Ahmet ZORLU

HOCAEFENDİ GİBİ..

Ahmet ZORLU

Kayserili Nuriye Teyze, yıllar önce ataması Mardin’e çıkan doktor kızını ziyarete gider.
Kızı, Süryani bir ailenin evinde oturmakta, aile genç doktoru kızları gibi kabullenerek sahip çıkmaktadır.
Nuriye Teyze’yi rahat ettirmek için de ellerinden geleni yaparlar.
Bir gün Nuriye Teyze’ye Mardin Kültürünü daha iyi tanıtmak amacıyla düzenledikleri gezilerden birine, Süryani Kilisesini de eklerler.
Nuriye Teyze, vaaz veren papazı hayranlıkla dinler.
Kendisini gezdiren ev sahibi Süryani kadın, ‘Nasıl beğendin mi’ diye sorunca;
“Amooov, tıpkı hocaefendi gibi konuşuyor” sözleri dökülür dilinden.
Bütün dinleri, bütün inançları, bütün ideolojileri yakından incelediğinizde, tamamının ‘Güzel Ahlak’ ile taçlandırıldıklarını görürsünüz.
Ahlakı ikinci plana itmiş hiçbir inanç ve hiçbir ideolojinin de toplumda geniş bir yelpazede yer bulması mümkün değildir.
Güzel Ahlakın Merkezinde ise insan vardır, insana saygı vardır, daha doğrusu, Yaradan’ın eseri her canlıya saygı esastır.
Güzel Ahlak’ı ilke edinmenin temel prensiplerinin başında ise, “Çalmamak, çaldırmamak, yalan söylememek, kişisel çıkarına toplumu ve toplumları alet etmemek, kazanç adına her yolu mübah saymamak, öldürmemek, zarar vermemek, size yapılmasını istemediğiniz hiçbir şeyi başkasına yapmamak” gelir.
Eğer çıkıp da milletin gözünün içine baka baka, “Bizden önce hastanelerde emar mı vardı, röntgen mi vardı, ultsonografi mi vardı, ambülansları bile köpekler çekiyordu” derseniz, milleti kandırma girişimidir ve ahlaki değildir.
Eğer siyasi rakibiniz kürsüden, Hakkari Halkına, “Size Recep Tayyip Erdoğan’ın, Meral Akşener’in, Temel Karamollaoğlu’nun ve Selahattin Demirtaş’ın selamını getirdim” cümlesini kesip, biçip, “Size Selahattin Demirtaş’ın selamını getirdim”e çevirip kitleye bu şekilde sunup, rakibinizi terörle kucak kucağa göstermeye kalkışırsanız bu da ahlaki değildir.
Sırf Cumhuriyetin kurucu iradesini karalamak adına, 1954 yılında doğmanıza, 1960’larda ilkokula başlamanıza rağmen, “Ben okula tek parti döneminde gittim, 75 kişilik sınıflar vardı.” gibi yalanlar sıralamaya kalkışırsanız, birileri yalanınızı ortaya koyar, alay konusu yapar, siz de ortaya çıkan bu gerçekdışı söyleminizle ahlaki kuralları bir kez daha çiğnemiş olursunuz.
İktidarınızda yapmadığınız hizmetleri, ‘Havaalanınızı ben yaptım, Üniversitenizi ben kurdum’ gibi gerçekdışı beyanlarla kitleleri kandırmaya kalkışırsanız da ‘Siyasi ahlakı’ çöpe atmış olursunuz.
Şimdi anladınız mı, tüm kamu imkanlarını seferber etmenize rağmen, siyasetin ilk yıllarındaki kalabalıkların onda birini bile meydanlara çekememenizin altında yatan gerçeği.
Kusura bakmayın ama konuşmalarınızda bile kibir ve kompleks yayıyorsunuz etrafa.
Mesela, “Bunların eline fırsat geçse, ülkeyi satarlar” sözünüz.
Sayın yönetici, ülkede satacak değer mi bıraktınız;
Telsim İngiliz, Türk Telekom Arap, Kuşadası Liman İsrail, İzmir Limanı Hong Kong, Araç muayene Alman, Tekel Amerika, İETT Garajı Dubai, Avea Lübnan, Turkcell Fin/Rus, TEB Fransız, Digitürk Katar, Petrolofisi Hollanda.
Bunlar bir anda aklıma gelenler.
Neyse biz konumuza dönelim. 

İstanbul’da, YSK üyelerinin bir bölümünün verdiği ‘Seçim Yenileme’ sürecindeyiz.

Bir taraftan, Binalı Yıldırım’ın sözcülüğüne soyunmuş Süleyman Soylu, diğer yandan YSK’nın verdiği mazbata, YSK tarafından elinden alınan Ekrem İmamoğlu.

Süleyman Soylu’ya bakıyorsunuz,  dile ve gündeme getirdiklerine kendisi bile inanmıyor.

Diğer yandan ise Ekrem İmamoğlu.

Umut diyor, hayal diyor, özgürlük diyor, bağımsızlık diyor, iş diyor, aş diyor, emek diyor, ekmek diyor, eğitim diyor sağlık diyor.
Mitinglerinde ne taşıma ücretsiz, ne kumanya dağıtılıyor, ne şapka, ne şemsiye..
Bu millet, bu halk kendisi gibi olan insanları özledi.
Kürsülerden höyküren, hakaret eden, bağırıp çağıran insan tipinden gına geldi millete.
Ondandır her mitingi tıka basa insan topluluklarını bir araya getirmesi.
Bu yazıyı okuyan aday ve destekçileri.

Ya ‘Tıpkı hocaefendi gibi’ konuşmaya başlarsınız.
Ya da, 24 Haziran sabahı, İstanbul’da kibrinizle başbaşa kalırsınız.
Unutmayın, bu millet umut istiyor.

Bu millet aş istiyor, iş istiyor.
Bu millet, huzur istiyor.
Bu millet, özgürlük istiyor.

Bu millet, gerçeklerin acı da olsa dile gelmesini, yaşanan sıkıntıların nedenlerinin itiraf edilmesini istiyor ve bekliyor.
Bu millet, “Tıpkı hocaefendi gibi” konuşan siyasetçiler istiyor artık.

Yazarın Diğer Yazıları