ZOR ZAMANLAR..
Kabul edelim, zor zamanlardan geçiyoruz..
Yine kabul edelim her ülkenin her yurttaşının, kendi durumunu, ülkesinin durumunu, yönetenlerinin durumunu tartıya vurmak için de bazen böyle zor zamanlar unutulmaz bir deneyim imkanı verir.
Hepsinden önemlisi, böylesi zor zamanlarda herkesin maskesi düşer ve gerçek yüzü ortaya çıkar.
En önemlisi de, böylesi zor zamanlarda evlerine kapanan insanlar yaşananları, yapılanları, söylenenleri, başına gelenleri salim bir kafa ile değerlendirir.
Kıyaslama yapar yurttaş, ülkesini yönetenler ile dünyayı yönetenlerin başarılarını karşılaştırır..
Sorar, sorgular, kıyaslar.
Dünya Lideri geçinen ülkenin lideri çıkıp, bilim adamlarına, Covit19 virüsüne karşı insanlara temizlik malzemeni zerkedilmesini önererek cehaletini ortaya koyar mesela.
Bilmez ki, Bizim Yozgatlı Hemşehrimiz virüs ilk çıktığında bunu denemiş ve Arap Sabununu yoğurt niyetine yemişti.
Tabii, sonra hastanede zor kurtarmışlardı adamı.
Dünya Lideri kendinden bahsettirir de Asrın Lideri buna kayıtsız kalabilir mi?
Kendi vatandaşının haftalardır ulaşamadığı maske ve koruyucu malzeme kolilerini yükletir uçaklara, gemilere ve 52 ülkeye yardım malzemesi gönderir.
Hemi de, kendi yurttaşı 30 gündür cep telefonuna gelecek kod numarası ile gidip eczaneden maske almayı umarken, beklerken.
Hemi de, bu güne kadar maske sıkıntısı yaşadığına dair hiçbir haber görmediğimiz gelişmiş ülkelere.
Mesela İsveç’te dramla başlayıp, Türkiye’de mutlu sonla biten filmler çevrilir ve televizyonlarda oynatılır.
Tabi foya ortaya çıkana kadar, millette inanır bu palavraya.
İsveç Hükümeti bile bu filmdeki başarıya hayran kalır!
Bir de yerel kurumlar vardır, zor zamanlarda tartma ve ölçme imkanı bulduğumuz.
Mesela Belediyeler.
Mesela Belediye Başkanları. Ya da atanmış bakanlar..
Bazıları bol bol laf üretmenin ötesine geçemez, bazıları ise bir karınca ciddiyeti ile hiç kimsenin düşünemediği yollar geliştirip, yönettiği beldenin halkına ulaşır, onlara zor zamanlarda yanlarında olduğunu hissettirir.
Tarih yazar bazıları, bazıları da tarih yazanları kötülemekten öteye gidemez.
Yaşamlar sorgulanmaya başlar.
Ülkesine 285 milyar avro ticaret fazlası verdirme başarısı gösteren bir ülkenin liderinin mütevazi hayatı, kullandığı makam aracı, sade bir yurttaş gibi markete gidip alış-verişini yapmasına özenir, ülkesinin liderinin lüksüne, şatafatına bakarak bazıları.
‘İtibardan tasarruf olmaz’ anlayışının yerine ‘Tasarrufun getirdiği itibar’ı gıptayla seyreder.
Mesela Alman Lideri Merkel’in kullandığı makam aracının, bizim Rize Valisinin kullandığı makam aracının fiyatının 5’te biri değerinde olduğunu öğrenince şok geçirir bazı ülkelerin yurttaşları.
Ya da Japon İmparatoru’nun sade mütevazi makam odası ile Of Kaymakamının makam odasının görüntüleri gelir gözlerinin önüne.
Bir de zor zamanlarda, Cambaza Bak Oyununu sahneleyenler çıkıverir ortalık yere.
Cumhuriyet Düşmanları.
Demokrasi Düşmanları.
Onlar da tek adam rejiminin, rejimlerinin ne kadar mübarek olduğunu anlatmaya ve dikkatleri yaşanan sıkıntılardan başka yöne çekmeye çalışırlar.
Hem de beyinlere kirli düşüncelerini zerkederek.
Benim yaşım kadar Başkentin Belediye Başkanlığını yapmış ve daha sonra kovulmuş adam, kendisine gönderilen bir şişe kolonya üzerinden “Tebanızı ne kadar düşündüğünüz” gibi zehirli sözler eder.
Daha önce de dedim, yineliyorum;
“Teba senin babandır..”
Türk Milleti’nin her bir ferdi, Cumhuriyeti benimsemiş birer yurttaştır.
Bir de yetersizlerin yetersizliğini görme imkanı bulur millet bu zor zamanlarda.
Bağlandığı TV Kanalında, yönettiği kent ile ilgili bilgi verirken bile, önüne konulan notlara kaçamak bakışlar atan.
Bu tanıma girenin kim olduğunu sormayın, bizden, buradan biri ve onun bu halini görünce programı izlemekten vazgeçtim.
Bitti mi sanıyorsunuz.
Daha çok.
Mesela böylesi zor zamanlarda çıktığı tv programında, vicdanın sesine uyarak, halkı için çırpınan belediye başkanlarına yönelik yakıştırmaları reddeden.
Sonra da yediği fırça üzerine çark eden belediye başkanlarını, Fatma Şahin gibi.
Veya, ilan ettiği sokağa çıkma yasağının, Cumhurbaşkanının talimatı ile ilan edildiğini söyledikten sonra, yediği fırça üzerine sorumluluğu üstlenip istifa komedisinde rol alanları.
İktidardan, muhalefetten yıldızı parlayan, bu adam Büyükşehir’e yakışırdı dedirten ilçe belediye başkanlarını.
O nedenle bu zor zamanlarda ülkeyi, kentleri, mahalleleri yöneten seçilmiş, atanmış herkese uyarımdır;
“Ağzınızdan çıkacak her kelimeyi önce dilinizin tartısından geçirin.
Unutmayın;
Üslup karakterin sese bürünmüş halidir.”
Ve, ‘Soytarıların ömrü de, Krallarının ömrü kadardır…’
Yani fırıldak olmaya değmez, hele ki bu zor zamanlarda, hele ki iki günlük dünyada.