Ahmet ZORLU

ÇİFTÇİLER GÜNÜ..

Ahmet ZORLU

14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günüydü.

Bana göre dünyanın en zor mesleği.

Ama dünyanın da en güzel işi.

Toprağa şekil vermek,  bir çekirdeğin, minnacık bir fidenin dallanıp budaklanması ve kendisine verilen hizmeti, kasalar dolu yiyecekle ödüllendirmesi.

Bir mısır tanesinin koçan koçan mısıra, bir fasülye tanesinin yüzlerce fasülye vermesini izlemek.

Çok şeyde istemiyor toprak.

Sürüp havalandıracaksın.

Suyunu ve gübresini vereceksin o kadar.

Ama sürüp havalandırmak için traktörü çalıştıran mazot ateş pahası.

Toprağın besini gübre fiyatları son bir yılda yüzde 130 arttı.

Sulama için elektrik kullanıyorsan Allah Yardımcın olsun.

Çağdaş dünya bu nedenle, tarım için hep teşvik tedbirleri uyguluyor ki, çiftçi topraktan kopmasın, karnı doysun diye.

Peki bizde durum nedir?

Ben bir köylü çocuğuyum ve köyümle irtibatımı hiç koparmadım.

Şu anda da, bir yandan 3. Kitabımın derleme işlemini köydeki evimde yapıyor, bahçeme de toplumsal üretim seferberliği adına bir şeyler ekip dikerek geçiriyorum zamanımı.

Çocukluğumda 250 hanenin ikamet ettiği köyde 38 hane kalmış.

Onlar da emekli.

Eskiden köy kahvesine geldiğimizde oturacak yer bulamazdık.

Önceki gece gözlemledim, kahvede 6 kişi vardı 3 tanesi kentten gelmiş, yanı misafir benim gibi. 3 tanesi köyde ikamet ediyor.

Köylü de kent insanı gibi yumurtayı bile marketten almaya başladı.

Eskiden köy meralarında sürü sürü koyunlar yayılır, 200-300 büyükbaş hayvan çıkardı yaylıma.

Şimdi 50 dolayında büyükbaş, 300 dolayında koyun çıkarıyor meraların tadını.

Bu iktidarın başarılı olduğu alanlardan biri köyden kente göçü artırmak oldu maalesef.

Zira, köylünün önce okulunu kapattılar ki, çocuğun eğitimi için aileler köyden kente göçsün diye.

Sonra da, tarlasını işlerken kullandığı traktörün mazotuna haftada bir zam yaptılar, aynı oranda akaryakıt vergisini de artırdılar ki, çiftçi ekemesin, ithalat lobileri Mısır’dan getirilen çürümüş soğanı tüketiciye dayatsın diye.

Yetmedi, döviz bir arttı, gübreye iki zam yapıldı ki, çiftçi tohumunu ekemesin diye.

Bu da yetmedi, çıkarılan Tohumculuk Yasası ile, İsrail’in tohum tekellerine açıldı ülkemin kapıları.

Baktılar köylü 3-5 inek beslemeye ve geçimini temin etmeye başladı,  yem fiyatlarına yüklendiler, samanı muhtaç ettiler köylüyü. Hayvan yetiştiricisi gebe ineğini bile kesip elden çıkarmak zorunda bırakıldı.

Patatese, Soğan’a, ete ve canlı hayvana muhtaç duruma gelinince, ithalat lobilerine göz kırptı hükümet ve bu ürünlerin gümrük vergileri sıfırlandı.

Hatta güzel ülkemin toprakları ekilemez haldeyken, Sudan’dan onbinlerce dönüm arazi kiraladı bu iktidar ve tarım yapmaya başladı! biliyor musunuz?

Sonuç, bir ülkenin kalkınması da ekonomik çöküşü de tarımdan başlar.

8 yıl öncesine kadar tarımsal üretimde kendi kendine yeten Türkiye maalesef bu gün patates ve soğan üretemez ülkeler sıralamasının birinci basamağına kadar yükseldi!

İşte böylesi olumsuzluklar manzumesinde kutluyoruz ’14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü.

Peki Avrupalı çiftçinin durumu nedir derseniz?

Yüzölçümü Konya Ovası kadar olan Hollanda’nın 2018 tarımsal ürün ihracatı 80 Milyar avro.

Kısacası,Avrupalı çiftçi koyuyor cebine 2 bin avro, geliyor Antalya Sahillerindeki en lüks otele. Krallar gibi bir ay tatilini yapıyor ve sonra da ayrılıyor ülkemizden.

Bizim çiftçi ise koyuyor cebine 2 bin lira.

Bankanın yolunu tutuyor.

Avroya çevirtecek.

325 Avro sayıyor memur eline.

325 Avroyla da ancak komşu Yunanistan’a gidebilir ve orada bir gece konaklayabilir.

Vazgeçiyor, Avrupayı gezme hayalinden ve kös kös köyüne ya da hükümet politikaları yüzünden sürüklendiği kent varoşunda, kirasını binbir güçlükle ödediği gecekonduya dönüyor.

Peki çare nedir diye soruyorsunuz değil mi?

Çare;

Güzel ülkemin kalkınmasının buğdaydan, pamuktan, incirden, zeytinden, fındıktan, hayvan yetiştirmekten başlayacağına inanan Atatürk gibi bir lider çıkmadığı sürece, bunlar daya iyi günlerimiz, bunlar daha iyi günleriniz..

Yazarın Diğer Yazıları