıdır.
Valisinden daire müdürüne kadar, kamu kurumlarını yönetenlerin de siyasetçileri ikide bir arayıp “Bir emriniz var mı efendim” zayıflığından kurtulması gerekir.
Eğer bürokrat bunu yaparsa, il başkanı da o bürokratı partiye çağırır, gerekirse hesap sorar ve bunu da sosyal medyada paylaşır.
Daha da önemlisi, o bürokrat halkın gözünde puan kaybeder.
Söz konusu şube müdürleri ataması sonrası Memursen İl Temsilcisi Aydın Kalkan da kişisel medya hesabından bazı paylaşımlarda bulundu.
Kalkan,  “Bekri Mustafa Sultanahmet’e imam oldu” diyor, “Hiçbir başarı cezasız kalmaz” diyor.
Ama kime ne demek istediği anlaşılır değil.
Mesela, kimi Bekri Mustafa’ya benzetti, gerçekten merak ediyorum.
Ayrıca kendilerine hatırlatmak isterim, ‘Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır..’
Eğer siyaset endeksli sendikacılık veya bürokratlık yapmaya kalkışırsanız, işe yaradığınız ölçüde kullanılır sonra çöpe atılırsınız.
Bürokrasi ve siyaset bu nedenle kulvarlarını iyi belirlemeli ve birbirinin işine karışmamalıdır.
Efendim Ayasofya gürültülerinin ortasında Tüv-Türk araç yıllık muayene ücretlerine yüzde yüzün üzerinde zam yapıvermiş.
Bir sızlanmadır sürüyor sosyal medyada.
Ne diyelim, müstehakız.
Ben öyle ülkeler biliyorum, ekmeğe 5 kuruş zam yapıldı diye halk sokağa dökülüp zammı geri aldırıyor.
Biz ise sızlanıp sineye çekme konusunda dünya rekoru sahibiyiz.
Bu zammı da hazmederiz.
Yine Ayasofya gürültüsü arasında bir şey daha öğrendik.
Türkiye genelindeki 50’nin üzerinde müze ve ören yerinin gişe gelirlerini de iç etmiş Devr-i İktidarımız.
20 yıllık gişe gelirlerini yabancı bir şirkete satmış. Şimdi gelen turistler gişeleri işleten bu yabancı şirketlere ödüyorlar giriş ücretlerini. 
Ve son olarak, Azerbaycan Lideri İlham Aliyev’in bir yakınması dolaşıyor sosyal medyada.
Diyor ki Aliyev; 
“Binlerce kişi savaş istiyor, ama sadece 150 kişi gönüllü olarak yazıldı.”
Aliyev’in bu sözleri bana, analarının pencereye taktığı dantelli tülleri üzerlerine sararak Cumhurbaşkanına, kefenimizi giydik de geldik diyenleri hatırlattı.
Hani şu askerliklerini bedelli yaparak, sosyal medyadan dünyaya kafa tutan, daha sonra jakuziden ‘Pis fakirler’ diyerek insanları aşağılayanları.
Ya da, yediği pirzolanın tutacağı yer sıcak diye kağıt mendil yerine para kullanan sonradan görme, çakma milliyetçileri.
Eğer bir milletin milli duygularını parçalar yok ederseniz, insanları birbirine karşı inanan, inanmayan, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, bizden-bizden olmayan olarak kamplaştırır kutuplaştırırsanız, yarın dış düşmana karşı bir harekat gerçekleştirme girişiminde yanınızda ancak 150 gerçek kahraman, sürüyle de çakma kahraman bulursunuz.
Hatırlayın 1974 Kıbrıs Barış Harekatını, nasıl da kenetlenmiştik yokluğumuzu, darlığımızı, zorluğumuzu nasılda aşmıştık milletçe, sıkıntıyı paylaşarak.
Peki bu gün, Suriye’de Mehmetçiğimiz var, Libya’da varız diyoruz.
Kaçımızın, kaçınızın haberi var buralarda yaşananlardan.
O nedenle bu ülkenin her ayarı ile oynayın, ama Milli Birlik ve Beraberlik duygusuna dokunmayın.
Aksi Halde, Azerbaycan Halkı gibi ‘bananecilik’ oynayanlar, zor zamanda sizi yaya bırakır.

Yazarın Diğer Yazıları