Ahmet ZORLU

BÖYLE YÖNETİLMEYİ..

Ahmet ZORLU

Son ABD Gezisini hatırlayın, Sayın Cumhurbaşkanımızın..

Kalacağı Otelin çevresini belediye kamyonları ile çevirmişti ev sahibi ülkenin yönetimi.

Otele kimse yaklaşmasın diye.

Sayın Cumhurbaşkanının, araçtan inip otele girerken görüntülenmemesi veya saldırıya uğramaması için büyük bir çadır kurulmuştu Otelin kapısına.

Araç çadıra giriyor, Sayın Cumhurbaşkanının inip otele girişini sadece resmi korumalar görebiliyor.

Hele bir Cuma Namazına gidişi var ki, gören Metrix filmi çekiliyor sanır.

Düzenli şekilde yayılmış onlarca koruma aracı, araçların çevresinde onlarca azman koruma, neredeyse cemaatin GBT’si sorgulanacak.

Dünyanın en görkemli sarayında oturuyor, ülkemizin başındaki Sayın Cumhurbaşkanı.

Ama bu görkem, ‘Külliye’ ambalajına sarılarak yutturuluyor.

İstanbul’daki tüm saray ve köşkler emirlerinde.

Göcek’te inşa edilen yazlık saray ve Vangölü kıyılarında inşaatı süren Köşk’ü saymıyorum.

Yani karada lüks hayat.

Havada Trump’u bile kıskandıracak lüks uçaklar.

Bir deniz vardı, gelen bilgilere göre, Savarona görse, önünde düğme ilikleyecek görkemde Yat ta hazır.

Diyanet İşlerinin başındaki kişi de benzeri bir yaşama sahip.

Zırhlı Mercedes var emrinde.

Ve toplu intiharlar üzerine, Zırhlı Mercedes’ten bir fetva patlatıyor,  Diyanetin başındaki zat;

“Yoksulluk alın yazısıdır.. İsyan etmeyin, dinden çıkarsınız..”

Bu anlayışın iktidar olduğu ülkede kadın cinayetleri ve kadına şiddet yüzde 7 bin artış gösteriyor.

Kadınların seslerini duyurmalarını sağlamak amacıyla ilan edilen bir günde, sokağa çıkan ve ellerinde bez pankart dışında hiçbir şey bulunmayan kadınlara İstanbul’da polis tarafından plastik mermi ve biber gazı ile müdahale ediliyor, gerekçe “Taksim Meydanına çıkmak istediler..”

Çıksalar, rejim sallanacak.

Oysa görmüyorlar, Taksim artık Suriyelilerin hakimiyetinde.

Her vilayetimizin, her ilçemizin girişinde ve çıkışında beton bariyerle çevrilmiş asayiş noktaları var.

Sanki demokratik bir ülkenin il ve ilçeleri değil, Filistinde dolaşıyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Kendisini Mehdi ya da Peygamber ilan eden tescilli deli Evranasoğlu, yıllarca hizmet ettiği ABD’de ölüyor. Cenazesine 3 bini aşkın insan katılıyor.

Yakında mezarı türbeye çevrilirse kimse şaşırmasın.

Ama yoksulluğu alın yazısı olarak nitelendiren Zırhlı Mercedesteki zattan bu konuda tek kelime yok.

Tıp fakültesini bitirmiş doktor!, görev yaptığı hastaneyi ziyarete gelen ve belki Türkçe okuma yazması bile olmayan sözde şeyh, hastanede dolaşırken yorulması durumunda oturtulması için arkasından tekerlekli sandalye taşıyor.

Yani bilim cehaletin hizmetine sunulmuş, güzelim ülkede.

Bozuk ekonomi üzerine konuşmak, fikir üretmek, terörle tanımlanır hale gelmiş, ülkenin iki numarası tarafından.

Milletin kahır ekseriyeti yoksulluk evresini tamamladı, açlıkla imtihan ediliyor.

Ama onlar, yani cehaletten beslenen vampirler, kendilerine teslim edilen çocuklara hallenecek kadar lüks ve safahat içerisinde.

Siz hiç, evinde kedi, köpek besleyen, fidan diken, kan bağışı için Kızılay’a giden, işçi hakları için yürüyüş yapanlara destek veren, doğaya sahip çıkan söylemlerde bulunan, kadına şiddete hayır diye haykıranını gördünüz mü bunların içerisinde.

Göremezsiniz.

Çünkü onların tek derdi var, kadının saçı, başı, kıçı..

Havaalanı yaptılar, bize ödetiyorlar.

Tünel yaptılar, bize ödetiyorlar.

Hastaneler inşa ettiler, bize ödetiyorlar.

Ülkenin ekonomisini alt-üst ettiler, bunu da bize ödetiyorlar.

Hayır efendiler.

Ben böyle bir ülkede yaşamayı hayal etmemiştim.

Bu millet, böyle yönetilmeyi hak etmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları