Ahmet ZORLU

HOŞGELDİN KAYMAKAM BEY..

Ahmet ZORLU

Bu yaz dönemini, kitap çalışması ve toprak ile haşır neşir olma hedefiyle köyümde geçirdim, köy hayatını da özlemişim ki, bir türlü tası tarağı toplayıp kürkçü dükkanına hala dönemedim.

Artık köylerde, eskisi gibi et, süt, yumurta üretilmediği için ara sıra da ilçeye iniyor, temel gıda ihtiyaçlarımı karşılıyorum.

İlçe ziyaretlerinde dostlarla da çay sohbetlerimiz oluyor.

Geçenlerde, bir çay sohbeti sırasında enteresan bir olay anlattılar bana.

İlçeden il genel meclisi üyesi seçilen bir isim, et işiyle uğraşıyormuş.

Lakabı da zaten Kelleci imiş.

Bir gece yarısı, yaşadığı köyde uyanıp dışarı çıktığında koyunlarının bulunduğu yerden çıkıp komşunun buğday yığınını iştahla erittiklerini, bazılarının şişip yerde can çekiştiğini görmüş.

Köylüden de yardım isteyip koyunlar kesilmiş.

Buraya kadar normal.

Ama bu zat-ı muhterem, siyasi gücünü devreye sokarak köyde, köylülerin boğazına bıçak attığı tüm koyunları belediye mezbahasına getirtmiş, mezbaha açılmış, koyunlar  yüzülmüş, temizlenmiş, sonra da, belediye mührü ile mühürlenip Ankara’ya toplu halde gönderilmiş.

İşte, bu noktadan sonra bir söylenti yayılmış ki, vallahi ben o günden sonra bir daha ilçeden et alıp mutfağıma sokmadım.

Efendim iddia şu;

Anadoluda, ‘Denelenme’ denilen ve sonu kesinlikle hayvanın mundar olması ile sonuçlanan, kaçınılmaz sonu bazı koyunların yaşadığı, boğazlarına bıçak atıldığında tepki vermedikleri şeklinde.

Hatta İlçe Tarım Müdürlüğü’ne bu anlamda baskı yapıldığı, belediyenin mezbahadan çıkan karkas etler için kullandığı mührün kaybolduğu iddiaları da mevcut.

Araştırdım, kaymakamlığın konudan haberdar olup olmadığını.

Sizden önceki kaymakam beye, tam tayinin çıktığı günlerde bununla ilgili bir  de dilekçe verilmiş.

Bu dilekçeye de ulaştım.

Fotokopisini de köşeme aldım.

Ama Boğazlıyan Halkı, meselenin sonucunu çok merak ediyor.

Biliyorum, siz gelmeden önce yaşandı bu olay.

Ama devlette devamlılık esası gereği, bu konuda ne yaptığınızı veya ne yapıldığını ben de çok merak ediyorum.

İkinci Mesele, ilçeye bağlı köylerde ikamet eden ve Boğazlıyan İlçesi’nde okuyan çocuklar için her yerde olduğu gibi, Kaymakamlıklar Taşıma Hizmeti veriyordu.

Yani talebe sabah evinden alınır, ilçede derslere girer, okul çıkışı evine bırakılırdı.

Bu Eğitim döneminde çocuklara, “Ya yurtta kalacaksınız, ya da taşıma hizmetinin bedelini kendiniz ödeyeceksiniz” denilmiş.

Ortalama 350 lira tutarında aylık bir rakam tutuyor.

Fon desteğiyle hayatını idame ettiren bir ailenin bu bedeli ödemesi mümkün değil.

O zaman da ikinci tercih olarak yurt kalıyor.

Kalıyor da Sayın Kaymakam.

Bu çocukların yerleştirileceği yurt ve yurtlar hangi kuruma ya da kime ait?

Kaymakamlığın, Milli Eğitimin yurdu ise mesele yok.

Ammaaaa, bir vakfın, bir cemaatin, bir tarikatin ise ortada ciddi bir sorun var.

Adana faciasının izleri daha ortada.

Bir çok aile bu nedenle huzursuz.

Çocuklarını okuldan almayı düşünenler bile var.

Bu iki konuda ilçe halkını, ilçeye bağlı köylerdeki aileleri bilgilendirirseniz çok iyi olur.

Bu arada, yeni görev yerinize, ilçemize hoş geldiniz.

Umarım başarılı hizmetlere vesile olur, alkış alırsınız.

Zira ilçemizin talihsizliği, hep genç kaymakamların eğitim amaçlı geldikleri bir ilçe olması.

Deneyimli bir yöneticiye ilçenin çok ihtiyacı vardı..

Yazarın Diğer Yazıları