Ahmet ZORLU

ALİ BABACAN.

Ahmet ZORLU

Program sanırım, yayınlandığı saatte en çok izlenen programdı.

Ali Babacan’ın uzun  bir aradan sonra ilk kez TV’ye çıkışı.

İlk dakikasından son cümlesine kadar pür dikkat izledim.

Adeta, Merkez Seçmenine unutturulan değerlerimizi hatırlattı.

Demokrasi dedi, İnsan Hakları dedi, Güçlü Parlamento dedi, Türkiye’nin sorunlarının aşılamayacak sıkıntılar olmadığını dile getirdi, ama önceliğin yara alan Demokratik Sistemin onarımını gerektirdiğini söyledi.

Denetlenebilir bir rejim yapılanması için çaba harcayacaklarını dile getirdi.

Tek adam rejimlerinin hüküm sürdüğü ülkelerde, insanların mutlu olmadığına dikkat çekti.

24 ayrı konuda çalışma grupları oluşturduklarını, bu grupların çalışmalarından sonra partinin program ve tüzüğünün ortaya çıkacağına dikkat çekti.

Kısacası bize unutturulan, artık lüks kabul ettiğimiz düşünce hürriyeti gibi kavramları yeniden hatırlattı.

Ülkenin içinde bulunduğu çıkmazın, bölerek değil, birleştirerek ortadan kaldırılacağını söyledi.

Hepsinden önemlisi, ülkenin Demokratik Standartlarını yükselterek, demokrasinin kriz yaşadığı bazı ülkelere de rol model olunabileceğine işaret etti.

Buraya kadar tamam.

Program sonrası yorum ve değerlendirmelere bakıyorum.

Bir bölümü haklı olmakla birlikte, kurulacak bu partiyle ortak paydalarda buluşması gereken bazı dinamiklerin, şimdiden ötekileştirici, yok sayan söylemleri de beni bir hayli karamsarlığa itti.

Bu köşeyi takip edenler bilir.

Daha geçen hafta yazdığım bir yazıda, partisine bakılmaksızın Türkiye için kaygısı, endişesi olanların ‘Demokratik bir Manifesto’ Çerçevesinde bir  araya gelmeleri ve yok edilen Parlamenter Demokratik Sistemin güçlü şekilde yeniden imarı konusunda adım atmaları gerektiğini dile getirmiştim.

Zira Türkiye’nin en öncelikli sorunu artık rejim sorunudur.

Güzel ülkemde, Dünyada bir başka yerde eşi olmayan baskıcı bir tek adam rejimi hakim kılınmak istenmektedir.

Demokrasi diyen, fikir özgürlüğü diyen, iş diyen, ekmek diyen, aş diyen, hak diyenler aynı yaftayla yaftalanmakta, ‘hain’ ilan edilmektedir.

‘Kadın’a Şiddete Hayır’ pankartları ile yürüyenleri polis joplamakta, aynı saatlerde kadınların haklarını haykırmak için bildiri dağıtan kadınların kurdukları standlar yerle bir edilmektedir.

Aydın, Demokrat, bilimden ve fikir özgürlüğünden yana üniversite öğretim üyeleri, öğretmenler, sanatçılar adeta göz hapsinde tutulmakta, bir çoğunun yurtdışına çıkma hürriyetleri elinden alınarak özgürlükleri ihlal edilmektedir.

Ekonomik veriler baskı altına alınarak enflasyon rakamları manüple edilmekte, böylece çalışanın, emeklinin alması gereken ücret zamları kuşa çevrilmektedir.

Güzel ülkem, demokratik yollarla göreve gelmiş bir kabine yerine, Patronlar Kulubü üyesi bir kabile tarafından yönetilir duruma geldi.

Böylesi dönemlerde partinin iki milletvekili daha fazla çıkarma hesabı bir kenara konmalı, yok edilmek istenen değerler çerçevesinde önce siyaset kurumları, sonra toplum bir araya gelmeli, getirilmelidir.

Ve ben tanığım.

AKP Tabanı tanık.

Sayın Ali Babacan, Sayın Abdüllatif Şener, Sayın Abdullah Gül başta olmak üzere, bu gün AKP’den kopan, uzaklaşan insanların tamamı partide ve ülkede estirilen tek adam rüzgarına başkaldırdıkları için bu hareketten kopmuş, koparılmış insanlardır.

Farkında değil misiniz?

Türkiye parsel parsel paylaşılmakta, kamu adım adım ele geçirilmektedir.

Kendilerini ayrıcalıklı zümreden gören ve sayanlar paraşütle devletin en kilit noktalarına yerleştirilmekte, tek adam ve avanesi Anayasal değerlerimizi bir kenara koyarak bildiklerini okumaya, milletin gözünü boyamaya devam etmektedir.

Ali Babacan Hareketini o nedenle önemsiyorum.

Zira bu oluşum, iktidar içerisindeki rahatsızları bir araya getirecek bir harekettir.

Ve göreceksiniz, çok değil 2-3 ay içerisinde de Merkezde güçlü bir siyasi oluşum olarak yerini alacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları