ZİLLER, DERTLİ ÇALDI
Türk Eğitim Sen 1 Nolu Şube Başkanı Ali Benli düzenlediği basın toplantısında 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı’nı değerlendirdi. Ders yılının sorunlarla başladığını vurgulayan Benli, bir kez daha yönetici atamalarını eleştirerek , MEB’de kıyım öyle bir noktaya geldi ki; siyasi, ideolojik anlayışı iktidarla farklı olan, sendikal tercihini yandaş sendikadan yana kullanmayan, bilgisi, becerisi, başarısı, tecrübesiyle o koltukları hak eden okul müdürleri, birer birer tasfiye edilmiştir. Bunun adı, MEB’de yönetici soykırımıdır” şeklinde konuştu.
Türk Eğitim Sen 1 Nolu Şube Başkanı Ali Benli, sendika binasında düzenlediği basın toplantısı ile 2014-2015 Eğitim-Öğretim yılını değerlendirdi. Ders yılının sorunlarla başladığını ifade eden Benli, “Ziller dertli çaldı” dedi. Benli, “2014 – 2015 Eğitim-Öğretim Yılı’nın; dertsiz, sıkıntısız, huzur içinde başlaması hepimizin ortak arzusuydu. Ancak ‘ortak arzumuz’-maalesef- gerçekleşemedi. Bunun sebebi; AKP Hükümeti eliyle sistemsizliğin, ‘sistem’ diye dayatılması, adaletin katledilmesi, kul hakkı gasplarının zirve yapmasıdır” şeklinde konuştu.
Sıkıntılar, huzursuzluk ve dertlerin kaynağını konusunda bilgiler veren Benli, kurum müdürlerine yapılan kıyımın darbe dönemlerine bile rahmet okutacak nitelikte olduğunu vurgulayarak, “MEB Yasası ve ardından çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliği ile birlikte MEB’de akıl almaz bir kadrolaşma yaşandı. ‘Paralel yapılanmayı ortadan kaldıracağız’ bahanesiyle yola çıkanlar; MEB’de, kendi adaletsiz ve ahlak dışı paralel yapısını oluşturdu. Milli Eğitim Bakanlığı’nda 4 yılını tamamlayan 8 bin civarında okul/kurum müdürünün görevi hiçbir kriter olmaksızın, keyfi bir şekilde uzatılmadı.(Kayseri’deki 190 okul/kurum müdürü bu sayıya dahildir.) MEB’de kıyım öyle bir noktaya geldi ki; siyasi, ideolojik anlayışı iktidarla farklı olan, sendikal tercihini yandaş sendikadan yana kullanmayan, bilgisi, becerisi, başarısı, tecrübesiyle o koltukları hak eden okul müdürleri, birer birer tasfiye edilmiştir. Bunun adı, MEB’de yönetici soykırımıdır. MEB yetkililerinin verdiği puanlarda kriterler şunlardı: Yandaşlık, torpil, ahbap-çavuş ilişkisi. Sonuçta da müdür olarak görev süresi uzatılanların yüzde 81’inin malum sendikaya üye olduğu tespit edildi. ‘Yönetici soykırımı’na tabi tutulan okul/kurum müdürlerinin yerlerine -yangından mal kaçırırcasına- okul ve kurumlardaki ‘yandaş sendika’ üyeleri, geçici/vekaleten görevlendirildi. Bunun sonucunda da sevgi, hoşgörü, kardeşlik duygularının hâkim olduğu eğitim-öğretim yuvalarına, kin ve nefret tohumları ekilmiş oldu. Öğretmenlere, ‘rotasyon’uygulanacak olması; hem öğretmenleri, hem de öğrencileri huzursuz edecektir. Rotasyon konusu; içinde ‘yok, yok’ diyebileceğimiz Torba Yasaya alındı ve TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Öğretmenlere bu yıl veya en geç önümüzdeki yıl, rotasyon görünmektedir. Ancak bu rotasyonun il içi mi? İl dışı mı? Süresinin ne olacağı, yönetmelik ile düzenlenecektir. Şu anda kamuoyuna yansıyan bilgilere göre öğretmenlere rotasyon, 2015 yılının Şubat ayına ertelendi. Öğretmenleri göçe zorlayacak bir sistem, asla kabul edilemez. Öğretmenin verimliliği, rotasyonla sağlanamaz. Aksine rotasyonla öğretmenin verimliliği düşer; öğretmen işinden çok rotasyona, hangi okula gideceğine, o okulda tekrar nasıl bir düzen kuracağına yoğunlaşacaktır. Hele de iller arası rotasyon, tam bir facia olacaktır. Öğretmenlerin kurulu düzenleri olmayacak, öğretmenlerin eşleri, çocukları oradan oraya savrulacak, aile bütünlükleri bozulacaktır” dedi.
GENEL LİSELER YENİDEN AÇILSIN!
Yüz binlerce öğretmenin atama beklediği buna karşılık öğretmen ihtiyacının bir bölümünün ücretli öğretmenler tarafından karşılanmasının çocukların geleceğini karartmak anlamına geldiğini belirten Benli, TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) yerleştirmelerin öğrenci ve veliler için kabusa döndüğünü vurguladı. Benli açıklamasını şöyle sürdürdü: “TEOG yerleştirmeleri, aileleri ve öğrencileri isyan ettirdi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, tercihlerine yerleşemeyen öğrencileri; evlerinden uzak okullara, meslek liselerine ya da imam hatip liselerine kaydetmesi büyük tartışmalara yol açtı. Bazı öğrencilerin kayıtları evlerinden 80-100 km. ya da 150 km. uzaktaki okullara, bazılarının ise tercih etmediği halde meslek liselerine ya da imam hatip liselerine yapıldı. Bunun nedeni tüm genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesiyle akademik lise ihtiyacını karşılayacak okul kalmamasıydı. Tercihlerine yerleşemeyen ve mağdur olan 40 bin öğrenci otomatik olarak ya evlerinden uzak okullara ya da meslek liselerine ve imam hatip liselerine yönlendirildi. Öğrencilerin önünde ise sadece özel lise ya da açık lise seçenekleri kaldı. Özel okullara zaten maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarını göndermesi mümkün değildir. Bütün bunlar göz önüne alındığında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın TEOG ile ilgili yaptığı hatalardan ders çıkarması ve önümüzdeki eğitim-öğretim yılında gerekli tedbirleri alması zorunludur. Çocukların seçeneklerini azaltmak, eğitim davasından vazgeçtiğiniz anlamına gelir. Bu ülkede genel lise ihtiyacı göz önüne alındığında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın genel liseleri yeniden açması gerekmektedir. Aksi takdirde; her yıl benzer sorunlar yaşanabilir ve öğrenciler, mutlu olmadıkları okullarda okumak zorunda kalabilir.”
ALTERNATİF OKUL KEPAZELİK!
Benli açıklamasında Kürtçe eğitim konusuna da geniş yer verdi. Devletin resmi okullara alternatif okullar açarak eğitim vermesini kepazelik olarak niteleyen Benli, “ Hükümetin sözde açılım politikası sayesinde bölücüler öylesine azdı ki Güneydoğu'da anadilde eğitim için Bağlar, Cizre ve Yüksekova'da yasal olmayan bir şekilde Kürtçe eğitim verecek okullar açılıp, kayıtlar alınıyor. Bu; mesnetsiz, hainlik ve nefret kokan bir girişimdir. Alternatif sözde okullar açıp, buralarda Kürtçe eğitim verilecek olması ne demektir? Bu ülkeyi yönetenler, burunlarının dibinde neler olup bittiğinden bu kadar mı habersizdir? Ey bu ülkeyi yönetenler; Güneydoğu’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin okullarına meydan okuyanlara,’ana dilde eğitim’ diye yola çıkanlara, sözde alternatif model getirenlere karşı nasıl bir yaptırım uygulayacaksınız? Tüm bu olan bitene göz mü yumacaksınız? Üç maymunu oynamakta kararlı mısınız? ‘Ana dilde eğitim vermiyorsanız biz alternatif model oluştururuz.’ anlamına gelen bu iğrenç girişim, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir ve bölücü çetenin bölgede gücünü artırdığının göstergesidir. Kendi kendilerine müfredat hazırlayan, öğrenci kaydı alan, ücretsiz kitap dağıtan, hatta öğretmen yetiştirdiğini iddia eden, İlkokulu 5, ortaokulu 3, liseyi ise 4 yıl olarak belirlediklerini açıklayan bölücü unsurlar açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne meydan okumaktadır. Bir de utanmadan, Türkçe’yi yabancı dil olarak okutacaklarını söylüyorlar. Devletimizin; bölücü yapıların okullarımızı değersizleştirme, kendi okullarını oluşturma gayretlerine, iki dilli bir devlet yaratma girişimlerine pirim vermeyeceğine inanmak istiyoruz. Bu ülke ve devlet; bölücülerin, hainlerin istediği gibi at koşturacağı, kendi kanunlarını uygulayacağı, kendi okullarını oluşturacakları ‘bir aşiret devleti ve ülkesi’ değildir. Herkes, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kanunlarına uymak zorundadır.”
ZENGİNİN CÜZDANINA KATKI!
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından özel okullarda okuyan öğrenciler için eğitim öğretim desteği verilmesini de eleştiren Benli, özel okulların teşvik edilirken devlet okullarının ‘üvey evlat’ muamelesi gördüğünü ifade etti. Benli açıklamasını şöyle sürdürdü: “Devletin okulları kan ağlarken bazı sınıflarda 70 kişi eğitim-öğretim görürken öğretmen açığı hala büyük bir sorunken laboratuvarı, bilgisayarı, spor salonu olmayan okullar varken birleştirilmiş sınıf uygulaması devam ederken bazı okullar elektrik, su faturalarını ödeyemezken yakıt alınamadığı için, kışın buz gibi sınıflarda ders işlenirken kırık cam, masa, kapı için bile ödenek bulunamazken özel okullara verilen bu teşvik; milyonlarca garibanı,fakiri yok saymaktır. Bu teşvik, devlet okullarının cezalandırılması anlamına da gelmektedir. Öte yandan özel okula çocuğunu gönderecek ailelerin profili bellidir. Hiç kimse, toplumu ‘dar gelirli ailelerin çocukları özel okullara gidecek’ masalıyla kandırmasın. Özel okulların fiyatları - yıllık- en az 10-15 bin TL’den az değilken dar gelirli aileler, teşvik dışında kalan parayı nasıl karşılayacaktır? Dolayısıyla bu uygulama işçiye, memura, esnafa değil; zenginin cüzdanına katkı sağlayacaktır. Özel okul öğrencilerine aktarılacak kaynak; devlet okulları için, ataması yapılmayan öğretmenlerimiz için, gençlerimiz için kullanılabilirdi. Ancak iş yine siyasete dökülmüş, rant düzenine kaynak aktarılmış ve devlet okulları, ikinci plana atılmıştır.”
Haber: Nejdet KALA