Ahmet ZORLU

ÇİLELİ MESLEK.

Ahmet ZORLU

Ulusal ve Uluslararası anlamda, ne çok beklenti ve sorumluluk yüklenmiştir, gazetecinin omuzlarına..
Bana göre, gazeteci, ‘Zamanın tanığıdır..’
Bir nevi Diyojendir, gerçeğin peşinde geçirir ömrünü..
Gazeteci gördüğünü, tanığı olduğu her gelişmeyi eğip bükmeden, bir yerlere yontmadan yazan ve okuyucuya ulaştıran insandır.
Bu nedenle bazen yargılanır, bazen cezaevine tıkılır, bazen bir maşa bir magandanın sopalı saldırısına uğrar, vurulur, tehdit edilir, ama o mesleğine, okuyucusuna asla ihanet etmez, kalemini satmaz.
O nedenle gazetecilik sadece bir meslek değildir.
Herkesin haklarına saygıdır gazeteciliğin temeli..
Her platformda, Demokrasiyi, Cumhuriyetin kazanımlarını, gelişmiş ülkeler seviyesine yükselme hedefini canlı tutar yazılarında ve haberlerinde.
Aydınlanmadan yana olmak zorundadır, toplumu aydınlığın, aydınlanmanın ışığının geliştireceğini savunur.
Eğer bir ülkede, gazeteci kalemini kullanırken tereddüt ediyor, yazdığını siliyor veya konunun etrafında dönüp duruyorsa, biliniz ki o ülkede demokratik standartlar çok gerilerdedir.
Gazeteci aynı zamanda kararlı olmalıdır.
Hem de yazacak mecra kalmadıysa, boş bulduğu duvara görüşlerini yazacak kadar kararlı olmalıdır.
Zira toplum ona doğruları yazmak gibi önemli bir misyon yüklemiştir.
Yani kalemi onuru olmalıdır gazetecinin.
Gazeteci, bilginin güç olduğuna inanıp, yeni fikirleri her platformda savunacak kadar yürekli olmalıdır.
Gazeteci ihale takip etmemeli, komisyon almamalı, aracılık yapmaktan uzak durmalıdır.
Gazeteci için hukukun üstünlüğü ve düşünce özgürlüğü her şeyin başında gelir.
Ayırımcılığa, nefret söylemine ve toplumu kutuplaştıran girişimlere her platformda karşı çıkar, bedel ödemeyi bile göze alır bu değerler için.
Gazeteci aynı zamanda, kalemini toplumu aydınlatan bir meşale gibi kullanmak durumundadır.
Bu mesleki sorumluluğun gereği, hedefleştirilmeyi, hakareti, dayak yemeyi, hatta hapis yatmayı göze alacak kadar cesurdur gazeteci..
Gazetecinin en temel mücadele platformu, yandaşlarla, yalakalarla, yağdaşlarla, meslek etiğini hiçe sayanlarladır.
Gazeteci, Kalem satın almak isteyenlere kırtasiyeciyi adres gösteren ve kalemine her çıkar teklifi karşısında sahip çıkıp satmayan insandır..
Gazetecilerin Hocası Cevat Fehmi Başkut yarım asır önce bu kutsal mesleği şu şekilde özetlemiştir;
“Gazeteci dediğimiz çileli mahluk, asırlardır, bilhassa ömrü boyunca Papalardan, Hükümdarlardan, Padişahlardan, Diktatörlerden çok çekti. Hükümdar yeri geldiğinde gazetesini kapattı ve onu idam ettirdi. İstipdat daima ağzını kapattı. Para cezası, hapis, sürgün, darağacı. demokrasi dışı rejimlerde gazetecinin kaderi olarak görüldü. Ve gazeteci bütün bunlara rağmen yazmaya devam etti. Geldiğimiz bu gün de, gazetecinin çilesi hala dolmamıştır. Bütün bunlara rağmen gazeteci yaşadı, tutundu ve kendini okuttu. Çünkü halk öyle istiyordu..”
Eskisinde de, yenisinde de gazetecinin çilesi devam ediyor.
Korku iklimini iliklerimize kadar hissettiğimiz şu dönemde gazetecinin çilesi aynı tempoda sürüyor.
Gazeteci Okan Yüksel’e göre, günümüzde iki tür gazeteci yaratılmıştır.
Bir, palto tutanlar, iki kafa tutanlar..
Önemli olan, palto tutanlardan olmamak, yaşadığı sıkıntıyı, işsizliği, gözaltıyı, baskıyı mesleğin cilvesi kabul edebilmek ve doğrunun, demokrasinin, kişi hak ve özgürlüklerinin, çağdaş dünyanın peşinden koşabilmektir.
Savaşın, kargaşanın, sıkıntının, açlığın yanında yer almak yerine onların tanığı olabilmektir.
Halkı aydınlatmanın ötesinde bir kaygı gütmemesine rağmen, dövülen, sürülen, mahkum edilen, vurulan, öldürülen bütün kalem efendilerinin önünde saygıyla eğiliyor, Palto Tutan Gazetecileri de bir kez daha kirlettikleri bu saygın meslek konusunda uyarıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları