Ahmet ZORLU

İZİN..

Ahmet ZORLU

Olmadı Sayın Özhaseki..

Ankara gibi bir metropolü yönetmek için meydana çıkacaksın, rakibin seni mindere davet edecek ve sen, “Reise  bir sorayım” diyeceksin.

O zaman sen Şehremini olmak değil, “Her yerin Şehr-i Emini”nin şube müdürlüğüne talip oluyorsun demektir.

Seni mindere çağıran Paris’in Belediye Başkanı olsa ve “Gel Bakalım Haseki efendi, sen 20 yıl yönettiğin kentte, ‘Pariste ne varsa hepsini Kayseri’ye yaptım’ diyorsun. Gel de Tv Ekranında bir tartışalım, Kayseri ile Paris’i” dese anlarım, kaçamak yapmanın yollarını aramanı.

Ama çıkmış adamın biri ve diyor ki, “Bre Haseki sen Ankara’da bir yerlere giderken navigasyon kullanıyorsun. Ben ise Ankara’nın tüm sorunlarını, sıkıntıları, Melih’in yaptıklarını, parsel parselin doğruluğunu,  kum çakıl işlerinden götürülen kamyonlarca parayı, doğalgaz sayaçlarında döndürülen eşantirikleri, yeni her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyorum, Gel seninle Ankara’nın gelecek 5 yılını konuşalım”

Sen de diyorsun ki, “Ağama bir sorayım izin verirse hay hay..”

Tamam Kayseri’de hep kaçak güreştin.

Muhalefet edeni, kimine iş vererek kiminin işyeri hakkında işlem yaptırarak, kiminin özel konuşmalarını yeri geldiğinde TV’den ilan ederek kontrol ettin.

Ama burası Ankara.

Burası, Cumhuriyetin ve Demokrasinin temellerinin atıldığı Payitaht.

Bu kentin en önemli özelliği nedir dersen, çık Kızılaya, çık Ulusa, her köşe başında bir Özhaseki’ye rastlarsın.

Ya da, Ankara’nın her caddesinde, her sokağında Süleyman Demirellerin, Bülent Ecevitlerin, Necmettin Erbakanların, Alpaslan Türkeşlerin talebeleri dolaşır.

Gerçekten olmadı.

Tamam soracaksın biliyorum, ama bunu TV kanallarından ilan etmenin ne anlamı var.

Açardın, “Reis, Mansur beni mindere çağırıyor, ne dersin” diye sorarsın, zaten Reis de izin vermeyecek.

Çıkıp, “Ben hizmet etmek istiyorum. Siyasi polemiklere ayıracak zamanım yok” der, üstüne puan bile alırdın.

Sandığa daha 25 gün var ve sen her gün bir pot kırarak, alay konusu ettin kendini.

Sana naçizane tavsiyem, Kayseri’de bıraktığın akıldanelerini hemen Ankara’ya çağır.

Hani şu yeşil alanı bozdurup, yan yana mezar yerleri açtırdıkların var ya onları.

Onların da bir bölümü de sana kırgın ya, olsun.

Kırmazlar yine de seni.

Yoksa kırdığın potlarla, Yıldırım Akbulut’u aratacak hale getirdin kendini.

Ne demek, “Sayın Cumhurbaşkanına bir sorayım izin verirse Mansur Yavaş ile TV’ye çıkar tartışırım..”

Olmadı, birilerinin gönlünün başkanı.

Olmadı, hayal kırıklığı yarattın.

Yarın Ankara ile ilgili vereceğin her kararda ‘Reis’e soracaksan her şeyi, valla üçüncü telefondan sonrasına çıkmaz ben söyleyeyim.

Tamam kupon arsa meselesi varsa ara, sor.

Ama ne demek, TV ekranlarında Ankara’yı konuşmak için izin almak.

Sana tavsiyem, bu tür tekliflere de kanıp sakın çıkayım deme.

Bu sefer aday olduğun yer çetin bir bölge.

Rakibin ise daha çetin.

Ülkücülük taslasan, senden ülkücü.

Belediyecilik taslasan, senden belediyeci.

Genel kültür taslasan, senden iki gömlek ileride.

Şehircilik taslasan, adamın yoktan var ettiği ilçe Türkiye’nin turizm merkezi.

Hepsinden önemlisi nedir biliyor musun?

Senin çıkınında, yardım edilmiş yoksullar var.

O ise hep, ortadan kaldırılmış yoksulluk için mücadele etmiş, her eve bir gelir kapısı açacak projeler geliştirmiş.

O nedenle sana tavsiyem, bu tür tuzaklardan! kendini koru.

Zaten Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni Refikinle 31 Mart’a kadar yönetiyorsun.

Ondan sonrasına kim öle, kim kala..

Hem seçim kaybetsen ne olacak.

Cebinde tapu gibi milletvekili kimliğin var.

Dönersin meclise, 5 yıldızlı konforunda biraz da tatil yaparsın..

Yazarın Diğer Yazıları