Ahmet ZORLU

İNANÇ, GÜVEN, UMUT..

Ahmet ZORLU

Görüntüyü Samsun’dan Gazeteci Dostum paylaştığında, istisnasız 10 kez izledim ve gülmekten gözyaşlarım aktı.

Sesli güldüm, zira yazıyı yazdığım yer köy evimin balkonu ve köyde artık kimse kalmadığı için bu halimi görüp ‘deli mi ne’ diyecek kimse yoktu.

Haber aynen şöyle;

“Van'da geçen yıl kurak ve verimsiz bir sezon geçiren arıcılar, haziran ayında ‘bal’ duasına çıktı. Arıcılar oldukça verimli bir sezon geçirince de 'Şükür duası' yapmak istedi. Ancak ilçe kaymakamı ve duaya katılanlar arıların saldırısına uğradı.”

İlçe kaymakamı, Müftü Efendi, İlçe Jandarma Komutanı ve İlçe Protokolü, arı kovanlarının başına dizilmiş, din görevlisi de yaptırdığı duayı cep telefonundan okuyor.

İlk saldırı,  cep telefonundan dua okuyan görevliye. Ardından kaymakam ve diğer davetliler kaçışmaya başlıyor ve arabalara kendilerini zor atıyorlar.

Sanki arılar, “Bize yarattığınız kirli dünya ile hayatı zindan ettiniz. Bir de gelip tüm imkansızlıklara rağmen verimli geçirdiğimiz ballardan mı nemalanmak istiyorsunuz” dercesine dağıttılar dua merasimini.

Ya da din görevlisinin sırtında cübbe, başında sarık olmasına rağmen duayı cep telefonundan okuduğuna da sinirlenmiş olabilir arılar.

Zira, cübbe giymek, sarık kuşanmak ve topluma öncü olmaya soyunmak belli bir kültür birikimi gerektirir.

Eğer sen Allahın Kelamı’ndan iki cümle okuyamıyor, üç şükür kelimesini yan yana getiremiyorsan ne işin var o cübbenin içinde, o sarığın altında, diye de düşünmüş olabilirler.

İzlediğim, DHA’nın servise koyduğu bu video, toplumların mutluluğu için gerekli üç temel unsuru da hatırlattı bana.

İnanç, Güven ve Ümit..

Eğer bu üç temel değerden birini dahi yitirdi iseniz, yaşamınızdan çok şey kaybettiniz demektir.

Bakınız nedir inanç, nedir güven ve nedir ümit..

Köy sakinleri yağmur duasına çıkmışlardı. Bütün köy ahalisi toplandı.  Ama kalabalığın içerisinde bir tek kişi şemsiyesini yanına almıştı.
Bu İNANÇ tır.

Babalar bebeklerini havaya atıp yakalar, bebekler bunu çok sever ve gülmekten bayılır. Yere düşübileceğini akıllarına bile getirmezler. Çünkü babaları onu tutacaktır.
Bu da GÜVEN dir.

Yatağımıza girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize dair teminatımız yoktur. Ama yine de ertesi güne dair planlar yaparız.
Bu ise ÜMİT tir.

 Şimdi gelin 3 temel kavram ile aramızdaki mesafeyi değerlendirelim;

İnanç’tan başlayalım:

Bunca din tacirinin, sahte şeyhin, İslamı Araplaşmak sanan cahilin aramızda dolaştığı, Devletin İmam-Hatip Okullarının Deist yetiştirdiği, Yüce Yaradan’ın Manisa üzerine deprem göndermesi üzerine, ‘Depremi Doğuya gönder dedim’ diyebilecek kadar yalan ve iftiraya bulanmış, Hırsızlığı, kadına şiddeti, yolsuzluğu “Darül-Harp” ambalajına sarıp sunan zavallı sözde din önderlerinin ortalıkta cirit attığı, dün ak dediğine bu gün kara diyen ve ‘Dün dündür’ kolaycılığına sığınan yönetenlerin tepemizde olduğu  bir dönemde ‘İnanç’ kavramına ne kadar sahipsiniz?

Ülkenin ve toplumun sıkıntılı bir döneminde ortaya çıkıp, “Tam demokrasi getireceğiz, Yoksulluğu ortadan kaldıracağız, Yolsuzluk yapanı perişan edeceğiz” diyen ve toplumun kahır ekseriyetinin desteğini alarak iktidar olanların yönettiği güzel ülkemde, bu taahhütlerle gelip ülkeyi ve toplumu daha fakir, devleti ve insanı gırtlağa kadar borç batağına saplamış,  ülkeyi yolsuzluk sıralamasında üst sıralara taşımış, kara para cenneti haline getirmiş, yasakları ortadan kaldırmak yerine, nefes almanın ötesinde her şeyi yasaklamış bir iktidarın 18. Yılında, ‘Güven’ kavramında hangi noktadasınız?

Ümit ya da Umut..

Bu kavram insan denilen canlı için bir yaşama bağlanma yoludur.

Eğer gelecekle ilgili beklentiler olmazsa, güzel hayaller kurmazsak karamsar, kavgacı bir hal alırız.

Peki yaşadığınız onca şeyden sonra bu kadar ümitlisiniz geleceğinize dair?

İnancınızın sarsılmaz zırh haline geldiği, güven duygunuzun yeniden filizlendiği, umutlarınızın yeniden yeşerdiği günlerde yaşamanız dileğiyle.

Yazarın Diğer Yazıları