Ahmet ZORLU

GERİ İSTİYORUZ.

Ahmet ZORLU

Hatırlıyor musunuz bilmiyorum, yaklaşık 18 sene önce dediniz ki;
"Bize oy verin, yoksulluğu tarihe gömelim, huzuru getirelim. Yolsuzluğu ülke gündeminden çıkaralım. Yasakların hakim olduğu bir ülke yerine, demokrasinin, özgürlüğün, kişi hak ve hürriyetlerinin, hukukun üstünlüğünün yeniden boy verdiği, çiçek açtığı bir ülkenin temellerini birlikte atalım. Bu sefer öyle sağlam bir bina yapalım ki, içerisinden huzursuzluğun, kavganın, nifak tohumlarının boy vermesi yerine, huzurun, sevginin, kardeşliğin, barışın, özgürlüğün seslerinin dünyaya yayıldığı bir ülke yaratalım."
Çünkü siz emaneti istemeden ülkemde huzur vardı. Ara-sıra doğuda şehit veriyorduk belki ama, her karış ülke toprağı Şanlı Türk Askerinin kontrolü altındaydı. Bırakın Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanını, ordu komutanımız çıkıp, "Bu konu bizim kırmızı çizgimizdir" dediği zaman, muhatap ülkeler titrer, gereğini yerine getirirlerdi. Tamam Merkez Bankamızda 100 milyar dolar yoktu belki, enflasyon yüksekti, ama huzur vardı, kardeşlik vardı, gelişmekte olan ülkeler düzeyinde büyüme vardı. Elektrik fiyatı kadar da hizmet bedeli ödemiyorduk. Dünyada akaryakıt fiyatlarının dip yaptığı dönemlerde benzine-mazota kucak dolusu para ödemiyorduk. Başta komşularımız olmak üzere, dünyanın her ülkesine mal satıyorduk. Bir Avrupa Birliği üyesi Çağdaş Ülke olma hayalimiz vardı. Başka ülkelerin işine burnumuzu sokmuyorduk. Devletin belli kurumları kökü dışarda bir tarikatın emrine verilip Türk Silahlı Kuvvetleri onursuzlaştırılmak istenince "Dur kardeşim ne oluyor" diyen, diyebilen bir ses çıkardı ortaya. Yönetenlerimiz dün ak dediğine bir gün sonra kara demezdi. Gazetelerimiz, televizyonlarımız özgürce yayınlarını yaparlardı. Çalışan gazeteciden çok işinden edilen gazeteci yoktu bu ülkede. Birbirimize saygılıydık, birbirimizi seviyorduk. Ülkemizdeki acıyı olduğu kadar, dünyanın en ücra köşesindeki acıyı da içimizde hissederdik. Ülkemin Milli takımında bir futbolcu gol attığı zaman onun Alevi mi, Sünni mi olduğunu konuşmaz, 'kardeşim' diye omuzlarımıza alırdık. Ülkem coğrafyasının bir bölümünde yaşayan insan topluluğunu dışlamaz, teröriste hep birlikte kararlılıkla tavır koyardık. Bir şehit verdiğimizde 3 gün ülkece yas tutardık. Yayın kurumları ağırlaştırılmış yayın uygulamasına geçer, milletin hislerine tercüman olurdu.
Ve sonra siz geldiniz görev başına. İntikam hırsıyla belli kurumları hedef tahtasına oturttunuz. Üniversiteleri, Askerimizi, Yargımızı düşman bellediniz. Kontrolünüz altına aldığınız kurumlara insan yok etme makinaları kurdunuz. Onurlu, haysiyetli, devletine bağlı, Anayasa ve Yasaların emretmediği hiç bir uygulamayı kabul etmeyen öğretim üyelerini, komutanları, yargı mensuplarını soruşturmalarla, tutuklamalarla ortadan kaldırdınız. Sürdünüz, soruşturma açtınız, yargılattınız. Sizin döneminizde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin birinci sırasındaki adam, Silahlı Terör Örgütü kurmaktan ömür boyu hapis cezasına çaptırıldı. Kimin ifadeleri ile, Terör Örgütünün lider kadrosunda yer alan Sırrı Sakık'ın gizli tanık sıfatıyla verdiği ifadelerle.. Dış Politikamızı tersyüz ettiniz. Kardeş bildiğimiz Libya, Mısır, İran, Irak ve Suriye Halkı ile kanlı bıçaklı ettiniz bu milleti. Avrupa'nın, ABD'nin yayın organlarına mizahi malzeme oldunuz. Dünyanın ciddi siyaset bilimcileri size dedi ki, "Tuttuğunuz yol yol değildir." Ünlü 'Eyyyy' çıkışınızla onları korkutacağınızı sandınız. Bizden habersiz Ortadoğu'da kuş uçmaz dediniz, Suriye'deki toprak parçamız üzerinde bulunan Süleyman Şah Türbesini gece yarısı ve PKK'nın desteği ile kaçırıp sınırımıza getirdiniz. Bizden habersiz kuş uçmaz dediniz, uçaklarımız bile uçamaz hale geldi sayenizde. Devletlerle ciddi pazarlıklar yapmak yerine, örgütlerle dış politika uygulamaya kalktınız.
Güzel ülkemde, düşman bellediğiniz kesimleri yok ederken görev verdiğiniz, altına zırhlı araç tahsis ettiğiniz savcıları, hakimleri, sizi soruşturmak istemeleri üzerine hain ilan ettiniz. Bir bölümü cezaevlerinde, bir bölümü yurtdışında aldı soluğu. Anayasanın 'Basın Hürdür, Sansür edilemez' ilkesine rağmen gazetecileri ajan, terörist damgaları ile yaftaladınız. Sizin istediğiniz gibi yazmayan gazeteleri, konuşmayan Tv kanallarını kapattınız, devletleştirdiniz.
"Anneler ağlamasın" masalı ile İmralı'daki Cani başına neredeyse sekreterya tahsis ettiniz. Odasını tefriş ettirdiniz, haberleşme kısıtını ortadan kaldırdınız. Neredeyse örgütüne her hafta mesaj gönderecek kadar etkilendirdiniz, yetkilendirdiniz. Biz ise o günlerde bağırdık, sesimiz kısıldı. Dedik ki, "Tuttuğunuz el kirlidir, kanlıdır, yarın o kanlı elin tuttuğu silah size döner. Elinde silah olduğu sürece pazarlık masasına sakın oturmayın. Ama siz Çadır Mahkemeleri kurarak teröristleri aklattınız. Teröristbaşının Nevruz mesajını gazeteleriniz, televizyonlarınız canlı yayınladı. Türkülerinde Türk Milletine, Türk Askerine küfür eden Sanatçı bozuntusu Şivan Perver'i bir kahraman edasıyla getirip el ele pozlar verdiniz. Askeri kurumlarımızın, 'Teröristler ilçelerde-illerde yığınak yapıyor. Önlem almalıyız' uyarısı içeren raporlarını görmemezlikten geldiniz.
Aradan zaman geçti, ektiğiniz tohumlar kök saldı, dal budak vermeye başladı. Terörde kaybettiğimiz güvenlik görevlileri ve asker sayımız ABD'nin Irak'ta kaybettiği askerden çok daha fazla. Bir terör eyleminde Kıbrıs Barış Harekatında kaybettiğimiz kadar insanımızı şehit veriyoruz. Ekonomi duvara tosladı. Gazze'den, Filistin'den, Irak'tan aşina olduğumuz görüntüler yaşanıyor kentlerimizde. Terör artık bir bir değil, onar onar öldürüyor insanımızı. Şimdi aklınız başınıza geldi, ilçe ilçe temizlik yapıyorsunuz. Ama onlar kalbimize, başkentimize kadar yuvalandılar. Metropollerde gösteri yapıyor, bomba patlatıyor, otobüs yakıyor, insan öldürüyorlar. Bu saatten sonra, 18 yıla yakın zamandaki yanlış uygulamalarınızın faturasını bize ödetmeye başladınız. Yetmedi, dünyanın terör örgütü bildiği PKK-PYD gibi yapılara ülkemizde olmasa da emperyalizmin gözünde statü kazandırdınız. Onların ABD ile Rusya ile masaya oturmasına zemin hazırladınız.

Mısır’da, Suriye’de, Libya’da duvara tosladınız.

Ekonomide aç insanlar topluluğu yarattınız.

Ama kendi lüksünüzden, şaşaanızdan, görkemli hayatlarınızdan zerrece ödün vermediniz.
O nedenle diyorum ki, Eyyy bizi yönettiğini sananlar.
18 yıl önce emanet aldığınız Türkiye'mizi geri istiyoruz.
Hiç değilse o Türkiye'de Hukuk vardı, Adalet vardı, Barış vardı, Kardeşlik vardı, dost ülkeler, kardeş milletler vardı. Hepsinden önemlisi de 'Can güvenliği vardı..'

Yazarın Diğer Yazıları