Ahmet ZORLU

AH BU DİJİTAL DÜNYA..

Ahmet ZORLU

Üretemiyoruz tamam, ama maşallah kullanmakta çok mahiriz.

20-25 yıl önce adamın çıkıp konuştuğunu, onca zaman sonra sofrasına koyabiliyoruz, hem de görüntülü olarak.

Mesela, 2013 yılında PKK ile hararetli görüşmelerin sürdüğü dönemde, dağdakine terörist diyemediği için ‘Gerilla’ mı dedi.

2019 yılında ise, aynı kesime haraketler mi yağdırıyor.

Getir kasedi, koy sosyal medyaya.

O mahkeme kararı aldırıp kaseti yasaklatana kadar herkes dinlesin.

Mesela, HDP’ye her türlü hakareti mi yağdırıyor, getir Çadır Mahkemelerini, getir Oslo görüşmelerini, getir Şivan Perver’le el ele görüntülerini, yetmediyse getir, “Bu CE HA PE ile ME HA PE konuşuyor ama, incelesinler meclis tutanaklarını, Atatürk’ün söylemlerini, Kürdistan kelimesine çok yerde karşılaşacaklardır. Eskiden vardı, Kürdistan, Lazistan gibi eyaletler” sözlerini dinleteceksin.

O da mı yetmedi, “Valilerimize talimat verdik” sözleri de arşivlerde.

Ya da, “Zillet ittifakı PKK, FETÖ, CHP, İP, SP kol kola” mı diyor.

Getir, ABD seyahati öncesi basın toplantısında STV muhabirinin sorduğu “Efendim ABD ziyaretinde Pensilvanya’ya da gidecek misiniz?” sorusuna verdiği cevabı.

Ne demişti, “Şu anda programda yok, ama gökten ne yağdı da, yer kabul etmedi” cevabı hala kulaklarımızda.

Dedim ya, bilimsel anlamda ‘Dijital Dünya’dan uzağız.

Ama ateist Japonun, Koreli dinsizinin yaptığı kayıt cihazlarını kullanmakta çok mahiriz.

Hatırlayın geçen seçimleri, Merhum Necmettin Erbakan’a atfedilen, “Başkanlık sistemi Türkiye için elzemdir” afişlerini.

Ne kadar nazik bir yalanlama yoluna gitmişti, Erbakan’ın varisi Saadet Partisi.

Afişlerin yanına, “Beni AKP’nin yalanlarına alet etmeyin” sözlerini içeren afişleri asıvermişlerdi bir gecede.

Dijital Dünya denilince aklıma takılıveriyor, Sayın Memleket Büyüğümüzün, “Hans ve Helga hangi şartlarda eğitim alıyorsa, Ali ile Ayşe de aynı şartlarda eğitim görecek” diyerek başlattığı dijital devrim niteliğindeki, tablet dağıtım hikayesi.

Oysa, Sayın Memleket Büyüğü bunları söylerken, Hans ve Helga okula giderken defter, kitap ve kalem de alırlardı yanlarına, tamam tablet de vardı belki ama.

Peki noldu, “Fatih Projesi” adı altında başlatılan, sonra da unutturulan proje?

Ne kadar Paramız gitti?

Beyler, adaylar, aday olmayanlar, yandaşlar, muhalifler, hepinize söylüyorum.

Tarih kaydediyor.

Her şeyi, her uygulamayı dijital sistemler silinmemecesine kayıt altına alıyor.

Devlet bütçesinden yaptığınız her harcamayı, kayırdığınız her yandaşı, verdiğiniz her ihaleyi, yaptığınız her sözleşmeyi, paraşütle indirip kritik noktalara yerleştirdiğiniz her Hamili Kartlıyı, kısacası attığınız her adımı.

Ve gün yakın, devran da döner gibi oluyor.

Cumhuriyetle yaşıt tesislerimizin nasıl ve kimlere verildiğini, yaptığınız her tesisin gerçek maliyetini, Katar Emirinin hediye ettiği Uçağın aslında kaça mal olduğunu,  Egedeki Adaların nasıl Yunan Adası haline geldiğini, Katarlılarla Rumların ortak petrol ve doğalgaz sondajlarını neden sessizce seyrettiğinizi, Karadeniz Yaylalarının nasıl Araplaştırıldığını, Suriye Sınırının nasıl yolgeçen hanına döndüğünü, AKP’de yöneticilik yapmış hukukçuların bir gecede nasıl hakim savcı olduğunu, TÜİK’in başındaki adamın nasıl görevden alındığını, Milli Piyango İdaresi’ndeki iddiaları,  MAN Adası yatırımlarını, Gemi Filolarını, kendi kendine yeter bir ülkenin nasıl nohuta, soğana muhtaç hale getirildiğini, tohum işinin nasıl İsrail’in tekeline geçtiğini, limanlarımızın, Devlet Üretme Çiftliklerinin kimlerin elinde olduğunu, Çiftçinin bankasından milyonlarca doların kimlere nasıl aktarıldığını, sayenizde dünyanın en fazla kamu işi alan ve dünya sıralamasında ilk beşe giren adamları, onlardan birinin bu millete söylediği sözü, Reza Zarab’ı, Türk Telekomun hangi ellerce iç edildiğini, Yüce Dinimiz İslam’ı  nasıl hoyratça çıkarlarınız ve oy uğruna istismar ettiğinizi soracaklar.

Bu işin kaçarı göçeri yok.

Demokrasi ve Adalet böylesi zamanlar için vardır ve olmalıdır.

Yani yapılanlar, yarına kalır belki, ama gördüğüm kadarıyla yanınıza kalmayacak.

 

Yazarın Diğer Yazıları