Ahmet ZORLU

İLK KEZ..

Ahmet ZORLU

2001 yılından bu yana izlerim iktidar partisini..

Yani kuruluş ve oluşum günlerinden itibaren..

İlk kez silahsız cepheye çıktıklarına tanık oluyorum.

Mesela ilk seçimlerde, ‘Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar’dı ellerindeki malzeme.

Sonrasında, ‘Bakın ekonomiyi ayağa kaldırdık’la geldiler iktidara.

Ardından, açılım edebiyatı iyi tutmuştu. Ama Milleti de sınıflandırmaya başlamışlardı. Kürt açılımı, Roman açılımı, Çerkes açılımı gibi donelerle..

Ardından ‘Analar ağlamasın’ dediler iktidar oldular ama, ondan sonrasında hepimizin anasını ağlattılar.

Zira, ‘Analar ağlamasın’ döneminde, ihanet şebekeleri kentleri bombalarla donatmış ve patlatmaya başlamıştı.

Olsun, maksat seçim kazanmaksa bunu da kullandılar. Haziran yenilgisini, Kasım zaferine dönüştürmeyi başardılar.

15 Temmuz İhanet Kalkışması can simidi gibi yetişti.

Hayalini kurdukları tek adam rejimi için adımlarını sıklaştırdılar, ‘Demokrasi’ diye diye, demokrasinin tepesine tüy diktiler.

Bu süre zarfında, AKP’yi AKP yapan, ancak kuruluş felsefesine sadık kalanlar da tek tek dışlandı, temizlendi partiden.

Partiyi merkez sağa açtılar, önce küçük partilerin liderlerini tek tek kadroya alıp onlara yüksek mevkilerde görevler verdiler.

Kendilerine en muhalif isim, MHP Lideri ve partisi ile söz bile kestiler, el ele tutuşup pozlar verdiler.

Ama bilmedikleri bir şey vardı.

Bu millet, olanı biteni çok yakından izliyordu.

Bu Türk Milleti, dününü inkar eden bu yapıya bir uyarı vermenin zamanının geldiğini görmeye başlamıştı.

Böylesi bir atmosferde geldiğimiz 2018’de iktidar ve ortağı için işler iyi gitmedi.

Mutfaktaki tencere kaynamaz hale geldi iktidarın uygulamaları yüzünden.

Paramız kızgın tavaya atılmış yağ gibi eriyip duruyordu.

Yeni bir düşman gerekiyordu, kitleleri coşturacak.

Beka dediler, vatandaş dudak büktü.

Beka’ya kendi partililerini bile inandıramadılar.

Sayın Cumhurbaşkanı İsrail üzerinden Netanyahu’ya yüklendi. Ama kitlelerden umduğu coşkuyu göremedi.

Bu kez de Yeni Zelanda’da yaşanan ve Milletin tüylerini diken diken eden, o yüzden de hiçbir ülkenin TV Kanallarında bile yayınlanmaya görüntüleri miting meydanlarına taşıdı.

Ama ters tepti.

Hem yurtiçinde, hem de uluslar arası arenada terörün reklamı yapılıyor yaklaşımı ile karşılandı.

Sevgili dostlar, Sadece bu kadar mı?

Her sabah bir kentte Fetö Operasyonu yapıldı.

Askeri, polisi, , savcıyı, hakimi, öğretmeni, ev hanımını bile buldu Devlet-i Ali’miz.

Ama bir türlü Fetö’nün siyasi ayağına ulaşılamadı.

Ama seçime de artık az bir zaman var.

Meral Akşener’e adalet sopası gösterildi, ters tepti.

Mansur Yavaş’a Sahte Senet suçlaması getirildi, tepki gördü.

Kılıçdaroğlu’na, yeni tazminat davaları resti çekildi, aynı sertlikte karşılık buldu.

‘CE HA PE, İP, PKK, FETÖ, SP bu seçimde ittifak halindedir’ dendi, vatandaş “Allah’tan korkun’ diyerek tabansız iddiayı reddetti.

Müflis Tüccar eski defterleri karıştırır misali, AKP’ye yön veren kurmayları eski defterleri karıştırmaya başladı.

İşte son düzlükte, yani geride bıraktığımız Cuma günü Dolar birden bire uyandı uykusundan ve başını kaldırdı.

Neyse ki hafta sonu tatili girdi araya, ama Sayın Cumhurbaşkanı da bu fırsatı değerlendirtti, uluslar arası büyük bir banka ile bazı Türk Bankalarına soruşturma başlatıldı.

İşte böylesi bir atmosferde girdik seçim haftasına.

Bakalım, ‘Ekonomimiz maniple ediliyor’ söylemleri tutacak mı son düzlükte.

Zira, yansıyan bilgiler sokaktaki gerçeklerin sanıldığı gibi olmadığını ortaya koyuyor.

Yani, İktidar ve Ortağı ilk kez bu seçimde karşılarına bir sanal düşman alamadan sandığa gitmek zorunda kaldı.

Daha da vahimi, bu seçimde 3 büyük kente konulan belediye başkan adaylarını o kentlerin halkları bir türlü benimseyemedi.

Sonuç;

Sanki 1989’un bir benzeri döneme doğru ilerliyoruz gibi geldi bana.

Siz ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları