Ahmet ZORLU

KARAMSARIZ..

Ahmet ZORLU

Eğer bir toplumda, toplumu birbirine bağlayan moral değerler tükenirse, hepsinden önemlisi umut ve yaşama sevinci biterse, o toplum yavaş yavaş ölür.

Ruhen ölür, moralmen ölür.

Kentin en hareketli noktasında insanların önünüzden aktığı bir köşeye oturun.
Önünüzden geçen kalabalığı izleyin, yüzlerine bakın. Mimiklerinden yaşadıkları ruh halini irdelemeye çalışın.
Göreceğiniz tablonun özeti;
“Mutlu ülkenin mutsuz insanları”
İnanın yüzü gülen, mutluluğu yüzünden okunan kimseyi göremezsiniz.
Her yüzde derin bir düşünce dalgası.
Her portrede, ciddi bir gelecek kaygısı ya da sınav stresi.
Tabii, her şeye rağmen tempolu yürüyüşünü bozmadan elindeki cep telefonu ile mesajlaşan ya da konuşanların sayısı da az değil.
Ama onların da mutluluk noktasında yüzlerinde anlamsız bir ifade var.

Geçlerin yüzünde  kaygısı, orta yaşlıların yüzünde geçim sıkıntısı, yaşlı ve emekli kesimin yüzünde anlaşılmaz bir karamsarlık, güvensizlik.

Toplumu böylesi zamanlarda bir arada tutan ona moral veren makamları işgal edenler milleti bölüp parçalamak adına her Salı Kürsülerden birbirine höykürüyor ve umut adına ne varsa yıkıyorlar.

Türkiyem bir Züccaciye Dükkanı sanki ama, filin uğrak verdiği bir Züccaciye dükkanını andırıyor.

Nereye yönelsek elimizde kalıyor.

Önce fay hatları ile böldüler bu milleti.

İnanan, inanmayanlar diye.

Sonra, Kürt dediler, Çerkes dediler, Roman dediler, Boşnak dediler, kılcal fay hatları ile sürdürdüler bölme işlemini.

Atatürkçü-Abdülhamitçi dediler bölündük ardı sıra.

Amerikancı dediler böldüler, Rusçu dediler bölmeye devam ettiler.

Türk Milli Eğitimini parçaladılar içini boşalttılar, parası olanın çocuğuna iyi bir eğitim, olmayanın çocuğuna ise  cehalet yuvaları oluşturdular okul diye.

Sübyan Okulları ile, Medrese Kültürü ile yeniden tanıştık.

Cumhuriyet’in mirası değerlerimizle başladılar.

Cumhuriyetin hastanelerini kapatıp özel sektörün yaptırdığı devasa binalar diktiler.

Sonra fabrikalarına el attılar.

Kimini sattılar, kimini kapattılar ve arsalarına TOKİ Binaları diktiler.

Üretim kalmayınca işsizliği iliklerimizde hissettik.

Kamuda Liyakat Sistemine de el attılar ve KPSS’de Türkiye Birincisi olan insanları bile mülakatla devre dışı bırakıp, parti merkezinden gelen listelerdeki insanlara açtılar kamunun iş imkanlarını.

Her vilayete  en az 1000 kişilik devasa cezaevleri inşa ettiler.

İşsizliğin yaratacağı tahribatı önlemek için ‘Toplum yararına çalışma’ adı altında kamuya doldurdular hamili kartlıları, yılın 9 ayı maaşa bağladılar.

Yeni İnfaz Koruma Memurluğu Kadroları, Bekçilik Kadroları ile işsizliği kontrol etmeye çalıştılar.

Üniversitelerimizden nitelikli kadroları tasfiye edip, ‘Ben cahilin ferasetine güveniyorum’ diyen yöneticiler atadılar.

İçeriyi bir düzene! soktuktan sonra dışarıya da el attılar.

Komşularla sıfır sorun dediler, sıfır komşu sistemini hayata geçirdiler.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin genetiğini bozdular.

Sonuç;

Yüzü gülmeyen, umutları bile çalınmış, gençliği gelecekten umudunu kesmiş, konuşanın, yazanın yargı baskısıyla susturulmaya çalışıldığı Ağır Yaralı Bir Demokratik Rejim inşa etmeyi başardılar.

Açın uluslar arası verileri.

Bu verilerde,  toplumsal her değerde nal topluyor güzel ülkem.

Yolsuzlukta, Kara Parada,  Sınır Güvenliğinde, İnsan Kaçakçılığında lider, Eğitimde, Basın Özgürlüğünde, Demokratik değerlerde, insani ne varsa her alanda nal toplayan bir Türkiye.

Yani Sevgili Dostlar;

Cennet gibi bir ülkede, Cehennem hayatı yaşıyoruz.

Nasıl mutlanıp umutlanalım, takdir sizin.

Yazarın Diğer Yazıları