Ahmet ZORLU

İDEAL İNSAN

Ahmet ZORLU

Siyasetçi misin?
Doğruyu savunacak, doğrunun yanında saf tutacak, gerekirse etkilenmeyi, kaybetmeyi göze alabileceksin.. Yalan söylemeyecek, yapmayacağını söylemeyecek, söylediğini de yapacaksın. Toplumun desteğini el-etek öperek, birilerine taahhütlerde bulunarak değil, sergilediğin kişilik, ortaya koyduğun kültürel birikim, toplumun sorunlarının çözümüne yönelik reçetelerinle elde etmelisin. Millet açlık çizgisinde yaşarken bir resepsiyonda önüne konan Ejder Suyu’nu elinin tersi ile itebilmeli, “Benim Halkım açlıkla sınanırken israfı iliklerine kadar yaşayan anlayışı protesto ediyorum” demeli, diyebilmelisin.
Bürokrat mısın?
Önüne gelen her işi, adamına göre değil, kişiliğini ve devletin onurunu ayaklar altına düşürmeden, kanun yasa nasıl emrediyorsa ona göre hareket edeceksin.. İkbalin ve istikbalin için her sabah birilerini arayıp 'Bir emriniz var mı efendim' çekmemelisin. Daha iyi bir yere gelebilmek için liyakatın ötesinde talepte bulunmamalısın. Çalışkanlığınla, dürüstlüğünle, önyargısız hizmete adanmışlığınla kazanmalısın çevrendekilerin sevgisini, ilgisini.
Esnaf mısın?
Gelen müşteriye sağmal inek ya da yolunacak kaz gözüyle bakmayacak, vicdanının sesine kulak vererek belirleyeceksin satacağın ürünün fiyatını.. Hele hele terazin, kantarın o kadar doğru tartabilecek ki, ne müşterinin hakkı sana, ne senin hakkın müşteriye öte dünyada yük olmamalı. Fırsatı kollayıp iki lira fazla kazanmanın yolunu değil, en iyiyi en uygun fiyata sunmanın kaygısını gütmelisin.
Zanaatkar mısın?
Ürettiğin her ne ise, kendin kullanacak şekilde üreteceksin ki, yıllar sonra bile onu satın alan sana dua edebilmeli..
Adalet mensubu musun?
Karşına gelen zanlıya vereceğin ceza, yasalarda var tamam. Ama bazı konularda vicdanına uygun hareket edebilmeyi kendine ilke edinmelisin. Akşam yatağa uzandığında pırıl pırıl parlayan vicdanın senden hesap sormamalı. Hele hele verdiğin kararlar konusunda ilerde çocukların, yeğenlerin utanç duymamalı.. Yani vicdanına yetki verdiğinde cüzdanın hiç aklına gelmemeli.
Öğretmen misin?
Yarın sınav varmış gibi çalışan bir öğrenci ciddiyeti ile geceden hazırlanmalısın yarın karşılarına çıkacağın öğrencilerin için. Kitaptakinin ötesinde bilgilerle donatmalısın, bilgiye aç çocukları. Dayakla, hakaretle susturmamalısın bu genç beyinleri, öğrencilerinle beyin fırtınaları yapmalısın. Onların başarıları seni gururlandırabilmeli. Ama bunu yaparken bu aç beyinlere zararlı bilgiler, hurafeler de doldurmamalısın. ‘Benim yetiştirdiğim gençlik, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir gençliktir’ sözleri olmalıdır övünç kaynağın.
Gazeteci misin?
Mesleğinin evrensel doğrularının bütün dünyada aynı olduğu gerçeğinden yola çıkmalısın. Kalemini kırmayı göze almalı, ama onu satmayı, kiraya vermeyi aklına bile getirmemelisin. Doğru, yalın yazmalısın yazılarını. Zira seni Üniversitedeki Profosörün de, sokaktaki işsiz vatandaşın da, ilköğretim çağındaki çocuğun da okuduğunu unutmamalısın. Akçeli işlerden uzak durmalısın. Yazarken fikirlerini değil, ülke ve millet çıkarına fikirleri empoze etmelisin. Tehdit, şantaj gibi kelimeler 'gazeteci' kelimesi ile yan yana gelmez, geldiyse, getirdiysen kalemini ehline teslim edip çekilmelisin. Halk adına, kamu adına araştırmalı, incelemeli ve doğru bilgileri halkla paylaşmalısın. Kimseyi küçük görmemeli, tevazuyu elden bırakmamalısın. Haber kaynağı kavramına özen göstermeli, kaynaklarını sıkıntıya sokmamak için sırrın olarak korumalısın. Yani hayatında, meslek hayatında dürüst olmalısın. Mesleki gücünü siyaset yamaklığı yapmak için değil, toplum yararı için kullanmalısın. Sahtekar, fırıldak olmamalısın. Dün ak dediğine ertesi gün kara diyor, diyebiliyorsan yazıklar olsun sana.
Sokak çöpçüsü müsün?
Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’in beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürmelisin sokakları. O kadar güzel süpürmelisin ki gökteki ve yerdeki herkes durup ’Burada işini çok iyi yapan, dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş’ desin.
Ekonomik şartlar seni işsiz, seni halsiz, seni aç bırakıyorsa, o zaman da vatandaş olarak, sormalı, sorgulamalısın. Hesap sorabilmelisin vicdanında.
Hiçbir gelirin yok ve devletin sosyal imkanları ile karnını mı doyuruyorsun, o zaman da bunun bir lütuf değil, devletin bir zorunluluğu olduğu gerçeğini görmeli, seni bu hale getirenler giderse aç kalacağın tehdidi ile gelenlerin yüzüne kapıyı çarpmalısın.
Yani kul ve teba değil, fert olduğunu unutmamalısın.
İşte o zaman güzel ülkem, güzel insanların yaşadığı ülke haline gelir.
Kişilik, onur, haysiyet, benlik, dürüstlük, sevgi gibi kavramlar yücelir.

Yazarın Diğer Yazıları