Ahmet ZORLU

BAŞARI..

Ahmet ZORLU

Demokratik sistemlerde, siyaset kurumları seçime eşit şartlarda girer.

Anayasa, siyasi partilere güçlerine göre, seçimde eşit yarışmaları için devletin hazinesinden kaynak sağlanmasını emreder.

Eskiden, seçime 3 ay kala, hükümetin 3 bakanı, bu nedenle görevlerini bürokratlara teslim ederlerdi ki, duygusal hareket edilmesin diye.

Bunlar İçişleri, Adalet ve Bayındırlık Bakanlıkları idi.

Ülkenin seçime gideceği dönemlerde Cumhurbaşkanı da tam bir sessizliğe bürünür, yaşanan siyasi süreci sessizce izlerdi ki, duygusal davranıp siyaset kurumlarından birisinden yana laf etmeyeyim diye..

Maalesef, son yıllarda izler birbirine karıştı.

Sayın Cumhurbaşkanı, günde 3 kez, 3 kentte kürsüye çıkıyor, seçimi kazanma ihtimali olan siyasi oluşumlara adeta hakaretler yağdırıyor.

Sayın İçişleri Bakanı, “Seçimi kaybedersek valilerimiz, kaymakamlarımız sokağa çıkamaz, 6 yaşında çocuklara taşlatırlar, HEPSİNDEN ÖNEMLİSİ Sayın Cumhurbaşkanımız üzülür. Onu üzmeye hiç birimizin hakkı yok” gibi absürt cümleler kurarak ittifak adaylarına oy istiyor.

Diyanete bağlı bazı imamlar cemaatlerine, “Emir yukarıdan” diyerek adeta iktidar adaylarını işaret ediyor.

Bazı adaylar ve milletvekilleri, ele geçirdiklerini sandıkları, Cennet’in anahtarını lotarya malzemesi olarak kullanıyor.

Bir bakan çıkıp, “Ruz-u Mahşer’de sorgulanmak istemiyorsanız, adayımızı destekleyin” diyor.

Minarelerde dev AKP Pankartları sallanıyor bazı bölgelerde.

Atatürk’ün toprak altına gömdüğü sözde tarikat ve cemaatler, bu iktidar döneminde oluşturdukları saltanat sisteminin sürmesi için iktidarı desteklemeyenleri Cehennemlik olarak nitelendiren konuşmalar yapıyor.

Yani, 10 bin metrelik bir maratona, iktidar adayları 9 bin metreden, muhalefet adayları ise sıfırdan başladı koşmaya.

Buna rağmen bazı adaylar 1000 metreyi koşamayacak gibi görünüyor.

Yorgun, yaşlı, bıkkın, söyleyecek sözü kalmamış adamlar propaganda işini genel başkanlarına, Cumhurbaşkanına ve Bakanlarına havale ettiler.

Muhalefet çizgisinden koşarak gelen ve son düzlükte iktidar adaylarını solamaya hazırlanan bazı adaylara da aba altından sopa gösterilmeye başlandı bile..

“Dokunulmazlığın yok, ona göre” gibi..

Sayın yönetenler, sayın siyaset edenler, Sayın adalet temsilcileri ve Sayın Asayiş sorumluları.

Türkiye, Belediye Başkanı, Belediye Meclisi Üyesi, İl Genel Meclisi Üyesi ve Muhtarlarla İhtiyar Heyetlerini seçmeye hazırlanıyor.

Nedir bu panik, nedir bu telaş anlamış değilim.

Seçimler demokratik şölenlerdir.

İnsanların güle oynaya gidip, adayına oy vermesi gereken demokrasinin olmazsa olmazlarıdır seçimler.

Ne demek “Ankara düştü, İstanbul’da düşmek üzere” gibi söylemler.

Ankara’da seçimi kazanacak olan da, İstanbul’da ipi göğüsleyecek olan da, Kayseri’de halkın hizmetle görevlendireceği aday da öz be öz bu ülkenin evladıdır.

Sadece, ‘Ben bu işi daha yaparım’ dediği için, sadece ‘Ben seçilirsem daha iyi hizmet ederim’ dediği için rakibinden daha fazla oy alıp görevlendirilecektir.

Bu küçük ayrıntıyı, ülkenin geleceği sorunu yapmak tek kelimeyle basitliktir, çaresizliktir, söyleyecek sözün kalmamasıdır.

Artık ‘Demokrasi Şöleni’ olması gereken Pazara 10 günden az bir zaman kaldı.

Bari bu süreyi  bize zehir etmeyin.

Bırakın kürsülerden höykürmeyi, sopa sallamayı.

Bırakın, göreve talip olan adaylarınız konuşsun.

Merak etmeyin, zaten muhalefetin konuşacak, sesini duyuracak mecrası da kalmadı sayenizde.

Tüm TV kanallarında, yereli geneli tüm gazetelerde siz ve adaylarınız var.

Bari daha fazla germeyin.

Gelin siz de, bazı adayların, bazı liderlerin yaptığı gibi ülkenin geleceğini konuşun.

Yok ettiğiniz umudun yeniden yeşermesine, ortadan kaldırdığınız huzur ve kardeşliğin yeniden filiz vermesine yönelin.

Bunu yapmıyorsanız bile, kalacağınıza yemin ettiğiniz tarafsızlık ilkesini hatırlayın.

“Yavuz Hırsız”ı oynamak, ne size, ne ülkemize ne de insanlığa bir şey kazandırır.

Sandıkta kazanmak değil aslolan, insanların kalbini kazanabilmektir gerçek başarı, bu gerçeği unutmayın…

Yazarın Diğer Yazıları