Ahmet ZORLU

3 ÇOCUK-5 ÇOCUK..

Ahmet ZORLU

Bir tekstil atölyesinde çalışıyordu

Mücahitti, gömlek değiştirdi AKP saflarına katıldı.

3 Çocuk hedefine sadık kalmış, yaklaşık birer yıl arayla dünyaya gelen oğullarından birine Recep, ikincisine Tayyip, üçüncüsüne Erdoğan adını vermişti.

Çünkü o katıksız bir Reis hayranıydı.

Her seçim döneminde, yıllık iznini alır, Erdoğan ve partisi için bir nefer gibi çalışırdı.

Allah var, emeğinin karşılığı da iaşe paketi filan gönderilirdi evine.

Recep 24, Tayyip 22, Erdoğan ise 21 yaşında.

Biri üniversiteyi okudu, diğer ikisi lisenin ötesine geçemedi.

Evlilik çağında 3 evlat.

Üniversite mezunu Recep işsiz, gündelik işler kovalıyor.

Tayyip Liseden sonra bir takside gece işi yapıyor, 100 ila 120 lira arasında para kazanıyor.

Erdoğan ise o kadar şanslı değil.

Lise sonrası 3 ayrı Meslek Kursuna gidip meslek öğrendi, ama çaldığı kapılar yüzüne kapanıyor, ağabeylerinin bıraktığı günlük 10-20 lira harçlıkla iş kovalamaya devam ediyor.

Bu arada baba da işsiz kaldı. Çalıştığı Tekstil sektöründeki krizin kurbanı oldu.

Şimdi çocukları babaya her gece, “Hani tüm ömrünü feda ettiğin AKP bu ülkeden yoksulluğu kazıyacaktı” diye hesap soruyor.

Ne desin işsiz baba.

Sabır telkin etmenin ötesinde.

Diğer örnek ise, sosyalist çizgide siyasete başlamış, birisi.

Son durağı oldu, kurulduğu yıllarda AKP.

Kayığın bir köşesine ilişiverdi yani.

Kendisine il yöneticiliği teklif edildiğinde tereddüt etmeden kabul etti.

Başarı merdivenlerini tırmandıkça tırmandı.

O da Milli Görüş gömleğini sırtından çıkarıp, mücahitlikten müteahhitliğe terfi edenlerden.

Çocuklarından birinin adı Talha, diğerinin ki Enes.

Yönetiminde bulunduğu iktidar partisinin iktidar olması ile aynı dönemlerde çocukları da hayata atılma noktasına geldi.

Biri yemekhanecilik sektörüne el attı.

Kamu hastaneleri ve yarı kamu kuruluşlarının yemek hizmetlerini, babasının kartını kullanarak halletti.

Uyanık olduğu için babasını zora sokmamak adına da kendi adını ön plana koymadı, arkadaşlarının isimleri üzerine kovaladı ihaleleri.

Enes de boş durur mu, o da eğitim alanındaki fırsatları değerlendirmek için yola cıktı.

Bazı okullara sarf malzemesi, sonra da yardımcı kitap pazarlamaya başladı.

Tayin terfi bekleyen okul müdürleri, öğretmenler sıraya girdiler Yardımcı kitap için.

O da kırmadı Allah var. Kimi nereye istedi ise atattı.

Büyüdükçe büyüdü.

3-4 tek katlı binayı birleştirerek her gün kamyonlarla kitap getirtti, okullara dağıttı.

Kazancına kazanç kattı.

Farklı alanlara el attı.

Özel okulda iyi para var dediler, öğrenci garantili lise işine girdi.

Bir yandan baba, bir yandan da Talha ile Enes.

Şimdi Recep, Tayyip ve Erdoğan, her gün babalarına kızıyor ve Enes ile Talha’yı örnek gösteriyorlar.

Bu iki örnek babayı ve çocuklarının yaşamını niye özetledim derseniz?

Her konuşmanızda 3 çocuk diye şartlandırmıştınız ya milleti..

Sonra çıtayı biraz daha yükseltip 5 çocuk demeye başlamıştınız hani.

Mehmet Özhaseki’nin oğlu, Sayın Cumhurbaşkanı Kayseri’ye geldiğinde “Önümüze koyduğun 5 çocuk hedefine ulaşmak için gece gündüz çalışıyoruz” diye espri yapmıştı da gazetelere haber olmuştu, hatırlarsanız..

O çocuklar büyümeye başladı.

Artık iş istiyorlar, aş istiyorlar.

Eğitim istiyorlar

Geleceklerini aydınlık görmek istiyorlar.

Ama,  3 çocuktan aşağısını kabul etmeyen Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp “Her üniversite bitirene devlet iş bulacak diye bir şey yok” dedi çıktı..

Haydaaaaa.

Devlet ciddiyeti, nüfus planlaması ile kalkınma, gelişim ve istihdam planlamasını birlikte yapar.

Siz yıllık salatalık rekoltesini bile planlıyor, nüfus artışını planlamıyor ve bu artışa orantılı istihdam düzenlemesi yapmıyorsanız, “Saldım çayıra, meylam kayıra” diye mi 3 çocuk-5 çocuk türküsü söylüyordunuz.

Yetmedi üstüne Suriyelisi, Afganı, Pakistanlısı, Bangladeşlisi, Iraklısı, İranlısı 5-6 milyon sığınmacı veya mülteci..

Önümüzdeki tablo;

2019 Ağustos verilerine göre her 3 gençten biri işsiz.

Bunun Eylülünü, Ekimini, Kasım ve Aralığını düşünmek bile istemiyorum.

Bir toplumda işsizlik baş gösterdiyse devamında aile kavramı sarsılmaya başlar.

Bu gün kentlerde her gün yeni bir aile mahkemesi açılıyor ve boşanma davalarına buna rağmen yetişilemiyorsa, bunun nedeni sonunu düşünmeden teşvik ettiğiniz ‘Çok çocuk’ politikası ile sonunu hesaplamadığınız üretim ve istihdam politikasıdır.

Siz de diyeceksiniz ki, kime söylüyorsun.

Adamlar planlı gelişime o kadar önem veriyor ki! Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapısına kilit vurdular.

Ülkedeki işsizliği, “Her esnaf bir kişi, her sanayici 5 kişi fazladan çalıştırırsa işsizlik biter” diyecek kadar küçümsüyor ve önemsemiyorlar.

İşsize iş bulmak için kurulan ve işveren ile çalışan arasında köprü görevi yapması gereken, eski İş ve İşçi Bulma Kurumu, yeni İşkur, Türkiye’nin en büyük işvereni durumunda.

Uydurulan ve üretime nokta kadar katkısı olmayan “Toplum yararına çalışma Projesi” adıyla her ilde, her ilçede binlerce insana yılın 9 ayı da olsa maaş veriyor.

Efendiler, işsizlik yıkım demektir.

İşsizlik, parçalanmış aile demektir.

İşsizlik, yoksulluk ve açlık demektir.

Benden hatırlatması.

Yazarın Diğer Yazıları