Ahmet ZORLU

EN DOĞRUSU..

Ahmet ZORLU

Bana göre, dünyada bu güne kadar denenmiş rejimlerin içerisinde, topluma en yararlı rejimin adı ‘Tam Demokrasi’dir.
Demokratik rejimler insan merkezlidir.
Demokratik rejimlerde, iktidarların hata oranı diğer rejimlere göre çok daha azdır.
Demokratik rejimlerde, birbirini denetleyen kuvvetler vardır. Yasama yürütmeyi, yargı yasamayı denetler, gelişigüzel kararlar alınamaz. Her kararda, iktidar kadar muhalefetin de söz sahibi olduğu gerçeği nedeniyle alınan kararlar, yapılan uygulamalar daha uzun ömürlüdür.
Demokratik rejimlerde, ‘Yapamayan gider’ kuralı vardır.
Demokratik rejimlerde, yolsuzluk, hukuksuzluk yapıldığında yapan ya istifa eder, ya da yargıya hesap verir.
Demokratik rejimlerde, yönetenin bir sorumsuzca davranışı “Allah’tan ve Milletten Af diliyorum” ya da ‘Beni kandırdı’ itirafı ile kalmaz, toplum af dilemenin, kandırılmanın gereğinin yapılmasını talep eder. Gereği, en basit tanımla istifadır.
Şimdi diyeceksiniz ki, ‘Nereden çıktı, bu demokrasi sevdası..’
Anlatayım efendim.

Sadece bir örnek vereyim.

OHAL İlanından sonra yayımlanan ve Kararname ile Üniversitelerde yapılan Rektör Seçimleri iptal edildi. Ardından bir KHK daha yayımlandı ve Üniversitelere rektör olarak atanacak isimlerin Prof. olma şartı kaldırıldı. Aradan bir hafta geçti, yeni bir KHK ile kaldırılan bu hüküm iptal edilerek ‘en az 3 yıl prof. olma şartı’ konuldu..
İşte bu örnek bile “Ben yaptım oldu” anlayışının demokrasiye ne kadar ters bir durum olduğunu gösteriyor.
İşte ondan diyorum, eksiksiz demokrasilerde yönetenlerin hata yapma şansı çok daha düşüktür diye.
Mesela, Partili Cumhurbaşkanı Sistemi yerine Demokratik Parlamenter Sistem devam etseydi, Cumhurbaşkanı YÖK Yasasında bu tür düzenlemeler yapabilir miydi? Meclise gelir, burada böyle bir düzenlemenin bilimsel özerkliğe aykırı olduğu gerçeğinden hareketle sanırım kabul edilmezdi. Hatta Rektörlerin seçim yerine Cumhurbaşkanınca atanmasının bile önüne geçilmez miydi?

Sadece bu kadar mı?
Daha önce yayınlanan bir Kanun Hükmünde Kararname ile bazı üniversiteler ikiye bölündü mesela.
OHAL Döneminde alınmasaydı bu karar, böyle bir düzenleme meclisten geçer miydi, takdirlerinize bırakıyorum.

Bu uygulamayı yapan Sayın Cumhurbaşkanı, sonra da çıkıp “Dünyadaki ilk 500 Üniversite arasında Türk Üniversitesi bulunmaması beni üzüyor..” diyor, diyebiliyor.

Siz üniversiteleri budar, başlarına da öğretim üyelerinin oylarıyla elenerek gelen biri yerine, saraya yakın isimleri atarsanız ilk 500’ü bırakın, ilk 100’de bile Türk Üniversiteleri yer bulmaz.

Zira kör topal uygulanan demokratik sistemde bile yönetenler önce düşünür, kafa yorar, sonra uygulamaya giderlerdi.
Görülüyor ki, yeni sistemde önce uygulama yapılıyor, sonra kafa yoruluyor.

İktidar kanadından yükselen, Partili Başkanlık Sistemi’nin revize edilmesi söylemleri de bu sakat durumu ortaya koymuyor mu?
Tarihte bir çok ülke, eğitime, dinsel alanlara, orduya ve adliyelere siyaseti soktuğu için yok olmuştur.
Bu gün Partinin eski Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısını Rektör yaparak eğitime siyaset karıştırılıyorsa, Seyircisi çok diye, yandan TV Kanalında Din Satan biri Rektör olarak atanıyorsa, İktidar Partisinin il ve ilçe eski yöneticisi olan avukatlar adliyelerde hakim ve savcı yapılarak adalet sulandırılıyorsa, düşünmemiz gerekmez mi?

Ya da, Cuma Hutbelerinde iktidar yanlısı nutuklar atılır hale gelindi ise, hep birlikte şapkamızı önümüze koymanın zamanı geldi geçiyor demektir.

Artık AKP’ye oy verenler de, en kötü demokratik yapının, en iyi tek adam rejiminden daha az hasar yaptığına kani ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderdiğimiz 600 adam, şapkalarını önlerine koymalı ve tahrip edilen Demokratik Parlamenter Sistemin hiç değilse eski haline gelmesi için işbirliği yapmalıdır.

Aksi takdirde, kırıntıları ile idare etmeye çalıştığımız Demokratik Sistem, kendi reflekslerini harekete geçirecek ve tek adamlıkta ısrar edenlere bu milletin çok iyi bir ders vermesini sağlayacaktır.

Ankara Siyasetinde başlayan ‘Yeni Parti’ çalışmalarının başarı şansı bile ‘Yeniden Demokrasi’ talepleri ile bağlantılı olarak yürütülmektedir.

Tabandan başlayan bu homurtuları da ‘Ümmet bölünür’ gibi sudan gerekçelerle bastıramazsınız.

Zira AKP’liler bile soruyor;

“Siz Milli Görüş gömleğini fırlatıp attığınızda bölünmeyen Ümmet,  sizin kırkyama iktidarınıza alternatif bir parti kurulduğunda mı bölünecek?” diye.

Eğer, iktidar erki 23 Haziran’da milletin verdiği derse iyi çalışmaz ve bu ucube sistemin devamı için çaba sergilerse, korkarım 2023’ü göremeyecektir.

Zira Ankara Kulisleri, AKP ve MHP’den 50’nin üzerinde milletvekilinin bavullarını toplayıp, yeni adrese yerleşmek için işaret beklediğini gösteriyor.

Yazarın Diğer Yazıları