Ahmet ZORLU

BAM TELİ..

Ahmet ZORLU

Dünyada buhran ve savaş gibi insanlığı etkileyen gelişmeler sonrası iki olgu ön plana çıkar.
Bunlardan ilki, otoriter rejimler, ikincisi de demokratik unsurlardır.
Bazı toplumlar, buhran dönemlerinde otoriterleşen yönetim anlayışına boyun eğer ve uzun yıllar sert ve otokratik yönetim anlayışlarının tahakkümü altında sıkıntılı bir yaşam sürmek zorunda kalır.
Bazı toplumlar da, buhran dönemlerinde demokratik yönetim anlayışının ayağa kalkmasına katkı koyar ve krizi fırsata çevirmeyi başarır.
Bu pandemi süreci sonrası da, dünyadaki, ülkeler ve toplumlar farklı yönetim anlayışlarına yelken açacaktır.
Ya teokratik yapılara boyun eğilecek, ya uzun süredir hüküm süren teokratik yapılar tasfiye edilerek Demokrasi filiz verecektir.
Bu gün ABD’de yaşananlara bakıldığında bu iki anlayışın mücadelesini görmek mümkündür.
ABD mücadele sürecindeyken, Çin ve Rusya’nın da krizi daha da teokratikleşmek için fırsata çevirmeyi başardığını görmek mümkündür.
Türkiye gibi gelişmekte ülkeler ise bu pandemi sürecine zaten ekonomik krizde iken yakalanmışlardır.
O nedenle, güçlü ekonomik altyapısı bulunan ülkelerden daha dezavantajlı bir süreç yaşadık, yaşıyoruz.
Son günlerde ardı ardına gelen çelişkili karar ve uygulamalar bir yana, iktidarın da elindeki sopayı sırtımızda hissettirmeye başladığına tanık oluyoruz.
Cumhurbaşkanına hakaret gözaltıları, demokratik muhalefeti baskılama girişimleri, ‘ama’ diyen, ‘fakat’ diyenlere yönelik trol saldırıları, karalama ve iftira kampanyaları, CHP Belediyeciliğinin elini kolunu bağlama ve ‘topal ördeğe’ çevirme çalışmaları,  dozu artırılan otoriterleşmeye örnekler olarak sıralanabilir.
ABD’li Akademisyen Abraham Maslow der ki;
“Eğer elinizdeki tek alet çekiçse, her şeyi çivi olarak görmeye başlarsınız..”
Bir de teokratik yönetim anlayışlarının bir ortak özelliği daha vardır.
Sıkıştıklarında, din figürünün ön plana çıkarılması, kutsal kitapla objektiflere sırıtılması gibi, Yani Trump’un Kilisedeki İncil gösterisi gibi mesela.
 Kısacası dostlar, baskıcı rejimlerin ömrü, ülkenin ve toplumun ekonomik durumu ile doğrudan ilintilidir.
Ortalama geçinebilir düzeyde gelire sahip toplumlar, mevcut düzenlerinin bozulmaması için yönetenlerin dayatmalarına sessiz kalabilir, uyabilir.
Ancaaak dünyadaki tüm toplumların ortak isyan noktası ekonomik sefalet, açlık ve geleceğe dair umutlarının yok edilmesidir.
Eğer herhangi bir dünya ülkesinde, herhangi bir milletin geleceğe dair umutları, beklentileri, hayalleri yok edildiyse, o millet yönetenin elindeki o çekici alır ve kullananın kafasında kullanır.
O nedenle, denge önemlidir.
O nedenle, hesap verebilirlik önemlidir.
O nedenle, üretim ve istihdam önemlidir
O nedenle, liyakat önemlidir.
O nedenle, toplumun ortak değerleri önemlidir.
O nedenle, toplumun ve toplumların karnını tok, sırtını pek tutmakla yükümlüdür iktidarlar.
O nedenle, toplumun geleceğe dair umutlarını kökleştirmekle yükümlüdür iktidarlar.
O nedenle, güçlü ve adil yargıyı oluşturmakla yükümlüdür meclis ve hükümetler.
O nedenle, fikir ve düşünce hürriyetini daim taze tutmakla yükümlüdür iktidarlar.
O nedenle, toplumun kutsalları ile fazla oynamamalıdır iktidarlar.
Zira, ‘Kafasına vur, ekmeğini al’ diye tanımlanan toplumlar bile gün gelir, ‘Yeter’ der ve ayağa kalkar.
Sakın o tür toplumların, geleceğe dair umut ve hayallerini çalmaya kalkışmayın.
Sakın, toplumun kutsallarını siyasi malzeme yapmaya kalkışmayın.
Sakın, Yüce Kitabımız Kur-an’ı Kerim’de yer bulmayan uydurulmuş dayatmaları daha fazla empoze topluma etmeye çalışmayın.
Zira her toplumun ve her Milletin Bam Teli aynı noktadadır.
Ve Milletlerin Bam Teli’nden uzak durun.

Yazarın Diğer Yazıları