Ahmet ZORLU

AKIBET

Ahmet ZORLU

Güzel bir sözdür, hayata dair.

“Tırmanırken bastığın dalları kırma, inerken de lazım olacaktır..”

AKP Ağacının altı, birilerinin tırmanırken kırdığı dallarla dolu.

Şimdi inerken, bu dallar ne kadar gerekliydi,  ama yoklar.

Yani çözüm,  elleri parçalayarak kayıp inmek veya düşmek arasında bir tercihe zorluyor tepedekileri.

Ali Babacan’dan başlayalım.

Kendi adıma söylüyorum, ekonomi ve demokrasi konusundaki ödünsüzlüğü sayesinde Türk Ekonomik sistemi, Babacan’ın bakanlığı döneminde nefes almış, geleceğe güvenle bakmamızı sağlamıştı.

Ama hoyrat bir el budayıverdi, bu önemli siyaset dalını.

Yere düşen bu dal parçası toprağa tutundu ve filizlenmeye hazırlanıyor.

Sanırım tepedekilerin de en korkulu rüyası haline geldi, Babacan’ın başlattığı hareket.

Abdüllatif Şener.

Bırakın bütün vasıflarını bir kenara.

Dürüsttü. Dürüstlük konusunda ödünsüzdü, kamu malını kendi malı kadar korur, gözetir, ite kurda yem ettirmezdi.

Dayanamadı yaşananlara, milletvekili adaylığı teklifini elinin tersiyle geri çevirdi, tek başına bir siyaset hareketi kadar yanlışları dillendirdi, sesini kısmaya çalıştılar, üniversitelerde ders vermesine imkan verilmedi, şimdi CHP Konya Milletvekili olarak, inandığı doğruların yanında saf tutmaya devam ediyor.

Abdullah Gül…
AKP’nin Başbakanıydı.
AKP'nin Cumhurbaşkanıydı.
Sanki kendisinden önceki Cumhurbaşkanımız  ateist ya da budistmiş gibi “ilk dindar cumhurbaşkanımız” diyorlardı.
“Gül döktüm yollarına” diye manşetler atıyorlardı, “göbek adı Cumhur” diye makaleler döşeniyorlardı.
George Clooney'e benzetiyorlardı, en sevdiği yemeklerin listesini yazıyorlardı, Alain Delon'la Alfred Nobel'le Maradona'yla aynı burçtan olduğunu anlatıyorlardı.
Şimdi, Tayyip Erdoğan'ı indirmek için çalışıyor.

Ali Babacan’ı cepheye sürdü, kendisi de  Babacan’ın partisinin kazanacağı zaferden sonra Cumhurbaşkanlığı için hazırlanıyor.
Dengir Mir Mehmet Fırat…
AKP kurucusuydu.
“Ak Parti cici partidir” diyordu.

Sonra birden bire HDP Saflarında görünüverdi.
“Tayyip Erdoğan'ın ruh sağlığı bozuk, yaşadığı korku nedeniyle hasta, eğer dua ile iyileşecekse dua edelim ama duayla olmaz, psikiyatriye gitmek lazım, etrafında bir avuç yalaka, saray soytarısı var, buna metal yorgunluğu denemez, çürüme bu, çürümeyi önlemek için kullandıkları tuz bile kokuyor”  sözlerini siyaset arşivine kaydettirip sessizce gidiverdi.
Yaşar Yakış…
Akp kurucusuydu.
Akp'nin ilk dışişleri bakanıydı.
Şimdi “iktidar Ak Parti'yi bozdu, Erdoğan etrafına ‘evet efendim'cileri topladı, herkes biliyor ki, gemi su almaya başladığında gemiyi ilk terkedecek olanlar ‘evet efendim'ciler olacak” sözlerinin sahibi.

Ertuğrul Günay…
AK Parti’de uzun süre etkisiz eleman olarak bakanlık yaptırıldı kendisine.
“Ak Parti demokrasinin güvencesidir, demokrasinin garantisidir” diyordu, o zamanlar. Hatta yağcılık çizgisini hayli ileri taşıyarak, “Sayın liderimiz Tayyip Erdoğan ekonomik ve demokratik uygulamalarıyla Nobel alabilir” diyordu, geldiği Sosyal Demokrat Camiaya nanik yaparken.
Şimdi,  “Akp'de bir otokrat var, ona teslim olmuş itaatkar kapıkulu tayfası var, Akp'de sadece Tayyip Erdoğan'ın ayak hizmetlerini gören bir grup var” diyor,  ve ekliyor, “Tayyip Erdoğan hayatının en güçsüz, en çaresiz dönemini yaşıyor”

Ahmet Davutoğlu…
Milletvekili bile olmadan Akp'nin dışişleri bakanı oldu.
Akp'nin genel başkanı oldu.
Akp'nin başbakanı oldu.
Akp genel başkanı olduğunda, kendisini o koltuğa oturtan Tayyip Erdoğan'a Necip Fazıl Kısakürek'in “Utansın” şiirini hediye etmişti.
“Tohum saç, bitmezse toprak utansın / hedefe varmayan mızrak utansın / hey gibi küheylan, koşmana bak sen / çatlarsan, doğuran kısrak utansın / eski çınar, şimdi noel ağacı / dağlarda iğreti yaprak utansın / ustada kalırsa bu öksüz yapı / onu sürdürmeyen çırak utansın” diyordu.

Son çıktığı TV Programında ise, “Bana başbakan ol, ama yetki kullanma dediler. Şimdi ise hiçbir TV Kanalı, hiçbir gazete bana yer vermiyor” diye hayıflanıyor.

Yukarda ıraladıklarım, Sayın Erdoğan’ın zirveye tırmanırken tutunduğu dallar.

Bir de diğerleri var;
Süleyman Soylu…
“Tayyip Erdoğan padişah olmak istiyor, Akp hükümetine zıkkımın kökünü göstereceğiz, paçalarından yolsuzluk akıyor” diye haykırıyordu meydanlarda.

Şimdi “Tayyip Erdoğan ebedi ve ilelebet başkanımdır” diyor.

 Numan Kurtulmuş…
“Akp'liler Harun olmaya geldiler, yoldan çıkıp Karun oldular, biz Akp gibi firavunlaşmayacağız, Tayyip Erdoğan gibi İsrail'in vagonu olmayacağız, Akp Amerikan mandasıdır” diyordu.
Şimdi “Akp olmasaydı Türkiye mahvolurdu” diyor.

 Tuğrul Türkeş…
“Bizans bile pek çok Akp'liden daha millidir, daha Türk'tür “ diyordu.
Şimdi “Ak Parti'den milletvekili seçildim, memnunum, nedir bu Tayyip Erdoğan düşmanlığı hakikaten anlamıyorum” diyor.

Bülent Arınç…
Tayyip Erdoğan'a “civanım delikanlı” filan diye övgüler düzüyordu.

Şimdi yeniden saraya kabul edilince Tayyip Erdoğan'ı pohpohluyor, “sadakatimin karşılığını aldım, İslami  ve insani görev” filan diyor.
Savcı Sayan…
“Tayyip Erdoğan'ın gömlek değiştirdik demesine aldanmayın, yılanlar da gömlek değiştirir ama zehiri bitmez” diyordu, şimdi Bizim Özhaseki’nin özel ziyaretlerine ve ilgilerine mazhar olan bir AKP’li Belediye Başkanı.

Ve, Devlet Bahçeli
“Senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs eder, ya Kandil yetiştirmesidir ya Türk düşmanıdır, başkanlık sistemi ihanet sürecidir, demokrasinin idam fermanıdır, sende şeref işportaya düşmüş, Beştepe hanedanı aile boyu yolsuzluk çamuruna battı, hırsızlık çarkını döndürebilmek için diktatörlüğünü ilan etmek istiyor, her gün fitne saçıyor, Tayyip Erdoğan demek kutuplaşmadır, karanlıktır, kargaşadır, aklıyla arasını açmış, sen nasıl müslümansın, sen nasıl insansın, buna tümden karşıyız, tekeden süt sağılmaz, Tayyip Erdoğan'dan cumhurbaşkanı olmaz” diyordu.
Şimdi “Tayyip Erdoğan'la kankayız” diyor.
Yani;

Etrafından ayrılanlar…
Kendisinden nefret ediyor.
Kendisinden nefret edenler…
Etrafını sarıyor.
Sonuç;
Zirveye tırmanırken yanından geçtiğin insanlara iyi davran derler.
Çünkü dönüşte yine onlarla karşılaşırsın.

Yazarın Diğer Yazıları