Ahmet ZORLU

ADALET KANIYOR..

Ahmet ZORLU

Evet efendiler, adalet kanıyor..
Çıkan bazı mahkeme kararları vicdan sızlatıyor.
Toplumsal ahlakı imarla yükümlü Diyanet gibi kurumlar, ahlak kavramını kadının apış arasından değerlendirdikçe ve tacize, tecavüze üstü kapalı şekilde cevaz verdikçe! adaletin aldığı yara kangrene dönüşüyor.
Son olayın nerede geçtiği, olaya maruz kalanların kim olduğuna bakılmaksızın örneklemek istiyorum.
Bir genç kız tam 20 gün boyunca tecavüze uğruyor, adeta iç organları parçalanıyor, tecavüzcü verdiği ifadede ‘Alkollüydüm, hatırlamıyorum” dediği için serbest kalıyor.
Daha ilginci, bu tecavüz olayını haber yapan gazeteci tutuklanıp cezaevine konuyor.
Adaletten umudunu kesen, kendisine yapılanların cezasız kalacağını gören genç kız intihar ediyor.
Bu sapığın sırtındaki üniforma çıkarılarak açığa alınıyor.
Ama Adalet, hala tutuklayıp tutuklamama konusunda kararsız.
Yapmayın beyler, bu tür ikilemli kararlar yeni tacizcilere, yeni sapıklara cesaret vermenin ötesinde işe yaramaz.
Ve Kadın, ve İnsan adaletten umudunu kesmeye başladığı zaman o ülkede meydan, o ülkede sokaklar güvensiz hale gelir, toplumsal düzen temelinden sarsılır.
Yeni sapıklar, yeni hırsızlar, yeni tefeciler, yeni tetikçiler, yeni orman yakma taşeronları tutarlar köşe başlarını.
Unutmayın, ‘Harcı adalet olmayan bir cemiyetin binası çürüktür. En küçük sarsıntıda bile yerle bir olur..”
Bu gün kadına yönelik taciz ve tecavüz olayları, kadın cinayetleri bu kadar arttı ise, bunda adalet sistemimizin ‘erkek egemen’ bir bakış açısı ile olaylara yaklaşmasının rolü yadsınamaz, inkar edilemez.
Fransız atasözüdür;
“Adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük olan artık suçlulardır..” der.
Hadisi Şerif buyurur ki;
“Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır..”
Ama buna rağmen, uydurulmuş dini silah olarak kullanan bazı kesimlerin, kadına yönelik baskıcı uygulamaları, maalesef adalet sistemimizi de etkiler hale gelmiştir.
İstanbul Sözleşmesine yönelik gelişen şer cephesi bunun en önemli kanıtıdır.
Artık mahkemelerde, sapığı, tacizciyi savunan tanıklar ya da avukatlar, “O genç kızın o saatte sokakta ne işi vardı?”yı sorgular hale gelmiştir.
Maalesef ülkemizde her alanda cephesini genişletmeye devam eden cehalet ve kadını küçümseyen kafa yapısı, kadının her alanda etkin şekilde temsil edilmesinden, görev almasından rahatsız oluyor ama, Suud toplumu gibi Emevi anlayışını din olarak sunan yönetimlerin kadına yönelik ayırımcı uygulamalarını ağızları sulanarak izliyor ve ülkemizde bu anlayışı hakim kılmaya çalışıyorlar.
Daha da acı olanı ise nedir biliyor musunuz?
Tecavüze uğrayan kadının kırbaçlandığı, tecavüzcünün ise görmemezlikten gelindiği sözde din merkezli yönetimleri ağzı sulanarak izleyen ve ülkenin o ülkeler gibi olmasını, kadının pazarlarda cariye olarak satılmasının sağlanmasını isteyen, sayıları küçümsenmeyecek bir kadın güruhu yaşıyor bu gün aramızdı.
Sadece kadına yönelik uygulamalarda değil, her alanda adalete susamış hale geldi ülkemiz.
Hırsızlığın görmemezlikten gelindiği, hırsızlığı yazanın suçlu sayıldığı bir döneme son hızla ilerliyoruz.
Sapkınlığın olağan, sapkınlığı teşhir edenin suçlu ilan edildiği günler yaşıyoruz.
Kanunsuzluğun sıradan, kanunsuzluğu dile getirenin suçlu gösterildiği bir süreçteyiz.
Düşüncenin ihanetle karşılık bulduğu, fikir hürriyetinin teröristlikle yaftalanıp cezalandırıldığı bir süreçten geçiyoruz.
O nedenle bir gün, bir saat bile geçmeden bağımsız, tarafsız, adil bir hukuk reformunun hayata geçirilmesi, hakimlerimizin karar verirken ‘Beyefendi ne der?’i değil, ‘Toplum vicdanı ne der?’i sorgulayacak kararlar verebileceği günlere ulaşmamız gerekir.
Aksi takdirde, bina etmeye çalıştıkları gerici, yobaz, kadını ikinci sınıf bir yaratık gören anlayışın, önlerinde adaleti engel olarak görmeleri daha hızlı son bulacak ve kaos dolu, kargaşa dolu günlere koşar adım ulaşacağız.
Bakınız güzel Ülkemin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1922 yılında, adalet için neler, yargı için neler söylüyor;
“Hükümet, memlekette kanunu egemen kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla yükümlüdür. Bu nedenle adalet işi çok önemlidir… Adli siyasetimizde izlenecek amaç, öncelikle halkı yormaksızın süratle, isabetle, emniyetle adaleti dağıtmaktır. İkinci olarak toplumumuzun bütün dünya ile teması normal ve zorunludur. Bunun için adalet seviyemizi bütün medeni toplumların adalet seviyesi derecesinde bulundurmak zorunluluğundayız. Bu hususları tatmin için mevcut kanun ve usullerimizi bu görüşle iyileştirmekte, canlandırmak ve yenilemekteyiz, ve buna devam edeceğiz.”
Unutmayın, ‘Adalet Mülkün Temelidir” ve öyle kalmak zorundadır..

Yazarın Diğer Yazıları