Ahmet ZORLU

GERİLİYORUZ..

Ahmet ZORLU

Dünya baş döndürücü bir teknolojik devrim yaşıyor.
Güzel ülkem ise, bu gelişmelerin çok uzağında.
Ülkeler ve Milletlerde olduğu gibi iktidarlarda da, kuruluş, yükselme ve gerileme dönemleri vardır ve maalesef, bu günkü iktidar gerileme dönemini ülkeyle, milletle birlikte yaşıyor, yaşatıyor.
Eğitimde geriye gidiyoruz.
Kültürde geriye gidiyoruz.
Sanatın her türlüsünün ‘Günah’ addedildiği günlerden geçiyoruz.
Hukuk ve Adaletin hali malum..
Demokrasiyi, OHAL’le mezara gömdük.. Hala toprak altında.
Özgürlüklerde, ağzını açanın ‘Vatan haini’ denilerek susturulduğu günler yaşıyoruz..
Teknolojide, ‘Çabuk pişen nohut’a kafa yoran bir TÜBİTAK’a sahibiz.
Tarım’da, Pancarın Şekerini bile dışarıdan alır hale geldik.
Sanayide, Mobilya Kralı bir ülkeyiz ama ötesi yok..
Enerjide, ‘Partiliye GES Lisansı’, partili olmayana ‘Get başımdan lisansı’ veren bir bakanlık yapısı var.
Cezaevlerimiz düşünen, insanlarla, eleştiren insanlarla dolu..
Üniversitelerimizde, Akademik özgürlüğün ortadan kaldırıldığı ‘Müziğin her türlüsü haramdır’cıların köşe başlarını tuttuğu günlerden geçiyoruz.
Sokaklarımız, işsizlerin bir bardak çay parası bile veremediği, işsizlerin, umutsuzların kara kara düşünerek dolaştıkları drama sahnelerine döndü.
Cezaevi inşaatları dışında, yatırımların durma noktasında olduğu bir dönem..
Ve borç batağında bir yönetim ve toplum, sıcak para kıskacında bir ülke..

Saat başı 5 Milyon Dolar borç faizi ödeyen bir ekonomi yönetimi.
17 yıldır ülkenin kaderini elinde bulunduran bir yönetim anlayışının karnesi maalesef bu şekilde..
17 yıllık sürede, dünyanın bazı ülkeleri Eğitim Odaklı bir Kalkınma modelini hayata geçirerek Pisa’nın tepelerinden çocuklarımıza bakıp acıyor..
Çin gibi, Amerika ve daha pek çok ülke gibi yapay zekaya yatırım yapan ülkeler 21. Yüzyılın kendi yüzyılları olacağına inanıyor.
AR-GE'ye, robotiğe ya da biyoteknolojiye, gıda teknolojilerine, kök hücre teknolojilerine, dijitalleşmeye yönelen ülkeler, şimdiden dünya liderliği için yarış çizgisinde yerlerini aldı.
Dünyanın gelişmiş coğrafyaları sürücüsüz araçlar üretmeye yönelirken, biz hala ‘babayiğit’ peşindeyiz. Çıkan babayiğitlere bakın, devletin tüm imkanlarını kullanan 3-5 adam, zorlamayla yerli otomobil yapacaklarını ilan edebiliyor.

Onlar da İtalya’da yaptırdıkları prototipleri özel kargoyla getirttiler, yarın-birgün yutturacaklar ‘Bakın yerlimiz’ diye.
Nükleer enerjide gelişmiş ülkelerin pazarı olmak yerine, hoyratça harcanan 17 yılı enerji teknolojilerine yatırım yaparak da değerlendiremedik maalesef. Hala güneş enerjisi panellerinde kullanılan sistem için Çin’li yatırımcılara ‘Gelin Türkiye’de yatırım yapın’ diye yalvarıyoruz.
Sonuç, Bulgaristan'dan saman, Sırbistan'dan et, Singapur'dan inek, alıyoruz.
Ama olsun, 1.150 odalı saray yapamadılar diye bütün bu ülkeler bizi kıskanıyorlar ya.
Gelinen noktada, iktidar partisi genel başkanı, faturayı bürokrasiye yükleyerek diyor ki: "Faizler yüksek, yatırım yapılamıyor, işsizlik önlenemiyor, enflasyon milleti inim inim inletiyor."
Sanki geride kalan 17 yılda kumanda bürokrasinin elindeydi..
Kusura bakmayın ama beyler, on yedi yıllık ekonomi politikalarınızın iflasının hayal kırıklığı artık gözlerinizden okunuyor
Yarattığınız hayalî düşmanlarla milletin 17 yıldır desteğini aldınız.
Ancak, mağdur edebiyatıyla halkımızın merhamet duygularına oynamanız bundan sonra pek işe yaramayacaktır.

Millet açlık sınavında sınıfta çakarken, Kanal İstanbul hikayeniz tutmayacak, ilgi görmeyecektir.
Gizli ajandanızın, on yedi yılda Türkiye'ye ve halkımıza hem ekonomik hem siyasi hem de sosyal maliyeti çok ağır olmuştur.
"Yanılmışız, aldatılmışız, dış güçler üzerimizde oyun oynuyor" numaranızı da artık yutmuyor millet.
Zira, bir devlet adamı için en büyük zaafiyet, öngörememek ve başkaları tarafından kolayca yanıltılmaktır.
Ulu önder, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün dünyada saygı duyulan bir marka değeri vardı.
Sizler bu marka değerini bile koruyamadınız.
Dünyanın merkezinde, yalnız başına bırakılan, bir ülke yarattınız 17 yılda..
Üzgünüm ama, bu millet böyle bir tabloyu hak etmiyor.
Yarattığınız tahribatın onarımı uzun sürecektir belki, ama bu millet her zaman küllerinden yeniden doğmasını bilmiştir, yine ayağa kalkacaktır.
Sizler ise, yanlışlarınızın, yaptıklarınızın hesabını çocuklarınıza, torunlarınıza ve bu millete nasıl vereceğinizi şimdiden düşünmeye başlarsanız iyi edersiniz.

Yazarın Diğer Yazıları