Ahmet ZORLU

BELEDİYECİLİK

Ahmet ZORLU

70’li yılları hatırlayanlar bilirler.
Yerel yönetimlerin, yani belediyelerin piyasayı kontrol yetkisi vardı.
Yani 1 kilo domates kaça satılıyor, günlük olarak zabıta birimlerince kontrol edilir, keyfine göre fiyat belirlenmesine izin verilmezdi.
Mübarek Ramazan Ayı’nın gelmesi ile birlikte Türkiye’de ve Kayseri’de fiyat etiketleri her Ramazan’da olduğu gibi yenilendi, değişti, insaf ölçülerinin üzerine çıktı.
Bakıyorsunuz, bir gün önce 3 liralık etiket bulunduran ürün, birden bire 10-12 liraya yükseldi.
Neden böyle olduğunu sorulduğunda ise kırk dereden su getirilerek mazeret bulmaya çalışılıyor.
Hatırlarsınız daha gecen yıl, patates ve soğan fiyatları et fiyatıyla yarışmaya başlayınca konuya hükümet, yani Sayın Cumhurbaşkanı müdahale ederek tanzim satış noktaları kurmuştu.
Buna rağmen çözül bulunamayınca Mısır’dan, Suriye’den soğan-patates ithal etmek zorunda kalmış, soğan üreticileri ve depocuları adeta teröristlikle yaftalamıştık.
Ayrıca Tanzim satış uygulaması Ankara ve İstanbul’u geçememiş, diğer illerdeki insanlar yok sayılmıştı.
Gördüğümüz kadarıyla, Tarım Bakanlığı güzel ülkemde bırakın üretim planlamasını, tüketim planlaması bile yapmaktan aciz durumda.
Tarım Teşkilatlarının en aktif çalışan bölümü, şimdiye kadar hiç izlemediğim Tarım TV.
Maşallah her ilde birkaç, her ilçede bir tane ekibi var. Araç parkı TRT’yi geride bıraktı.
Gördüğüm kadarıyla, ülkemizi de etkisi altına alan Virüs salgını, bu yıl tarımsal ürünlerin arz-talep dengesini yerle bir edecek.
Yani bazı tarımsal ürünleri temin etme noktasında sıkıntı yaşayacağız.
Böylesi dönemlerde yerel yönetimlerin sorumluluk alarak piyasaları düzenleyecek çalışmalar içerisine girmesi gerekiyor.
Hatırlarsınız, Tunceli’nin bir ilçesinde yapılan üretim uygulmamalarını.
Talas Belediyesi bu anlamda, bölge çiftçisine Nohut Tohumu dağıtarak üretime katkı koydu.
Ayrıca Talas’ta Pandemi öncesi, Antika Meraklılarını bir araya getiren bir Pazar oluşturuldu ve bu alanda söz sahibi  herkesin Pazar günleri burada bir araya gelmeleri sağlandı.
Mustafa Çelik döneminden hatırladığımız, çiftçi birliklerine yapılan makine ve ekipman yardımları olmuştu.
Yine, Sayın Çelik döneminde, Kayseri’nin iki aynı noktasında temelleri atılan ‘Hayvancılık Merkezleri’nin ne durumda olduğunu incelemek ve hızla bu projenin sonlandırılması gerekiyor.
Bu gün Büyükşehir Belediyesi’nin en övgü  alan uygulaması Kent Ekmek’te yine bundan önceki yönetimden devralınan bir miras.
Bana göre Belediyelerin en temel görevlerinden birisi de, gerektiğinde üretici ile tüketici arasında köprü görevi üstlenmesidir.
Mersin’deki üreticinin elinde limon mu kaldı, diğer kentlerin belediyeleri bu stokları kendi illerine getirtmeli, uygun fiyata veya ücretsiz halka ulaştırmalıdır.
Tokat’ta Soğan, domates üreticisinin ürünü, belediyeler kanalıyla Kayseri’deki tüketiciye en uygun şekilde ulaşmalıdır.
Çin’den tadı bile olmayan Sarımsak ithal etmek yerine Taşköprü Çiftçisine, üreteceği  sarımsağın pazarlanacağı güvencesi verilmelidir.
Kayseri’nin köylerinde geleneksel tohum zirciri ile hala yerli tohum kullanan köylerdeki çiftçilerin yetiştirdiği fideler yine belediyeler aracılığı ile, bahçesi olan tüketiciye ulaştırılmalıdır.
Ankara Büyükşehir Belediyesi bu anlamda bir adım attı.
Kurduğu Halk Market’te ilçe ve köylerde yapılan ürünler pazarlanmaktadır.
Ayrıca aile işletmelerinde yetiştirilen canlı hayvanlar, ederinden satın alınarak kesilip işlenmekte ve Ankara Halkına hijyenik şekilde et ve et ürünleri ulaştırılmaktadır.
Yine İzmir, Eskişehir ve İstanbul Belediyeleri, bölgedeki süt üreticilerinin sütlerini günlük olarak toplayıp işlemekte, halka ulaşmasını sağlamaktadır.
Bildiğim kadarıyla İstanbul’da 100 binin üzerinde dar gelirli ailenin çocuklarına her sabah ücretsiz süt dağıtılmaktadır.
Örneklemeye çalıştığım uygulamaların hepsi bana göre ‘Asıl Gönül Belediyeciliği’ olarak görülmelidir.
Üzgünüm ama, Kayseri’de bu anlamda bir çalışmaya tanık olamıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi, herkesin imkanları ölçüsünde bir şeyler üretmek zorunda olacağı bir döneme girdik.
Böylesi dönemlerde, yöresel ürünler daha önem kazanır.
Belediyelerin de böylesi zamanlarda ellerini taşın altına koymaları bir sorumluluktur.
Atölye tipi üretimlerin, üretici kooperatiflerinin oluşturulması gereken bir döneme giriyoruz.
Tepedekiler gelen büyük gıda krizini görmemekte belki ısrarcı.
Ama, yereldekilerin bu anlamda adımlar atmasının önüne konulan engellerin kaldırılmasının tam zamanıdır.
Aksi takdirde,  klasik belediyecilik anlayışını elinin tersi ile itip hizmet çıtasını zirveye taşıyan Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin ve Adana gibi illerin belediyecilik anlayışı ön plana çıkacak ve AKP Belediyeciliği sorgulanmaya başlanacaktır.
Benden uyarması.

Yazarın Diğer Yazıları